|
Koridor ihaneti: İşe Kobani ile başlamak
15 Temmuz darbe girişiminden başlayarak, geriye doğru,
son beş yılda Suriye meselesinde atılan bütün adımlar
yeniden değerlendirilmeli. Siyasetten çok,
güvenlik eksenli girişimler, operasyonlar, bu operasyonların siyasete yansıtılış biçimi, bölgede görev yapan ekiplerin niteliği
ciddi biçimde sorgulanmalı.


Türkiye, siyaseten doğru yerde durmuş olabilir. Suriye'nin demokratikleşmesi ve

özgürleşmesi

bakımından

ahlaki

bir pozisyon almış olabilir. Bu pozisyonun doğruluğuna inanıyorum. Ancak, o pozisyon, olayların gidişatına nasıl yansıtıldı,

bölgeye yönelik politikalar ne kadar “milli” oldu, ABD'nin politikaları “milli” politika olarak mı Ankara'ya dayatıldı

,

bölgede görev yapanlar daha çok kimlerle iş tuttu ve kimlerin politik hesaplarını önceledi

, sorgulanmalı.



Bu operasyonların hepsinde şaibe var


Askeri-güvenlik perspektifinden yola çıkılarak, özellikle

Kuzey Suriye'deki gelişmelerin tamamı, istisnasız incelenmeli

. Sınır boyunun tamamen

FETÖ subaylarına

emanet edildiği düşünülürse,

onların imza attığı her gelişme, operasyon ciddi soru işaretleri taşıyor

demektir.



Ayrıca

ABD

ile Suriye'de yapılan bütün “ortaklı”klar, her

proje, ortak operasyon aynı şekilde incelenip sorgulanmalı

. Sadece

Rus uçağının düşürülmesi

değil,

Kuzey Suriye Koridoru'

nu oluşturmaya dönük planlarda da Türkiye'de

kim, kimler, hangi çevreler rol almış

, destek vermiş, ortam hazırlamış, siyaseti bu yönde yönlendirmiş, belirlenmeli.

O
harita

taslağının

Türkiye ayağ

ı, bütün örtülü planları açık edecek derecede önemlidir.

İşin kör noktası

orasıdır.



Kimse neden tek kelime etmiyor?


15 Temmuz'u

FETÖ üzerinden s

ervis edenler, 7 Haziran seçimi sonrası

Güneydoğu ilçelerini Türkiye'den koparmaya dönük saldırı dalgasını PKK üzerinden

,

Kuzey Suriye Koridoru'nu PKK/PYD üzerinden

servis etti. Şimdi görüyoruz ki,

bu üç müdahale biçimi arasında tam bir koordinasyon

var. Üç müdahale de

tek bir merkezden

planlanmış ve yönetilmiş.

Tetikçileri

, taşeronları farklı gibi görünse de, hepsi

Türkiye'ye karşı savaşa

sürülmüşler.



Darbe girişimi, terör,

Suriye'deki ihanet

gibi meseleler üzerinde konuşabiliyoruz. Herkes konuşuyor. Terör konusunda,

PKK-PYD

konusunda da öyle. Suriye'nin kuzeyine yönelik operasyonlarda da öyle. Ama

dış bağlantıları ve onların içerideki “tanımlanmamış” bağlantıları üzerinde henüz kimse tek kelime söylemiyor

. Belki de hiç söylemeyecek.



ABD planları için çalışmışız


Özellikle son üç yıldır, Suriye'de olan biten ve bizim dahil olduğumuz her şeyin aslında Türkiye'ye

kurulan tuzağın bir parçası

olduğu ortaya çıktı. Ülkeyi parçalamak için

haritalar

çoktan çizilmiş, ne tür

devletçikler

kurulacağı belirlenmiş,

hazırlık dönemi bitmiş

, uygulama dönemi başlamış.



İşte

uygulama döneminde Türkiye'nin güvenlik birimleri ABD planlarının parçası olmuş

. Oradaki bütün faaliyetler

ABD'nin parçalama planı çerçevesinde

yapılmış. Türkiye'nin

askeri ve lojistik gücü

ABD çıkarları için harekete geçirilmiş. Vahamet bununla da bitmiyor;

ortaklık doğrudan Türkiye'ye çevrelemeye dönük bir plan dahilinde yapılmış.

Türkiye'nin güvenlik unsurları Türkiye'yi çevreleme, kuşatma amacıyla kullanılmış

.



