|
Amerika ile kavga, Avrupa ile barış

Putin''in dış politikada iki hedefi var: ABD''nin dünya hegemonyasına karşı bir duruş geliştirmek ve ABD ile Avrupa''yı birbirinden ayırmak.

Rus halkı Pazar günü yapılan devlet başkanlığı seçiminde, Vladimir Putin''in otoriter yönetimini tercih etmekten ziyade, mafya-siyaset-işadamı üçlüsünün oluşturduğu yolsuzluk ve başıbozukluğa karşı oy kullandı. Putin''in, seçimden önceki birkaç aylık iktidarı döneminde Rus milliyetçiliğini canlandırmaya yönelik girişimi kısmen etkili olsa da, Sovyetler''in yıkılmasından sonraki on yıl içinde ülkenin bütün zenginliğini emen oligarşik sınıfa yönelik tepki sonuçlar üzerinde belirleyici oldu.

Batı''dan gelen milyarlarca dolarlık kredileri ekonomik reformlar için kullanmak yerine kendi aralarında paylaşan, Rus toplumsal yaşamında yepyeni bir sınıf oluşturan ve Rusya''nın siyasi ve ekonomik yaşamını tamamen kontrolleri altına alan bu sınıf, halktaki fakirleşmeye ters orantılı olarak tehlikeli bir şekilde büyüdü. Putin''in bu kesimleri dize getireceğine dair verdiği sözler, siyasette birkaç aylık tecrübesi olan bu eski istihbaratçının önünün açılmasına yetti.

Rusya''nın yeni Stalinist liderinin seçimden sonraki dönemde aşması gereken en zor engel şüphesiz bu sınıfı tasfiye etmek olacaktır. ''Kanunların diktatörlüğü''ne boyun eğmeyenler Putin ve çevresindeki KGB kökenli kadroların sert yöntemleriyle karşılaşacak. Ekonomik çöküş içindeki Rus halkının tek umudu zenginliğin tabana yayılmasıdır. Putin iç politikadaki bu savaşı kazanamazsa, -ki bu bir ihtimal- arkasındaki destek hızla eriyecektir.

Dış politikada iki hedef

Yeni Rus liderinin düşünceleri daha çok ülkenin dış politikası üzerinde kendini hissettirecek. Putin''in, iç politikadaki projelerini hayata geçirebilmek için uluslararası boyutta krizlerden medet umması bekleniyor. Oligarşik sınıfa yönelik savaşının başarıya ulaşması için, özellikle ABD ile sürtüşme yoluna gitmesi beklendiği gibi, bu mücadeleyi kaybetmesi halinde başvuracağı Rus milliyetçiliğini diriltme düşüncesi de doğal olarak bölgesel ve uluslararası krizlere sebep olacaktır.

İç politikadaki tek hedefi olan mafya-siyaset-işadamı üçgenine yönelik projesinin yanında Putin''in dış politikada iki hedefi var: ABD''nin dünya hegemonyasına karşı bir duruş geliştirmek ve ABD ile Avrupa''yı birbirinden ayırmak. ABD''nin özellikle eski Sovyet toprakları üzerindeki etkisini kırmak isteyen, güçlü bir ordu, otoriter ve yayılmacı bir Rusya hayal eden Putin''in, nükleer tehdit stratejisini tekrar devreye sokarak ülkeyi eski şöhretine kavuşturmayı hedeflediği biliniyor. Amerika''nın önümüzdeki yıl uygulamaya geçirmeyi planladığı Ulusal Füze Sistemi, Putin''in bu politikası için elverişli bir ortam oluşturuyor. ABD her ne kadar bu sistemi, Rusya için değil, Kuzey Kore gibi ülkelere karşı geliştirdiğini söylese de, Putin bunu anlamak yerine kendine hareket noktası olarak almayı tercih ediyor.

Son dönemde Hazar çevresi enerji kaynakları ile Kuzey Kafkasya ve Orta Asya''da kendini hissettirmeye başlayan yeni Rus politikası, ABD ve Türkiye''nin bölgesel menfaatlerine ağır darbeler indirmeye hazırlanıyor. BP''nin Bakü''de darbe planladığına dair iddialar, Amerikan gazetelerinde Bakü-Ceyhan''ı stratejik hayal olarak niteleyen yazılar, Putin''in Türkmenistan''ı uyararak doğal gazı kendine satmaya zorlaması ve Cumhurbaşkanı Demirel''in Türkmenistan ziyareti, bölgedeki hareketlenmenin birer göstergesi. Önümüzdeki günlerde bu hareketliliğin arttığını, ayrıca daha geniş coğrafyalarda kendini hissettirdiğini göreceğiz.

Avrupa''yı Amerika''dan ayırmak

Putin''in ikinci dış politik hedefi ABD ile Avrupa''yı birbirinden ayırmak. 1970''lerden 1980''lere kadar Doğu Almanya''da kalan, çok iyi derecede Almanca konuşan, çocuklarını Alman okullarında okutan, tam bir Alman hayranı olan Putin, Rusya''nın Alman geçmişine çok iyi bir örnek teşkil ediyor. ABD ile restleşirken özelde Almanya, genelde Avrupa ile yakınlaşmayı planlayan Putin, Avrupa''da ABD hegemonyasına karşı yükselen muhalefeti çok iyi ölçüyor. Seçilmesi ABD''de rahatsızlık yaratırken Avrupa Putin''i alkışladı.

Rusya ne kadar otoriterleşirse otoriterleşsin Almanya''nın bu ülkeye yoğun finansal destek vereceği söyleniyor. Özellikle Almanya, Fransa ve İtalya, Rusya''nın yükselişinin kendi dış politikalarında yeni açılımların ortaya çıkmasına ve ABD''ye karşı geliştirilen muhalefete destek vereceğine inanıyor. Avrupa öteden beri Moskova''ya her halükarda destek vermişti. Bunun altında yatan sebep ise, Almanya ve Fransa''nın küresel düzeyde bir denge unsuru olma düşüncesinin önündeki ABD engelini Rusya üzerinden aşmayı düşünmeleridir. Rusya Gorbaçov''dan sonraki en büyük değişimin eşiğinde. ABD''nin Yeltsin döneminde Rusya''ya uyguladığı politika ömrünü doldurdu. Yeni Rusya ve yeni bölgesel krizlere hazır olalım.

24 yıl önce
Amerika ile kavga, Avrupa ile barış
Kara dinlilerle milletin savaşı
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir