|
İran Suriye’den çekilsin, Mursi Türkiye’ye gelsin..
Farkında mısınız, bütün bölge
adım adım savaşa
sürükleniyor. Suriye savaşı içinden çıkılmaz bir hal alırken,
bölgeselleşirken
hatta küresel güç hesaplaşmasının
en sıcak cephesi
haline gelirken son İran-Suudi Arabistan krizi çok
daha geniş ölçekli bir kriz haritası
oluşturuyor.

Adına
ister mezhep savaşı, ister güç savaşı, ister terör savaşı desinler
, gücünü her geçen gün artıran
yıkıcı fırtına
hepimizi rehin almak üzere. Bu fırtına, sadece belli ülkeleri değil,
coğrafyada yaşayan herkese kurulmuş bur tuzaktır
ve etkileri bütün bu yüzyılı kapsayacak niteliktedir.

Yüzyıllık kuşatmaya karşı yüzyıllık direniş

Yüz yıllık kuşatma
” tamamlandı. “
Yüzyıllık hesaplaşma” devam ediyor. “Yüz yıllık kurtuluş” için ayağa kalkmamız gerekirken o hesaplaşma hızla bizi kendi içine çekiyor.

Bölgenin
direnç adalarını
tahrip ediyor, zihinlerimizi iğfal ediyor. Bölgedeki hemen her ülkenin krize bakışını oluşturan gerekçesi işte büyük
oyun kurucular
tarafından şekillendirilmesine rağmen, hemen bütün ülkeler o gerekçeleri
kendi doğruları sanıp
ona göre pozisyon alıyor.

Burada son derece
tahrik edici cümleler
le, ifade biçimleriyle vahameti ortaya koymaya, önümüzdeki yıllarda yüzleşeceğimiz
korkular
için bugünden
uyarılar
yapmaya çalışırken aslında o “
Yüzyıllık kurtuluş
” mücadelesine çağrılar yapmaya çalışıyoruz. Eğer bugünlerde tehlikenin farkına varamazsak yarın bütün
coğrafyanın intiharı
ile karşı karşıya kalabiliriz.

Terörle değil, o büyük fırtınayla yüzleşiyoruz

Türkiye'nin
Güneydoğu'
sunda devam eden operasyonların sebebi artık
terör değil, işgal
girişimidir,
Suriye savaşının Türkiye içlerine servis edilmesi
ne verilen cevaptır. Türkiye'nin
siyasi aklı, bölgedeki sorulara yönelik analiz kabiliyetini
bu yönde sorgulamalıdır.

Bir tür
çokuluslu
müdahaleye karşı savaştığımız,
Kürt meselesinin ötesinde
bir gerçek
le yüzleştiğimiz artık bilinmelidir. Suriye'nin kuzeyinde oluşturulan Türkiye karşıtı
cephe/koridor
ile içerideki işgal girişiminin bir bütün olduğunu, bu durumun sadece Suriye meselesi ile sınırlı olmadığını,
S. Arabistan-İran krizi
ile de bağlantısı olduğunu anlamak durumundayız.

Günübirlik siyasi reaksiyonun ülkeye ödettiği
bedel çok ağır
olmuştur ve böyle giderse çok daha ağır
fatura
ödemek zorunda kalacağız. Dolayısıyla
siyasi aklı manipüle edenlerin
, zihinleri bulandıranların bu gücü öncelikle ellerinden alınmalıdır. Çünkü yaşadığımız bölgesel kriz, onların algılamalarından, okumalarından çok daha derin, çok daha yaygın bir krizdir. Daha coğrafyayı tanıyamayanların nasihatlerinin Türkiye'yi götüreceği yer ortadadır.
Cizre ve Silopi gibi, operasyonların yürütüldüğü bölgelerdeki krizle Suriye'de yaşanan kriz aynı haritanın parçasıdır.

Mezhep savaşı bir kandırmaca!

Yemen
'de devam eden çatışmalar bölgesel savaşın bir uzantısıdır ve aynı krizin parçasıdır.
Mısır'daki askeri müdahale
bölgesel savaşın altyapısını hazırlamaya dönük bir çokuluslu müdahaledir ve aynı krizin parçasıdır.
Rusya'nın İran eliyle Suriye'ye taşınması
yine bölgeye dönük çokuluslu müdahalenin bir başka aşamasıdır ve aynı krizin parçasıdır.

Son olarak İran ile Suudi Arabistan arasında
örtülü
biçimde devam eden krizin açığa çıkması, bir savaş hazırlığı olarak patlaması işte bu bölgesel savaş planlarının zirvesidir.
Mezhep üzerinden, kimlikler üzerinden
, hiçbir ülkenin dışında kalamayacağı bir savaş servis edilmektedir.

Dün,
İran'ın yayılma haritası
nı sorgulamıştık. Tahran'ın
hem Basra Körfezi ülkelerini hem de doğrudan S. Arabistan'ı tehdit ettiğine, birkaç yıl içinde Körfez'in karışacağına
, bazı ülkelerin İran tehdidiyle yüzleşeceğine ve bu savaşın nihai noktada S. Arabistan'ı vuracağına, Soğuk Savaş'tan hemen sonra psikolojik altyapısı oluşturulan “
İslam iç savaşı
” kavramının böylece gerçeğe dönüştürülmek isteneceğine değinmiştik.

