|
Liderler! İstanbul’dan dünyaya bir ses verin..
Müslüman dünya,
yeryüzünün ana eksenini
oluşturur.
Atlantik
kıyılarından başlar,
Orta ve Kuzey Afrika
'yı, geniş
Batı Asya
'nın tamamını içine alır. Bir kolu
Orta Asya
'ya diğer kolu da
Güney Asya
'ya devam eder ve bu hat
Pasifik
kıyılarına kadar uzanır.


Müslümanların yaşadığı topraklar, benim yıllardır ifade ettiğim şekliyle

Orta Kuşak

;

siyasi açıdan, coğrafi
açıdan, medeniyet/kültür açısından, imparatorluk haritaları açısından

, bugünün küresel sistemine itirazları açısından

gezegenin merkezidir

.



İnsan gezegeninin merkezi


Semavi dinlerin yurdudur. Coğrafyanın dışında olan, çok uzağında kalan her ülke ve millet bu yüzden kendilerini bu toprakların

mirasçısı

gibi görür.

Kimlikleri

, geçmişleri bu merkezle bağlantılıdır. Kültürel kaynakları, inanç kaynakları bu topraklardır.

Bütün imparatorluklar,

küresel güçler bu merkeze

hakim

olmak istemişler, bu merkezdeki güçleri oranında küresel güç olabilmişlerdir. Bu yüzden Müslüman olmayanlar da bu bir

aidiyet

duygusuyla bu merkeze bağlıdır.

Coğrafyamız, insan medeniyetinin merkezidir, evidir

.



Sadece güncel değerler açısından baksak bile, sadece

son yüzyılla sınırlı

baksak bile, sadece son

yirmi yılla

baksak bile bu böyledir. Merkez hiçbir zaman değişmez.

Merkezin sakinleri, sahipleri

hep önemlidir ve öyle olmaya da devam edecektir. Geçmişte ve günümüzde insanlığın, ırkların, kültürlerin, çıkarların, güç ilişkilerinin

kesiştiği nokta

buralardır.

Kaynak burasıdır.


İnsanlığın evi burasıdır


Coğrafyaya dikkat edin,

haritaya

dikkatli bakın.

Kara ticaret yolları buradadır. Dünyanın deniz geçişlerinin ağırlıklı bölümü burada

dır.

Enerji

kaynakları buradadır. Bu kaynakları dünyaya ulaştıracak

koridorlar

buradadır.

İstanbul Boğazı'ndan Çanakkale'ye, Süveyş Kanalı'ndan Malakka Boğazı'na

kadar,

Doğu'nun ve Batı'nın

ekonomisini besleyen ticaret yolları bu coğrafyadadır.

Trilyonlarca dolar

lık ticaret bu koridorlardan yapılmaktadır. Yüz milyarlarca varil petrol, bir o kadar doğal gaz buradadır.



Tarih yapıcı milletler, kadim şehirler, imparatorluk mirasları, siyasi ve entelektüel geçmiş burasıdır

. Bir

Şam

kadar, bir

Bağdat

kadar, bir

İsfahan

kadar, bir

Semerkant

kadar, bir

Kahire

ya da

Konya

kadar siyasi geçmişi olmayanların hüküm sürdüğü bir dünyada,

insanlığın
ata toprakları

nın bu denli savrulması,

kaos fırtınası

na tutulması,

yokluk ve aşağılanmayla terbiye

edilmesi hazmedilir bir şey değildir.



Bu düşmüşlük kader değildir


Bugünün dünyasının

en dinamik nüfusunu

barındırıyorken, küresel

adaletsizliklere

tek itirazın, sorgulamanın yükseldiği topraklardan

intikam

alınması kabul edilebilir bir durum değildir. Bütün kimliklerin çatışmaya dönüştürülmesi,

evlerimizin ve zihinlerimizin parçalanması

,

etnik

ve

mezhep

kimliği üzerinden ülkelerin

istila

edilmesi, hemen her ülke için parçalanma senaryolarının uygulanması normalleştirilebilecek bir tehdit değildir.

