|
Ankara"yı AB korkusu sardı

Avrupa Komisyonu''nun Aralık ayında yapılacak Helsinki Zirvesi için hazırladığı raporda Türkiye''ye adaylık verilmesini tavsiye etmesi, Türkiye''de "Merhaba Avrupa" sloganları ile karşılandı. Ancak raporun "adaylık statüsü verilmesi" ifadesi, ardından gelen katı şartları gölgede bıraktı. Gazeteler Türkiye''nin Avrupa''daki geleceği için hayali tablolar ortaya koyarken, Demirel, Ecevit ve İsmail Cem''in temkinli ve tedirgin tutumu raporun Türkiye için ne anlama geldiğinin göstergesiydi. Demirel ve Ecevit, "umutlu" olduklarını açıklarken Cem, "Katılmadığımız yönleri var" diyordu. Hiçbirinde ''sevinç'' alameti yoktu, aksine ''tedirginlik'' vardı.

Ankara bunu kaldırabilir mi?

Türkiye''ye adaylık şansı veren Avrupa, ardından Ankara için ciddi bir sınav niteliğinde olan katı şartları da sıraladı. Bırakın Romanya, Bulgaristan, Litvanya, Slovakya veya Malta''dan sonra sıraya girebildiğimizi, AB''nin Türkiye''nin önüne sürdüğü şartlar Ankara''da depreme yolaçacak nitelikte. Ecevit''in aylar önce Almanya Başbakanı Schröder''e gönderdiği ve Türkiye''nin Kopenhag kriterlerine uyacağı yönünde taahhütlerde bulunduğu iddia edilen mektuptan sonra yön değiştiren Türkiye-AB ilişkileri, kaçınılmaz sona gelip dayandı. Yani Ankara, bugüne kadar ''ulusal güvenlik'', ''ülke bütünlüğü'' ve ''devletin bekası'' çerçevesinde değerlendirdiği birçok konuda ciddi değişimlere imza atmak zorunda kalacak.

Peki Ankara bunu kaldırabilir mi? Hiç sanmıyorum. Eğer Ankara bu değişimi kaldırabilirse bu Türkiye için tarihî bir dönüm noktası, bir devrim olacak. Çünkü bu değişim, ''devlet'' kavramının, ''millet'' kavramının, ''özgürlük'' kavramının, ''devlet-millet ilişkileri''nin ve ''millet iradesi''nin yeniden tanımlanması anlamına geliyor. Türkiye''ye üyelik şansı verip yükümlülükleri yerine getirene kadar müzakerelerin başlatılmaması şartı, önümüzdeki aylarda Avrupa''nın Ankara''yı çok ciddi reformlara zorlayacağına işaret ediyor. Ankara, Helsinki Zirvesi''ne kadar, Türkiye''nin toplumsal yapısını da rahatlatacak, birçok konuda somut adımlar atmak zorunda. Demirel''in, Ecevit''in ve Cem''in tedirginliği buradan kaynaklanıyor. Bunu yapabilecekler mi? Gerçekten yapmak istiyorlar mı? Veya yapmalarına izin verilecek mi?

Raporda ne diyor?

1- İnsan haklarında ciddi eksiklikler var.

2- İşkence devam ediyor.

3- DGM sistemi hâlâ etkin bir şekilde kullanılıyor.

4- MGK siyasi hayatta belirleyici rolünü sürdürüyor.

5- Hukuk d?evleti ilkesi oturmamış.

6- Ekonomi çokmüş halde.

Avrupa ne istiyor?

1- Kopenhag kriterlerine uyun. Yani:

a- İnsan hakları, demokrasi, kanun hakimiyeti prensiplerini sadece kabul etmekle kalmayacak, günlük hayata da uyarlayacaksınız.

b- İfade, düşünce ve basın özgürlüğünü tam teminat altına alacaksınız.

c- Azılık haklarına riayet edeceksiniz. (Bu madde, Lozan Antlaşması ile azınlık statüsü verilenlerin dışında Kürt sorununu da bir azınlık sorunu olarak Ankara''nın önüne getirebilir)

2- Abdullah Öcalan''ı idam etmeyeceksiniz.

3- Atina''nın Türkiye''nin AB üyeliğine yönelik engelini kaldırması karşılığında siz de Kıbrıs konusunda bir jest yapacaksınız.

4- DGM''lere son vereceksiniz.

5- MGK''yı kaldıracaksınız.

6- Sivil otoritenin üstünlüğünü kanıtlayacaksınız. (Yani, onların deyimiyle, ''askeri demokrasi''den kurtulacaksınız.)

40 yıl daha bekleriz

Bu maddeleri gördükten sonra AB Komisyonu''nun Türkiye raporunun Ankara''da ne anlam ifade ettiği, Ankara''nın bu değişimi kaldırıp kaldıramayacağı ortaya çıkıyor. Bu şartlar yerine getirilmediği takdirde üyelik perspektifi verilmesinin Türkiye için hiçbir pratik anlamı yok. Yani ''adaylık'' için 40 yıl bekleyen Türkiye ''üyelik pazarlıklarının başlaması için'' 40 yıl daha beklemek zorunda kalacak. Ankara, AB''nin istediği doğrultuda yapısal değişiklikleri kaldıramayacağını anladığı anda, AB yolunda yine karamsar bir dönem başlatıp yeni krizler ortaya çıkarabilir. Veya bu yapısal değişiklikleri göğüslemeye kalkan koalisyon hükümeti ciddi sarsıntılar geçirebilir. Türkiye''nin AB''ye üye olup olmayacağının kriteri ''adaylık satüsü''nün verilmesi değil. Yeni oluşturulmaya çalışılan Avrupa Savunma İnisiyatifi''nde Türkiye''ye ne tür bir rol veriliyor ona bakın siz. Türkiye''nin NATO üyeliğini bile kaldıramayan Avrupa, bu oluşumda Türkiye''yi tamamen dışlıyor. Yani, geleceğin ''Avrupa''sının güvenlik haritasında Türkiye''nin yeri yok. Bu da Türkiye''nin Avrupa''nın geleceğindeki yerinin neresi olduğunun bir göstergesi değil mi?

Bu anlaşmayı imzalamayın

Başbakan Bülen Ecevit 4 Kasım''da gideceği Moskova''da Rus yetkililerle Kuzey Kafkasya''nın Müslüman halkının yüreğine oturacak bir anlaşma imzalayacak. Adı, "Terörizmle Orta Mücadele Anlaşması". Yani, Kafkaslar''da özgürlük için binlerce şehid veren halklarla mücadele anlaşması. Yani, Rusya''ya göre ''ayrılıkçı'' ve ''terörist'' olan ve Rus imparatorluğunu parçalamaya çalışan bu insanlar Türkiye''ye göre de ''ayrılıkçı'' ve ''terörist''. Yani, Türkiye bölgedeki Müslümanlar''ın Rusya''dan kopmaması için Moskova ile birlikte hareket edecek. Yani, Türkiye''deki Kafkas kökenliler de takibata uğramaya başlayacak. Rusya''da apartmanları havaya uçuran, onlarca masum insanı öldürenlerin Çeçenler olmadığını bütün dünya anladı, Ankara''dakiler hâlâ bu katliamları Çeçenler''in yaptığında ısrar ediyor. Dağıstan''daki çatışmaları ''Vahhabi teröristler''in başlatmadığını, Rusya''nın bağımsızlık yanlısı Müslüman köyleri harabeye çevirmesine bir tepki olduğunu bütün dünya anladı, Ankara''da bazıları hâlâ onların ''Vahhabi teröristler'' olduğunda ısrar ediyor.

Soykırıma sessiz kalamayız

Bütün dünya Ruslar''ın 160 bin kişiyi yurdundan sürmesini, yüzlerce insanı öldürmesini, yerleşim birimlerni harabeye çevirmesini bir soykırım olarak değerlendiriyor, Ankara''dakiler bu insanlara karşı Moskova ile işbirliği yapmaya hazırlanıyor. Dünyanın önde gelen ülkeleri ve petrol şirketleri bölgedeki gruplarla pazarlıklar yürütüp onlar üzerine hesaplar yapıyor, Ankara''dakiler bırakın onları muhatap almayı, Çeçenistan''daki soykırıma tepki göstermeye bile müsaade etmiyor. Bütün dünya parçalanmakta olan bir imparatorluğun mirasından pay kapmaya çalışıyor, Ankara''dakiler bu imparatorluğu ayakta tutmak için var gücüyle çalışıyor. Türk halkı, Türkiye''de yaşayan milyonlarca Kafkas kökenli ve en önemlisi Kafkaslar''da bizim sınırlarımızı koruyan Müslüman halklar böyle bir anlaşmayı ''ihanet'' olarak algılayacak. Böyle bir anlaşmanın terörle hiçbir ilişkisi yok. Tamamen Moskova''nın güvenliğini sağlamayı amaçlıyor.

Rusya''nın toprak bütünlüğünü biz mi koruyacağız?

Türkiye''de bazı çevreler Rusya''ya toz kondurmuyor bugünlerde. Türkmenistan dururken Rusya''dan pahalı doğal gaz almak için dev yatırımlara girişiyoruz. Türkmenistan Devlet Başkanı Türkmenbaşı''nın sitemlerini bütün kamuoyu duydu. Aynı sitemler Azerbaycan''dan da geldi. Ama duyan yok. Rus lobisinin etkisini kimse kıramıyor. Ankara Moskova''yı gücendiririm korkusuyla resmi gezileri bile iptal ediyor. Nedir bu korkunun içeriği? Bunun kamuoyuna açıklanması lazım. Ankara''nın bölgeye yönelik politikasının ana hatlarını bilmemiz gerekiyor. Ankara, Sırbistan karşısında izlediği ''toprak bütünlüğüne saygı'' politikasını Rusya karşısında da tekrarlamak zorunda mı? Dünya Rusya ve Sırbistan''ı parçalarken onların toprak bütünlüğünü biz mi koruyacağız? "Ya Kürt sorununu kaşırlarsa" korkusu, Türkiye''yi tarihî yanlışlıklara götürüyor. Söz konusu devletlerin hiçbir ülkeyi sarsacak gücü kalmadı zaten. Ve böyle bir anlaşmanın kesinlikle imzalanmaması gerekiyor. Bunun tek sonucu olacaktır: O da, Kafkas ve Türkiye halkının gönlünde açılan derin yara.


24 yıl önce
Ankara"yı AB korkusu sardı
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru
Demografik dönüşüm
Seçim bitsin, önümüze bakalım!
Yerel seçime ramak kala: DEM, Yeniden Refah ve İYİ Parti