|
* “Dik duracağız, dikleşmeyeceğiz.” Erdoğan’ın bu sözü, devlet aklıdır, mücadele yöntemidir, duruşudur. * Dik durmasaydık Gezi terörü de, 15 Temmuz da başarılı olacaktı. * Akdeniz’de bir jeopolitik harita çiziliyor. Türkiye bu haritaya müdahale edecektir.
“Dik duracağız, dikleşmeyeceğiz!”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu sözü,
Türkiye’nin üzerinde yürüdüğü yolun çerçevesini, güzergâhını, varacağı yeri belirliyor.


Coğrafyamızda ve dünyada esen sert fırtınalara
karşı bir
devlet aklını, refleksini, mücadele yöntemini, duruşu
belirliyor. Bu söz, Türkiye’nin devlet felsefesinin
ana aksını
oluşturuyor. İç politikadan ekonomiye, güvenlik politikasından dış politikaya kadar
bir ilkeyi
ifade ediyor.
EKONOMİK SAVUNMA HATTI: TERBİYE ETME DÖNEMİ BİTTİ
Bu ilkeyi, dışarıdan gelen ekonomik saldırılarla mücadelede görüyoruz.
Türkiye
geri adım
atmıyor, baskılardan
korkup diz çökmüyor
, direniyor,
tedavisini arıyor, yeni kapılar açıyor,
yeni pazarlara yöneliyor.
Ekonomik ambargo
ya da
saldırı
larla bir ülkeyi
terbiye etme
yöntemi, bu ilke yüzünden iflas etmiştir. Eğer
yumuşarsak
, geri adım atarsak bu, ekonominin düzelmesiyle değil,
ülkemizin
rehin
alınmasıyla
, heba edilmesiyle sonuçlanacak,
bir yıkım hazırlanacak
, bu biliniyor.
Buradan hareketle bir
ekonomik savunma hattı, direnç hattı
oluşturuluyor. İçeride buna yönelik
“uyum” eksenli değişimler
yapılırken dışarıdan gelen dalgalarla mücadele için hazırlıklar yapılıyor,
küresel ticaret savaşının doğurduğu boşluklar
doldurulmaya çalışılıyor.
PATRİOT’LAR İÇİN YALVARIYOR OLACAKTIK. BİZİ SAVUNMASIZ BIRAKACAKLARDI. AMAÇ BUYDU.
Savunma
alanında da “dik duracağız, dikleşmeyeceğiz” ilkesi üzerinden hareket ediliyor.
ABD’nin bütün baskılarına, Avrupa veya NATO’nun bütün baskılarına, içerideki “cephe”nin bütün baskılarına rağmen
Türkiye,
hava savunma sistemleri
konusunda geri adım atmadı.
S400
tartışması iç politik meseleye dönse de, bütün Batı’nın müdahale ettiği bir meseleye dönse de
Türkiye dik durdu. Ve S-400’ler geldi
, gelmeye devam ediyor.
İçeriden korkutanlar
a bakılsaydı, ABD’nin ambargo tehditlerine bakılsaydı, bu süreç çoktan sona erecek,
Türkiye bugün hâlâ Avrupa başkentlerinde Patriot dileniyor olacaktı.
Onlar
vermeyecekti
, teknoloji aktarmayacaktı ve ülkemiz,
Suriye’nin kuzeyinde, Doğu Akdeniz’de, Ege’de savunmasız bırakılacaktı
. Çünkü
amaç buydu.
Amacın bu olduğunu, Türkiye’yi savunmasız bırakmak olduğunu
15 Temmuz’da en kanlı haliyle gördük
çünkü.
“ABD İLE Mİ ÇATIŞACAĞIZ” DİYEREK İÇERİDEN KORKUTANLAR BU KUŞATMANIN PARÇASIDIR..
“Dik durup dikleşmeme”
meselesini Suriye’nin kuzeyinde de gördük.
ABD ve müttefiklerinin Türkiye’yi çevreleme operasyonu
nun en kapsamlı projesi bu bölgede uygulandı.
İran sınırından Akdeniz’e
uzanan
terör koridoru
aslında bir “
Türkiye Cephesi
”ydi ve Suriye topraklarında
yüzlerce kilometre
boyunca bu cephe için
olağanüstü yığınaklar
yapıldı.
“İçerideki ortaklar”
ın da yardımıyla
Türkiye’nin bu kuşağa müdahalesi engellenmek istendi.
15 Temmuz’dan önce
“kuşağın” Türkiye tarafı FETÖ’cü komutanlarla güvenceye alınmıştı.
“ABD ile mi çatışacağız” diye korku salanlar
oldu. Ama Türkiye dik durdu, terör kuşağının Akdeniz’e açılan kapısı
Fırat Kalkanı
ve
Afrin Operasyonu
ile kapatıldı.
Şimdi
doğu kapısı Pençe
gibi operasyonlarla kapatılıyor. Türkiye yine dik duruşunu sürdürecek,
iki kapısı da kapatılan terör kuşağının birkaç bölgeden beli kırılacaktır.
İşte o zaman
bakın kimler sahaya çıkacak,
ABD ve PKK adına korku pazarlayacak, zihin karıştıracak.
AKDENİZ’DE BİR JEOPOLİTİK HARİTA ÇİZİLİYOR. TÜRKİYE BU HARİTAYA MÜDAHALE EDECEKTİR.
“Dik durup dikleşmeme” ilkesini şimdi Doğu Akdeniz’de izliyoruz.
Suriye’nin kuzeyinden bizi çevrelemeye çalışanlar,
kuşatmayı Akdeniz’e uzattı.
Doğu Akdeniz’e hemen bütün Batılı ülkeler savaş gemileri taşıdı.
Doğalgaz pazarlığı, sondaj krizi, açık ve örtülü anlaşmaların dışında
bütün bu ülkeler Türkiye’nin karşısında
ortak cephe
kurdu. Enerjinin ötesinde bir
jeopolitik harita çiziliyor
aslında.
Türkiye, yalnızlığına rağmen hiç geri adım atmadı.
Kendisi de sondaja başladı.
Sismik ve sondaj gemilerini
bölgeye gönderdi, çalışma başlattı. ABD ve İsrail’in örgütlediği, bölge ülkelerinin katıldığı bu cephenin,
Ege adalarını füze üslerine döndürmeleri,
askeri tatbikatları,
ambargo
arayışları Türkiye’nin gözünü korkutamadı. AB’nin önceki gün aldığı “
cılız
” yaptırım kararına karşı Türkiye
dördüncü
gemiyi
de bölgeye gönderme kararı aldı.
Yine ABD, Türkiye’ye ambargo kararı için
iki kez basın toplantısını iptal etti.
Onlar da
ambargo kararı alabilir,
bu beklenebilecek bir şey. Ama bu da Türkiye’yi
yumuşatmayacaktır
. Dik durmak öyle bir şeydir çünkü.
DİK DURMASAYDIK GEZİ TERÖRÜ, 15 TEMMUZ BAŞARILI OLACAKTI.
Eğer Erdoğan, yakın çevresi, ekibi, onunla omuz omuza yürüyen milyonlar dik durmasaydı Gezi terörüyle hükümet devrilecek, Türkiye AB’ye rehin verilecekti.
Eğer dik durulmasa, korkulsa ve yumuşansaydı 17-25 Aralık başarılı olacak,
15 Temmuz başarılı olacak, bugün Türkiye’nin sokaklarında iç çatışmalar yaşanıyor olacaktı.
Eğer
yumuşasak, ürksek, tedirgin olsak, sinsek ve “yalvarır” pozisyon alsaydık,
terör, dışarıdan aldığı büyük destekle bugün bütün ülkeyi çok daha ağır biçimde vuruyor olacaktı.
Eğer
irademizi Atlantik çevresine teslim etseydik, FETÖ ve PKK bugün Türkiye’de ortak yönetim kuruyor olacaktı,
ülkemiz yüz yıl sonra bir kez daha
büyük bir çöküşe
sürüklenecekti.
YUMUŞAMAYACAK, YUMRUĞUN SIKI OLACAK, GÜCÜNÜ BU TOPRAKLARDAN ALACAKSIN..
Eğer dik durmasaydık;
Türkiye son on yıldaki büyük yükselişini gerçekleştiremeyecek,
bugün hâlâ Batı kapılarında
para
dileniyor
olacak,
İran sınırından Ege’ye kadar bütün güneyde ülkemizi hareket edemez hale getirmiş olacak
, bu dönemde Ankara’da hükümetler gelip gidecek,
iç istikrarsız alabildiğine yayılacak
, Batı’dan gelen ütün müdahaleler sonuç doğuracak,
Türkiye paçavraya çevrilmiş olacaktı.
“Dik duracaksın ama dikleşmeyeceksin.” Yumuşamayacak, ezik olmayacaksın. Yumrukların sıkı olacak
, gücünü bu topraklardan bu milletten alacaksın.
Tarihin derinliklerinden
hareket edecek,
geleceğe
öyle yol alacaksın.
Gücünü bu topraklardan almayanların korkularını paylaşmayacaksın.
Yüz yıl sonra başlayan “
büyük hesaplaşma
”nın aslında bir
kader
olduğunu, bu
eşiğin ancak bir dirençle aşılacağını
bileceksin. Bu dirence karşı
sahaya
sürülenlerin
arkasında kimin aklı olduğunu, nasıl bir Türkiye hayal edip planladıklarını bileceksin.
FIRTINA NEREDEN GELİRSE GELSİN, TARİHİN AKIŞI DEĞİŞTİ BİR KERE..
Bundan sonra
n
e gelirse gelsin, ne fırtınalar eserse essin, ağlamadan, sızlamadan, yalvarmadan, diz çökmeden
sadece mücadele ile üstesinden gelinebileceğinin farkında olacaksın.
Bunu Suriye’nin kuzeyinde gördük, ekonomik mücadelede görüyoruz ve göreceğiz, Doğu Akdeniz’de görüyoruz, S400 meselesinde gördük,
gelecekse ambargolarda da göreceğiz.
Çünkü
yüzyıllık kuşatma, yüz yıllık mücadele, yüz yıllık hesaplaşma, yüz yıllık meydan okumayla
yüzleşiyoruz. Fırtınalar ne kadar sert eserse essin, bu yol yürünecek,
içeriden ve dışarıdan gelen saldırı dalgalarına göğüs gerilecek
, bu ülke bunun üstesinden gelecek, biliyoruz.
Çünkü
tarihin akışı değişti bir kere
..
Kimse bu yükselişi durduramaz, biliyoruz.
MERHAMET DİLENİRSEK MAHVOLURUZ. ÖNCÜLER DİRENECEK MİLLET YÜRÜYECEK.
Yalvarırsak,
merhamet dilenirsek küçülürüz, mahvoluruz
bunu da biliyoruz.
Elini nereye uzatırsan o kadar güçlüsün, zor oyunu bozar
dönemindeyiz. Sadece biz değil, bütün dünya böyle bir dönemi yaşıyor.
Güce, kararlılığa yatırım
yapma dışında hiçbir seçeneğimiz yok.
Ve Türkiye bunu yapıyor. Böyle de devam edecek.
Öncüler
dik durdukça, devlet dik durdukça, iktidar alanlarını yönetenler dik durdukça millet de dik duracak. Çünkü
Anadolu topraklarındaki bin yılımız bu felsefeye dayalı. Bu siyasi genetiğe dayalı.
#Recep Tayyip Erdoğan
#S-400
#NATO
#ABD
#FETÖ
#PKK
5 years ago
* “Dik duracağız, dikleşmeyeceğiz.” Erdoğan’ın bu sözü, devlet aklıdır, mücadele yöntemidir, duruşudur. * Dik durmasaydık Gezi terörü de, 15 Temmuz da başarılı olacaktı. * Akdeniz’de bir jeopolitik harita çiziliyor. Türkiye bu haritaya müdahale edecektir.
Efendimiz’in (sav) Zekatı-1
Milyonlar milyarlar havada uçuşuyor
Sandık başına giderken…
Operadaki Hayalet’in “kehaneti” gerçekleşirse…
Ayasofya’yı açan adama vefa zamanı