Vatana ihanet

sadece 15 Temmuz'la sınırlı değil. Vatan haini askerler kendi ülkesine, insanlarımıza sadece 15 Temmuz'da kurşun sıkmamış, son

üç yıldır Güney'den de Türkiye'yi vurmuşlar.

En sinsi kuşatma ile karşı karşıya kalmışız.



Türkiye ve ABD: En ağır güven bunalımı


Bu aşamadan sonra

Türkiye Batı ile, ABD ile, Avrupa Birliği ile, Batılı kurumlar ile ilişkilerini de sorgulamak, daha rasyonel zemine oturtmak zorunda

.

Atlantik merkezli bütün güvenlik stratejileri masaya yatırılmalı.

Türkiye'nin milli çıkarlarına ne kadar uygun, derinlemesine sorgulanmalı. Türkiye, buradan hareketle

bölgesel ve küresel ilişkileri,

perspektifi yeniden tanımlamalı. Bunları yaparken önkabullerden, ezberlerden ve önyargılardan uzak durmalı.



O kadar

vahim

tehditlerle yüzleştik, o kadar büyük tehlikeler atlattık ki, bunları yapamazsak,

aynı tehditleri bir daha yaşama ihtimalimiz

çok yüksek.

Siyasi akıl, o emanet akıllara ihtiyaç duymadan

bütün bunlara müdahale edebilmeli.



Türkiye ile ABD ve AB arasında, siyasi tarihimizin görmediği ölçüde bir güven bunalımı yaşanıyor

. Çünkü siyasi tarihimizde görmediğimiz ölçüde tehditlerle yüzleşiyoruz ve bu tehditlerin neredeyse tamamı Batı başkentlerinden geliyor. Kimse, bu tespitleri

“Batı karşıtlığı” palavrası

na indirgeyerek boşa çıkarmaya çalışmasın. Böyle bir söyleme ihtiyacımız yok. Ama

müttefik saldırılarını da allayıp pullayıp milletimize pazarlayacak

, ona makul gerekçeler üretecek durumumuz da yok.



Çok kutuplu dünyada vesayete teslim olmak


Çok kutuplu, çok başkentli, çok bloklu bir dünyada Türkiye'yi

kayıtsız şartsız tek bir bloka bağımlı kılmak, artık bu ülke için ihanete varan bir yanlışlığın adıdır. Bizim “vesayet” dediğimiz şey işte budur.

Vesayetle mücadele ediyorsak, yüz yıl sonra ilk kez kendi ayaklarımızın üstünde durmayı kafaya koymuşsak, bütün bu ilişkileri ve ortaklıkları sorgulamak zorundayız. Belki 15 Temmuz olmasaydı, bu aşırı bir talep olabilirdi.



Ama

15 Temmuz'da da, Kuzey Suriye'de de, Güneydoğu'da da bu güçlerin açık saldırılarına maruz kaldık.

Bundan sonra bu ülkeyi, siyasi aklı, güvenlik stratejilerini, Türkiye tasavvurumuzu, terör örgütlerini ülkemize saldırtan iradeye teslim edemeyiz. Edersek

intihar

etmiş oluruz.



Kobani bir tuzaktı


Son bir haftada ABD'nin aldığı pozisyona bakın.

PKK/PYD üzerinden Türkiye'ye tehditler savuruyor

,

Fırat Kalkanı

operasyonunu boşa çıkarmaya çalışıyor. Müttefiki olan bir ülkeye karşı açıkça terör örgütleriyle ortak oluyor. Türkiye'ye ABD saldırıları aslında tam gaz devam ediyor.



Bu saldırıların önünü almak için, Kuzey Suriye'deki alçakça planı boşa çıkaracak operasyon devam etmeli.

Sınırın Suriye tarafı tamamen terör örgütlerinden ve ABD denetiminden kurtarılmalı

. Bütün Suriye sınırı boyunca son üç yıldır

dönen dola

plar bir bir ortaya çıkarılmalı. 15 Temmuz saldırısını geri püskürtülmesi kadar hayati bir konudan söz ediyorum.



Bence

işe Kobani (Ayn el Arab) olaylarından başlamalı

. Türkiye'yi orada nasıl oyuna getirildi, kim getirdi? Tuzağın büyüğü orada.


#Darbe girişimi
#Kobani
#PKK
#Kuzey Suriye Koridoru
8 yıl önce
Koridor ihaneti: İşe Kobani ile başlamak
İkiyüzlü dünyanın 200 günü
Garson nereye baksın?
İnsafsız takas!
Erdoğan’ı/AK Parti’yi Kürtsüz bırakma operasyonu…
Riyakâr Bey ile ‘Yamyam’ Biraderler