|
“Lübnan’a karşı PKK” palavrası!

Türkiye’nin toprak bütünlüğünün Irak’ın toprak bütünlüğü ile aynı cümlede zikredilmesi beni müthiş rahatsız ediyor. Hele de bu; Yeni Ortadoğu dizaynının, harita değişikliklerinin tartışıldığı bir gündeme ilişkin olursa. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Sean McCormack’in, “Türkiye'nin toprak bütünlüğü ve Irak’ın toprak bütünlüğü konularında kesinlikle çok doğrudan ve açık konuşuyoruz” sözleri, Irak’ın fiilen üçe bölünmesi, Lübnan’da yaşananlar, Suriye, İran ve S. Arabistan’ı parçalama senaryoları, bölgesel düzeyde Şii-Sünni kamplaşması hazırlıklarıyla birlikte ele alındığında ne ifade ediyor. Sakın Türkiye’nin toprak bütünlüğü, Irak’ın toprak bütünlüğü ile aynı güvencede olmasın! Buna güçleri yetmez ama bölgedeki yakın hedeflerine ulaşırlarsa, dillerinin çözüleceği bir gerçek. Ortadoğu’ya yönelik bütün tezleri ile uygulamalarının farklı olması, siyasi gündemleriyle gizli gündemleri arasında derin bir farklılık olması, bizi her ihtimali düşünmeye sevk ediyor. Söylenen hemen her şeyin tam tersinin çıkması aklımızı başımıza getirmiş olmalı.

Lübnan’da yaşananlara bakalım: Hep yalan söylendi, dünya yanlışa yönlendirildi. Yıkım ortada. Bundan sonra olacaklar da öyle. Yine yalanlar söylenecek. Gerçek gündem gizlenecek. Barış nutukları atılacak ama yıkımı Suriye topraklarına yaymak için akla hayale gelmedik yöntemler denenecek.

Ateşkes kararından sonra ABD için en önemli ülke, Lübnan’da oluşturulacak “barış gücü” için vazgeçilmez ülke Türkiye. ABD ile ortak siyasi ve askeri geçmişe sahip, AB üyesi, NATO üyesi, laik, Müslüman, Osmanlı siyasi mirasına sahip olan bir ülke ve ABD'nin bölgesel politikaları için daha elverişlisi yok. Dahası, ABD’de ve Türkiye’de bir çoklarının fena halde kızdığı; Hamas daveti, İran ve Suriye ile yakın ilişki, Sünni dünya ile iç içelik Lübnan konusunda ABD’nin beklentilerini artıran unsurlar. O çevreler hâlâ itiraz edecek ama; Lübnan konusunda Türkiye üzerinde bu kadar ısrarla durulmasının en önemli sebebi bu yakınlık.

Özellikle AK Parti hükümetinin üç yıldır bölge ile geliştirdiği çok yakın ilişkiler, ABD’nin Lübnan için Türkiye’den beklentisi üzerindeki en önemli etken. Buradan hareketle; Türk-Amerikan ilişkilerinde yeni beklentiler ortaya çıktı. Türkiye’nin Lübnan'a asker göndermesinin, ilişkilerdeki soğukluğun, özellikle Irak işgalinin ortaya çıkardığı rahatsızlığın giderilmesi için bir fırsat olduğu, Lübnan krizinin Türk generallerin ABD’deki pozisyonunu güçlendirdiği, özellikle askeri/güvenlik alanında iliksilerin güç kazanacağı, bunun da PKK konusunda kendini göstereceği öne sürülüyor. Acaba öyle mi?

Lübnan krizi, Yeni Ortadoğu Projesi kapsamında yapılan dizayn çalışmalarının sadece bir aşaması. Bitmedi, yeni başladı, devam edecek. Bundan sonraki gelişmeler de, öncekiler gibi, son derece rahatsız edici olacak. Üstelik krizin bölgesel boyutu öne çıkacak. Dolayısıyla Türkiye’nin Lübnan’a asker göndermesinin barışla bir ilgisi yok. Türk birlikleri Güney Lübnan’ı İsrail saldırılarından mı koruyacak? Elbette değil. İsrail'in sınırını koruyacak. Bombardıman başlar başlamaz Türkiye’yi içeren diplomatik sürece dikkat edelim.

Ankara-Washington görüşmelerine dikkat edelim. Barış gücünün daha o zaman planlandığını, bütün aşamalarının ABD-İsrail onayıyla belinlendiğini, önce NATO bünyesinde askeri birlik düşünüldüğünü, büyük reaksiyon olacağı endişesiyle BM’-nin devreye sokulduğunu, asıl amacının Hizbullah’ı tecrit etmek, Güney Lübnan’ı İsrail adına kontrol etmek olduğunu, “barış” adına, Türk-Amerikan ilişkilerinin düzeltilmesi adına yapılan bu girişimin aslında savaşın bir parçası olduğunu bilelim.

Bundan sonra Türk-Amerikan ilişkileri “işbirliği” değil “şantaj”la yönetilecek. İsrail'in Lübnan’a saldırılarıyla aynı anda PKK saldırılarının tırmanmasına dikkat çekerek, “İsrail Türkiye”yi nasıl susturdu” diye yazmıştım. Şimdi de; Lübnan’a “barış gücü” söylemiyle paralellik arzeden ABD'nin PKK'ya karşı açıklamalarına, koordinatör atanmasına, ortak operasyon iddialarına dikkat çekiyorum. PKK’ya karşı operasyon yapılacağı yok. Belki birkaç kişi paketlenip Türkiye’ye verilir, o kadar... Ama Türkiye, Lübnan kriziyle bölgesel savaşın ve kamplaşmanın tarafı haline getirilmek üzere.

Bizler elbette, Türkiye’nin barış adına, huzur adına, etkinliğini artırması adına dünyanın her yerinde olmasını istiyoruz. Ama bu beklenti çoğu zaman Türkiye’nin değil, başkalarının bölgesel hegemonyasına hizmet ediyorsa ciddi ciddi düşünmemiz gerekiyor. “Lübnan'a karşı PKK” pazarlığı bizi “barış ve güvenlik” ararken çok daha büyük güvensizliklere sürüklemesin!..

18 yıl önce
default-profile-img
“Lübnan’a karşı PKK” palavrası!
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru
Demografik dönüşüm
Seçim bitsin, önümüze bakalım!
Yerel seçime ramak kala: DEM, Yeniden Refah ve İYİ Parti