|
Semerkand"da matem, Dilubar"ın gözyaşları..

“Yaşlı adam korkudan titriyordu. Suçlananlardan biri torunuydu. Polis sorgulamasında torunu aleyhine verdiği ifade yüzüne okundu. Torununun Usame Bin Ladin''e vermek için soygun yaptığını ve Afganistan''a gidip El Kaide lideriyle buluştuğunu söylemişti.”

“Bu senin ifaden mi, diye sordu savcı. Yaşlı adam: Ama bu doğru değil. Bunu söylemem için bana işkence yaptılar, dedi. Torunuma gözlerimin önünde işkence yaptılar. Elektrik verdiler, testislerine vurdular, maske giydirip nefes alamaz hale getirdiler. Sonra kız kardeşini getirip tecavüz etmekle tehdit ettiler. Bizler iyi Müslümanlarız ama Bin Ladin hakkında ne bilebiliriz ki..”

“Dilubar Huderbigaynova. O, göstermelik yargılama kurbanlarından birinin kız kardeşi. Gözyaşlarına boğulmuştu. Kardeşi birazdan idam edilecekti. Nefretle doluydum. ''Üzülme, elimden gelen yardımı yapacağım'' demeye çalıştım. Ama ne yapabilirdim ki… Peki bir şey yapamayacaksam burada işim neydi?”

“Altı adam ölüm mangası tarafından idam ediliyordu. Kurşunlar beyinlerini dışarı fırlatıyor, omurgalarını parçalıyor, kalplerini patlatıyordu. İdam kararı hakkında ailelerine haber bile verilmemişti. Aylarca sevgili yavrularının hayatta olup olmadığını bile bilmeden beklediler. Belki ölmüşler belki de bir kuyuda ölüme terkedilmişlerdi. Sovyetlerden kalma bir gelenekle, kurşuna dizildikten sonra ailelerine haber verilecek, çocuklarını öldüren kurşunların parası onlardan tahsil edilecekti.”

“O an, Dilubar''ın hayatım boyunca unutamayacağım bakışlarına yakalandım. Gözlerimi delip geçiyordu. Küçük, siyah, yoğun, öfkeli, çaresizlik içinde.”

Muhalefet yok, özgür medya yok, din ve ifade hürriyeti yok. Sadece ülkeden çıkmak için değil, bir şehirden diğerine gitmek için bile vizenin olduğu bir ülke burası. Tırnakların söküldüğü, insanların suda kaynatılarak öldürüldüğü bir ülke. Sadece 2002''de 220 kişinin idam edildiği bir ülke. Hem de resmi rakamlara göre. Kayıplar, faili meçhuller, hapislere doldurulan on binler hariç.

Bu bilgiler, İngiltere''nin eski Özbekistan Büyükelçisi Craig Morray''nin kitabındaki tüyler ürpertici gerçeklerden sadece bir bölümü. ABD ve İngiltere''nin “Terörle savaş”taki en büyük müttefiklerinden olan, şimdilerde onlara sırt çevirip Rusya ve Çin''e yaslanan İslam Kerimov''un, yeryüzünün en acımasız rejiminin hüküm sürdüğü ülkesinde, kendi insanlarına reva gördüklerinin çok küçük bir bölümü. Hani şu, Türkiye''nin özel harekat timlerini yetiştirdiği, askeri araç-gereç ve silahla donattığı, aynı timlerin verilen silahlarla Mayıs 2005''te Andican''daki o korkunç katliamı yaptığı “müttefik”in ülkesi.

“MURDER IN SAMARKAND”

Murray, 2002 ile Ekim 2004 arası Taşkent''te büyükelçilik yaptı. Atandığında 43 yaşında olan büyükelçi, standart bir diplomat çalışmasının dışına taşan gayretleri, Özbekistan''da yaşananlarla çok yakından ilgilenmesi, şahit olduğu karanlık ortaklıklar ve insanlık dışı uygulamalar sonrası ABD ve İngiltere''nin “terörle savaş”ını sorgulamaya başlaması ile dikkat çekti. Bunları yaparken ABD öncülüğünde yürütülen küresel savaşın çirkinliklerini gözler önüne sermeye çalıştı. ABD ve müttefiklerinin Afganistan''ı “özgürleştirdiği” ve toplu mezarlarla doldurduğu dönemde ABD-Özbek ilişkilerini, ABD destekli insan hakları ihlallerini, devletlerin kontrol ettiği uyuşturucu ticaretini deşifre etti. Washington ve Londra''nın ortak arzusuyla görevinden uzaklaştırıldı.

Ülkesine dönünce, bildiklerini bir kitapta topladı. “Murder in Samarkand” (Semerkant''ta cinayet/katliam), ABD ve İngiltere''nin küresel savaş çerçevesinde Orta Asya''da yaptıklarıyla ilgili çok önemli bilgiler içeriyor. Müttefik diktatörlerin nasıl desteklendiğini, onlardan güç alan baskıcı rejimlerin kendi halklarına neler yaptıklarını, El Kaide ve terör gerekçesiyle masum insanların ne tür acılar çektiğini öğrenmek için iyi bir kaynak.

Tüm bunlar olurken ABD''nin istifa ettirilen Savunma Bakanı Donald Rumsfeld bakın ne diyordu: “Özbekistan''a geldiğim için sevinçliyim. Başkanla uzun, yararlı ve ilginç bir görüşme yaptık. Özbekistan, terörle küresel savaş koalisyonunun kilit ülkesi. Başkan Bush''un iyi dileklerini ve terörle savaşa verdiği cesur desteğe yönelik teşekkürlerini Başkan''a (Kerimov''a) ilettim. İlişkimiz güçlü ve daha da güçlenecek. (Taşkent, Şubat 2004)

Mart 2002''deki Bush-Kerimov görüşmesiyle Özbekistan''la ABD arasında “Stratejik ortaklık” anlaşması imzalandı. Bu anlaşmanın ardından Rumsfeld, General Tommy Franks ve Colin Powell defalarca Taşkent''e gitti. 11 Eylül''den bu yana Bush yönetiminin, neo-con''ların, İngiltere''nin ve İsrail''in “terörle mücadele”de en iyi müttefiki olan Özbekistan, ABD''nin kaçırdığı gençler için işkence merkezine dönüştürüldü.

Şimdilerde ABD ile arası çok kötü. Ama birkaç yıllık ittifakın ne tür kirli ilişkiler üzerine kurulduğunu anlamak için Murray''nin kitabına bir göz atmak gerekiyor. Kaç ülke, aynı yöntemi izliyor, bir düşünelim.

17 yıl önce
Semerkand"da matem, Dilubar"ın gözyaşları..
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset