|
İran"daki değişimden kimler rahatsız?

Hatemi misyonunun zaferi, öyle sanıldığı gibi, İran''ın komşularının pek de hoşuna gitmedi. Özellikle İsrail ve Türkiye''nin rahatsızlığı çok yakında kendini ele verecektir.

İran''daki parlamento seçimlerinde Muhammed Hatemi''nin temsil ettiği ''değişim ve dışa açılma'' dalgası ezici bir çoğunlukla İran parlamentosunda üstünlüğü ele geçirdi. Hatemi misyonunu taşıyanların bu zaferi İran''dan çok Türkiye''de ''erken sevinç dalgaları'' ile karşılandı. Türk medyası olayı, İslam''la hesaplaşma hevesiyle "devrim bitti" şeklinde, son derece yüzeysel ve gerçekdışı bir değerlendirme ile alkışladı. Oysa İran''daki değişimden en fazla rahatsız olması gerekenler bugün en çok sevinenler olmalıydı. Değişen İran''ın en büyük zararının Türkiye''ye dokunacağını anlamayanlar, aslında Türkiye''nin kaybedişini alkışlamış oldular.

Komşular rahatsız

23 Mayıs 1996''da Hatemi''nin Cumhurbaşkanı olması ile başlayan ve 18 Şubat seçimlerinden sonra daha da hızlanması beklenen yeni süreci izlemeye çalışan bu kesimler, ''kıravat ve güneş gözlüğü''nün ötesine geçip bu derin yenilenme dalgasının İran, komşuları ve bölge için ne tür sonuçlar ortaya çıkaracağı üzerine hiç kafa yormadılar. Devrimin sürekliliğini, İran halkının refahını ve özgüvenini artıracak olan Hatemi''nin zaferi, en önemli sonucunu İran''ın uluslararası alandaki yeni yeri üzerinde gösterecek.

1979''dan sonra dünya sisteminden dışlanan İran''ın bölgesel bir güç olarak uluslararası sahnede yeniden boy göstermesinin erken dönemlerini yaşıyoruz bugün. Hatemi misyonunun zaferi, öyle sanıldığı gibi, İran''ın komşularının pek de hoşuna gitmedi. Özellikle İsrail ve Türkiye''nin rahatsızlığı çok yakında kendini ele verecektir. Bu açıdan, Başbakan Ecevit''in ''İran''da devrimin bittiği'' hükmünü ortaya koyan açıklaması, ileriyi gören bir devlet adamının sarfetmesi gereken sözlerden çok uzak; basınının yanılgıları üzerinde biçimlenmiş bir açıklama oldu. İran''daki gelişmeleri ''karşı devrim'' olarak görüp alkışlayanlar, yarın bu kesimlerle en çok çatışmaya girecek olanlardır.

En büyük derbeyi Türkiye yiyecek

İran halkının önünü açacak yeni süreç, komşuları için ne anlama geliyor? Dışa açılan, dünya sistemi ile işbirliğine girebilen, stratejik konumunu pazarlık konusu yapabilen İran''ın Türkiye ve İsrail için iyi sonuçlara yolaçmayacağı ortada. İsrail''in ''İran tehlikesi'' kozu, Türkiye''nin ise, İran''ın yokluğunda bölgede Batı''nın alternatifsiz müttefiki olma tekeli ortadan kalkacak. Her iki ülke de, İran''ın sistem dışına itilmesinin büyük nimetlerini yedi yıllardır.

Sovyetler''in dağılmasından sonra Kafkaslar ve Orta Asya''ya yönelik projelerde tek sermayesi olan ''stratejik konumu'' ile ABD ve Avrupa açısından vazgeçilmez ülke haline gelen Türkiye, ABD ve Avrupa ile arası düzelecek İran''la bu avantajlarını paylaşmak zorunda kalacak. İran''ın tecrit edilmesi bölge petrol ve doğalgazını dünyaya ulaştırmak için İran seçeneğinin yok sayılmasına yol açmıştı. Kısa vadede Bakü-Ceyhan başta, stratejik enerji koridorları üzerinde hesapların yeniden yapılmasına yol açabilecek olan İran''daki değişim, uzun vadede Türkiye''nin Asya''ya yönelik hesaplarına darbe vuracak. Türkiye''ye biçilen ''bölgesel güç'' rolü de İran''ın yükselişi ile tehlikeye girecek. Tahran''ın Almanya, Fransa ve İtalya ile kurduğu yakın ilişkinin içeriği iyi tahlil edilirse, Türkiye''nin seçim sonuçlarından ve reformcuların dışa açık politikalarından o kadar da memnun olmaması gerektiği ortaya çıkar.

İkiyüzlü yaklaşım

Uluslararası ilişkilerde iki türlü yaklaşım sözkonusu. Kamuoyuna verilen insancıl mesajlarla şekillenen, demokrasi, insan hak ve hürriyetlerini öne alan özgürlükçü yaklaşım ve ülkelerin gerçek ''devlet'' politikaları. İnsani bir dünya söyleminin sempatisiyle devlet politikalarının acımasızlığının çatışmasını özellikle İslam dünyasına yönelik Batılı politikalarda açıkça gözlemleyebiliriz. İnsan haklarını, özgürlükleri, sivil idareyi uluslararası yaptırım aracına bile dönüştürebilen güçlerin, İslam dünyasındaki gayri insani yönetim ve eğilimlerin en büyük destekçileri olduğunu biliyoruz. Buradan hareketle, eğer Hatemi misyonu, küresel güçler karşısında teslimiyetçi bir politika izlemeyip, İran''ın pazarlık gücünü sonuna kadar kullanma yoluna giderse, ki öyle görünüyor, büyük güçlerin hedefi durumuna gelecektir ve değişime karşı olanlarla dış güçlerin işbirliğine şahit olacağız. Bugünkü tereddütlü sempati, büyük güçlerin İran''ın teslim olacağına dair umutlarından kaynaklanıyor.

İran''ın komşularının, kamuoyunda alkışlanan Hatemi''den ziyade, değişime direnenlerle işbirliği içinde olduğu ortada değil mi?

Not: 19 Şubat''ta yayınlanan ''Özgürlük tuzağı'' başlıklı yazıda, Özbekistan''da Kerimov-muhalefet uzlaşması için Sayın Timur Kocaoğlu tarafından maddeleştirilen öneriler, Kerimov''un teklifleri olarak sunulmuştur. Düzeltir, özür dilerim.

24 yıl önce
İran"daki değişimden kimler rahatsız?
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi