|
Seçim sonrası nasıl bir Türkiye olacak?

23 Temmuz''da nasıl bir Türkiye''ye uyanacağız? Türkiye''yi bugünkü krize sürükleyenlerin, son elli yılın en önemli seçimi olarak niteledikleri, bir kırılma noktası olarak gördükleri, Türkiye Cumhuriyeti''nin varlığını sürdürmesi ya da sistemi dönüştürücü güce ilk kez teslim oluşunun kritik tarihi olarak ilan ettikleri 22 Temmuz''da neler değişecek?

Bugünkü kriz alanlarıyla birlikte düşünüldüğünde seçim öncesi ayrışma ve kamplaşma bir anda sona erecek mi yoksa siyasi parti söylemlerinin ötesine geçip bu ülkenin varoluşuna ilişkin bir travmaya mı dönüşecek? Hangi partinin ne kadar oy alacağı, kaç milletvekili çıkaracağı gibi teknik detayları içeren bir analiz yapacak değilim.

Ancak 22 Temmuz''dan bir gün sonra; koalisyon tartışmalarıyla, cumhurbaşkanı seçimiyle, ideolojik tartışmalarıyla, etnik sorunlarıyla, güvenlik problemleriyle, iktidar paylaşımına ilişkin restleşmeleriyle, sosyal bütünlük ya da ayrışma tezleriyle, iç çatışmadan bölgesel çözülmeye ilişkin senaryolarıyla Türkiye''nin yüzleşebileceği “ihtimaller”le ilgili birkaç notu birlikte paylaşalım istiyorum.

AK Parti''nin tek başına iktidar çoğunluğunu elde etmesi, koalisyon ihtimalinin ortadan kalkması durumumda, bugün seçim söylemleriyle kendini ifade eden karşıtlık açık bir cepheye dönüşecek. Bu cephe, oldukça farklı siyasi, ideolojik ve sosyal çevreleri aynı çatı altında toplayacak. Hem parlamentoda hem sokakta, devlet iktidarını temsil eden merkez bürokrasinin de içinde yer alacağı geniş bir koalisyon denemesine girişilecek. Bu deneme, demokrasi ve özgürlükler üzerinde ciddi baskı oluşturacak. AB projesinden, Kuzey Irak''taki gelişmelerden ve ülke bütünlüğüne ilişkin duygusal atmosferden beslenecek bu oluşum, rejim için yeni bir restorasyon girişimi olarak tarihe geçecek.

AK Parti''nin tek başına iktidar olamaması halinde hiçbir siyasi parti onunla koalisyona girmeyecek. Sadece DTP''nin bağımsız milletvekilleri AK Parti ile dayanışma içine girebilecek. Bu da Türkiye''de bambaşka bir cephe olarak algılanacak ya da öyle sunulacak. AK Parti''nin PKK''lılarla işbirliği yaptığı tezi güçlü bir şekilde işlenecek. Bağımsızların grup kurmaları ardından AB, ABD ve uluslararası kurumlar nezdinde Türkiye''nin etnik sorunlarına ilişkin girişimlerinin ortaya çıkaracağı reaksiyon onlardan çok Ak Parti''ye yönelecek. Malum karşıt koalisyon çok güçlü bir şekilde kamuoyunu harekete geçirmeye çalışacak. Bu durum, Türkiye kamuoyunu hiç olmadığı kadar derin bir bölünmeye, kamplaşmaya sevkedecek.

Her iki ihtimalde de, kamuoyunda yönlendirecek dalgalanma, Türkiye tarihinin en ciddi seçimlerinin ömrünü kısaltacak. Korkulanın olması, Türkiye''yi yeni seçimlere zorlayacak bir süreci de besleyecek.

AK Parti''nin etkisini kırmak için seçim öncesi bulunan tek çözüm CHP-MHP koalisyonu. Sistemik kırılmanın önüne geçilmesi, rejimin restorasyonu, iç siyasi yapının yeniden dizayn edilmesi için şu ana kadar bulunun tek formül bu. Aslında çok önceden varolan ancak bugünlerde ciddi bir tartışma olarak gündeme getirilen CHP-MHP ve Aleviler arasında oluşturulacak dayanışma hattı, Cumhuriyet elitleri için Türkiye''nin kurtuluş yolu olarak sunulur oldu. Buradan hareketle bir “Türk İslam”ı oluşturma, İslamcıların ve Kürtler''in sistemi dönüştürücü gücünü bu şekilde kırma beklentisinin varolduğu söyleniyor. Böyle bir projenin neocon çevrelerle işbirliği içinde hazırlandığı, en azından onlardan destek alabileceği de iddialar arasında. Sanırım seçim sonrasının en ciddi tartışmalarından biri bu olacak.

Buna karşı, aynı şekilde dışarıdan yönlendirilen bir başka “ihtimal” daha var. Oluşturulacak geniş koalisyona karşı, “Türkiye''nin Baasçıları” ifadesiyle kendini bulan tartışmanın da alabildiğine tırmanacağı, uluslararası çevrelerle yakın işbirliği içinde “sistemin restorasyonu”nu amaçlayanlara karşı “sistemi dönüştürücü” dalganın giderek güçlendirileceği söylenebilir.

Son iki ihtimal, Türkiye''deki çatışmanın temel sebebi. İkisi için de hem ülke içinde hem de ülke dışında ortak cepheler var. Bu yönüyle hem yerli hem de uluslar arası projelerin çatışmasını izliyoruz.

“İhtimaller” bu kadar değil. Çetelere karşı operasyonlar hızla devam edecek. Bu operasyonlara karşı örgütlenmeler daha da güçlendirilecek. Çetelere ait gömülü silahlar yerlerinden çıkarılıp teşhir edilirken Kuzey Irak''tan Türkiye''ye sokulan patlayıcı ve silahlara ilişkin, sevkıyatlara ilişkin operasyonları pek görmeyeceğiz.

Seçim sonrası hem PKK hem de Kürt meselesine ilişkin yakıcı bir tartışma başlayacak ve kamplaşmayı tehlikeli noktalara sürükleyecek. K.Irak''ın Türk iç siyasetini yeniden dizayn etme, rejimi dönüştürme potansiyeli bu tartışmada kendini gösterecek. Pazarlık ya da restleşme ile bu iki ihtimalin Türkiye üzerindeki etkilerini hep birlikte izleyeceğiz.

Peki ABD kimi, hangi cepheyi destekliyor? Bence bunun hiçbir önemi yok. Washington her iki kanatla da çalışabilir. Irak''ın geleceği, İran''a karşı işbirliği, ABD''nin bölgesel operasyonlarına kim daha fazla katkı yaparsa Washington onlarla çalışacak.

Sadece ürktüğümüz bazı “ihtimaller”i yazdım. Hepsi bu kadar değil. Beklentimiz Türkiye''nin bütün bu intihar senaryolarının üstesinden gelmesi. Buna yetecek gücü de var tecrübesi de. Barış, refah, huzur içinde, geleceğine korkusuz bakan bir Türkiye hayal ediyoruz.

17 yıl önce
Seçim sonrası nasıl bir Türkiye olacak?
Efendimiz’in (sav) Zekatı-1
Milyonlar milyarlar havada uçuşuyor
Sandık başına giderken…
Operadaki Hayalet’in “kehaneti” gerçekleşirse…
Ayasofya’yı açan adama vefa zamanı