İran'ın
Sünni
dünyadan kendini yalıtmasına hatta onların
öfkesini
çekecek eylemlere girişmesine dikkat çekmiş,
jeopolitik heveslerini mezhep nüfuzunu kullanarak gerçekleştirme
eğilimlerinin tehlikesine değinmiştik. Suriye gerçeğini gördükten sonra, bugünkü İran heveslerini okuduktan sonra Arabistan'ın ve Körfez ülkelerinin İran tehdidini hissetmemeleri mümkün değildir.

S. Arabistan'ın stratejik körlüğü

Ancak
S. Arabistan kendi eliyle yol açtığı bir stratejik hatanın kurbanı
oluyor. Mısır'daki askeri
darbeyi finanse edip Müslüman Kardeşleri devre dışı bırakmasının
, Sudan'dan Suriye'ye uzanan bölgenin en etkili siyasi hareketini yok etmeye dönük politikalar izlemesinin en büyük kurbanı S. Arabistan'dır. Kendine yönelen
İran tehdidine karşı kendini yalnızlığa mahkum etmiştir
. Riyad yönetimi için bir stratejik körlüktür ve
intihardır
.

Öyleyse Riyad'ın
yapacağı tek şey, Müslüman Kardeşlerle ilişkisini yumuşatması
, onları tehdit görmemesi, Mısır'daki krizin çözümüne destek olmasıdır. Coğrafyanın en dinamik gücü, öyle sanıldığı gidi doğrudan Suudi monarşisini hedef almayacaktır. Riyad'ın okumaları İhvan'ın daha büyük tehdit olduğu yönündeydi ama gelinen sonu, İhvan'ın olmadığı bir denklemde
Riyad'ın İran'ın hedefi olmasıyla
sonuçlandı.

Dört ülke acilen biraraya gelmeli

Coğrafya iki keskin kampa ayrılıyor.
İran-Rusya ekseni Sünni/Arap
dünya ile ilişkilerini neredeyse gözden çıkarmış gibi ve çok daha büyük bir çatışmaya hazırlanıyor.
Türkiye, Mısır, S. Arabistan ve Pakistan
bu krizi yumuşatabilir. Bunun için öncelikle
Riyad-İhvan ilişkisinin yumuşaması, ardından Mısır-İhvan krizinin yumuşatılması, hemen ardından da Türkiye ile Mısır arasındaki gerilimin düşürülmesi
gerekmektedir.

Türkiye ve S. Arabistan Muhammed Mursi
ve İhvan'ın içerideki liderlerine, kadrolarına yönelik bir siyasi çözüm bulabilir. Davaların önü alınabilir.
İdam kararların iptali
ve yeniden yargılanma yolunun açılması iyi bir işarettir. Bu kişiler serbest bırakılabilir, bırakılmalı da. Hatta
Mursi ve arkadaşları Türkiye'ye getirilebilir
. Ankara-Riyad arasında çözülebilecek bir konudan söz ediyorum.

Bunlar olursa,
İran'ın Körfez'e yönelttiği tehdidin etkisi zayıflayacaktır
. Tahran, bu dört ülkenin yakınlaşmasına karşı, etkili bir güç ortaya koyamayacaktır. Bir tür
Pers
yayılmacılığına dönen, Şiilik üzerinden bir harita belirlese ve bir
mezhep krizi görüntüsü verse de aslında emperyal bir hayal olan İran yayılması
dizginlenebilir. Bu, İran'ın de lehine olacaktır. Çünkü bugün S. Arabistan ve Körfez ülkelerini tehdit ederken yarın
Türkiye ve Pakistan'ı da açık tehdit görmekten
kaçınmayacaktır.

Muhammed Mursi Türkiye'ye gelsin

Tekrar edeyim:
Riyad Müslüman Kardeşleri tehdit görmekten vazgeçmeli. Mısır yönetimine baskı yapmalı, İhvan liderlerini serbest bıraktırmalı. Türkiye bu çözüme yardımcı olmalı. Hatta Mursi gibi liderleri Türkiye'de misafir etmeli. Ardından Türkiye-Mısır ilişkileri yumuşatılmalı. Pakistan bu yakınlaşma çabalarına ortak edilmeli
. Bu süreç, İran'a karşı
blok
oluşturma süreci değildir. Bölgedeki gerilimi düşürmeye dönüktür. Göreceksiniz bu çaba,
İran'ın bölge ile ilişkilerini de yumuşatacaktır
.

Bunlar yapılamazsa, Suriye savaşı bütün bölgeye yayılacak. Türkiye'nin güneydoğusundan Basra Körfezi'ne, Kızıldeniz'den Kuzey Afrika'ya kadar çatışma ve her an çatışmaya dönük gerilimler göreceğiz.

S. Arabistan etkisindeki bütün ülkeler İran'a karşı
teyakkuza
geçti.
İran ile Sünni/Arap dünyası arasına kalın duvarlar
örülüyor. Geriye düşmanlık ve çatışmadan başka seçenek bırakılmıyor. Pakistan'dan Yemen'e her alanda
kimlik çatışmaları
çıkacak ve bunlar ardı ardına patlayacaktır. Sözünü ettiğim çözüm
savaş dışı tek seçenek
tir. Yarın çok geç olabilir.

İran derhal Suriye'den çekilmeli, Mursi de Türkiye'ye getirilmeli. Özet cümleler bunlardır.
Dört ülke
isterse bunu başarabilir, coğrafyayı
yüz yıl savaşı
ndan kurtarabilir…
#iş savaş
#iran türkiye
#ortadoğu
#iş işgal
#mursi
#müslüman kardeşler
#pakistan
#sünni
#Suriye savaşı
٪d سنوات قبل
İran Suriye’den çekilsin, Mursi Türkiye’ye gelsin..
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset