|
Derin cinayetler (93 ölümleri) ve sermayenin zulmü

15 Haziran 2010 günkü yazımın başlığı aynen “93 ölümleri” olmuştu. Yazımda Türkiye ekonomisinin tam şaha kalkma zamanı gelmişken o tarihlerdeki ölümlerin-cinayetlerin zamanlamasına dikkat çekmiştim.

Demirel''in erken emeklilik bataklığı, kamu ve özel bankaların bataklığı ile sonuçlanan ''kim ne verirse beş lira fazlası benden'' uygulamalarına karşı hareket başlayacaktı.

Rahmetli Turgut Özal ve Adan Kahveci tam yeni oluşumun adımını atmıştılar. Türkiye''yi ekonomik bataklığa gidişten kurtaracaklardı. Ya ANAP veya yeni bir parti kurulacaktı. Hatta Rahmetli (süper vali) Recep Yazıcıoğlu da o parti ile siyasete girecekti.

Kazalar ve ölümler bu projeleri kesti.

Türkiye soyuldu.

Merkez Bankası''na varıncaya kadar soyuldu. Aile fotoğrafı, başbakanı pijamalı karşılamaya kadar giden Medya patronu gücü oluştu.

Millet 28 Şubat süreci ile baskı altında uyutulurken diğer yanda Türkiye soyuluyordu. Aslında 28 Şubat süreci bir siyasal ve askeri darbeden ziyade bir “SOYGUN DARBESİ” olmuştur.

1993''de başka cinayetler de yaşandı. Derin devletin kapısını aralayan Uğur Mumcu, Ocak 1993''de cinayete kurban gitmişti. Eşref Bitlis Şubat 1993''de cinayet gibi kazaya kurban gitmişti.

Turgut Özal

Adnan Kahveci

Eşref Bitlis

Uğur Mumcu

Bu ölümlerin hiçbirinin normal olduğuna inanamıyorum. Mesela bir trafik kazasında ölen Adnan Kahveci, Özal''la temasla yeni oluşumun altyapısını hazırlıyordu. Adnan Kahveci kardeşi Kenan Kahveci''ye “yakında çok önemli şeyler açıklayacağım” dedikten kısa süre sonra kazada öldü. Çantası da bulunamadı.

* * *

Şimdi size son iki hafta içerisinde Yeni Şafak gazetesinde bir olay anlatmaya çalışıyoruz. Ekonomi bölümündeki yedi arkadaşımla hep beraber adeta bir savaş veriyoruz.

Bu savaş ekonomi medyasını da esir eden sermayeye, şirketlere yani patronlara karşı bir savaş.

Hükümete de seslendik. Dikkat edin dedik: Referandum öncesi başlayan ve devam eden müthiş bir olay var.

SERMAYE sinsice MİLLETİ EZİYOR dedik.

Bu iş bana göre çok önemli bir hamle. İnsanlar bunalacak hükümet gidecek. Tıpkı 1991 öncesi hamleler gibi. TÜSİAD raporu ''ülke batıyor'' örneğine benziyor. Karamsarlık, bunalma, soyulma hissi vermek.

Ekonomide amaç insanları korumak mı-şirketleri korumak mı?

Ekonomi medyası şirketlerin hâkimiyeti altına çoktan girdi. Vatandaşı ilgilendiren haberleri çok küçük görebilirsiniz. Şirketler aleyhine olan haberler şirket baskıları ile zaten gösterilmemeye çalışılıyor.

Vahim bir tablo

* * *

Ekonomiyi yöneten bağımsız kurumlar yeniden sil baştan ele alınmalı. Bağımsızlıklarına zerre kadar dokunulmamalı, ama onlara artık biraz sorumluluk verilmeli. Bağımsız ama sorumsuz noktasından çıkartılmalı.

Mesela Merkez Bankası: Dış borç, ağırlıklı olarak iç faiz hadleri nedeniyle 85 milyar dolardan 200 milyar dolara çıkıyor Başkan döneminde. Kaç kez Enflasyon hedefini tutturamadı da Hükümete mektup yazdı. Ama dış ülkelerde en başarılı seçildi.

Ben bu haberi hiç girmedim. Neden mi?

Bu kadar rant dağıtan kaynağı tabii överler, tabi beslerler de ondan.

Ben şüpheciyim.

14 yıl önce
Derin cinayetler (93 ölümleri) ve sermayenin zulmü
Kıbrıs"a dair gerçekler...
Maçın adamı Livakovic
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’