Fakirliğin, adaletsizliğin, refah yoksunluğunun, gelir dağılımındaki dengesizliğin, ekonomik ve askeri zayıflığın

anlaşılabilir bir tarafı yoktur.



Dikkat edin, bu geniş coğrafyada

tek bir ülkenin bile güçlenmesine izin verilmiyor

. Birazcık

harekete geçen, ekonomisini düzelten, toplumsal barışını sağlamaya çalışan, siyasi aklını özgürleştiren, ayağa kalkmaya çalışan her ülke ağır saldırılara maruz kalıyor

.



Kadim şehirlerimiz direnmeli


Vesayetten kurtulmaya, kendi yolunu çizmeye, geçmişiyle barışmaya, çevresiyle güç birliğine girmeye çalışan her ülke tehdit edilmektedir. Bazılarında

askeri darbeler

, bazılarında

ekonomik krizle

r, bazılarında

toplumsal çatışmalar

tezgahlanmakta,

o kadim şehirler

savaş alanlarına dönüştürülmektedir. Bu şehirler direnemezse coğrafya ve ülkeler direnemez, bunu biliyoruz.



Devletlerimiz gibi, şirketlerimiz de, ordularımız da, kurumlarımız da, sivil toplum kuruluşlarımız da, dini cemaatlerimiz de, medyamız da, üniversitelerimiz de, düşünce kalıplarımız da, zihinlerimiz de vesayet altındadır

. Son yüz yılda, çok az ülke bu kalıbın dışına çıkmaya yeltendi. Bazıları kısmen öne çıktı, biraz başarılı oldu.



Ama sonrasında

çok büyük yıkımlar

la yüzleştirildi.

Özgürlük

arayışlarımız,

demokrasi

arayışlarımız,

refah

arayışlarımız bu yıkım rüzgarlarıyla mahvedildi.

Kitlelerin talepleri, arayışları devletler/rejimler üzerinde kurulan baskılarla

cezalandırıldı. Bırakın coğrafyanın istikrarını, kendi istikrarı peşinde koşan ülkelerin bile başına türlü belalar geldi.



Bir ses, bir duruş, bir tavır, bir çıkış


Bütün bunlara bakınca,

Türkiye'nin nasıl bir mücadele verdiğini

,

içeride ve dışarıda bu mücadeleye karşı ne tür cepheler kurulduğunu

daha net görüyoruz.

Yüz yıllık sabrın sona erdiğini

,

Osmanlı

siyasi otoritesinin çöktüğü topraklardan

yeni bir yükselişin

filizlendiğini, bu yükselişin sadece Türkiye'de değil bütün coğrafyada

refaha, adalete, özgürlüğe ve istikrara

destek vereceğini biliyoruz. İşte bu yüzden mücadeleyi çok önemsiyoruz. İşte bu yüzden Türkiye'nin neden durdurulmak,

susturulmak

istendiğini biliyoruz.



Öteden beri, devletlere yönelik denetimin bölgemizdeki

ulus-üstü

kurumlar üzerinde de varolduğunu biliyoruz.

57 ülkenin temsil edildiği İslam İşbirliği Teşkilatı

, bu yüzden başarılı olamadı.

Irak işgal edildi, sustu. Afganistan işgal edildi, sustu. Suriye kanlı bir savaşa sürüklendi, sustu. Mezhep savaşı tezgahlandı, sustu. Terör bütün bölgeye yayıldı, sustu

.



Zirveler

yapıldı, konuşmalar yapıldı, organizasyonlar kuruldu

, para

harcandı, etkili bir çözüm ortaya konulamadı.

Bir ses, bir duruş, bir tavır, bir çıkış

sağlanamadı. Bunca enerji, emek yıllarca boşa harcandı. Ya da hiçbir şey yapılamadı. Oysa bu ülkelerin bulunduğu yer, kaos coğrafyası ilan edilmişti.



Tarihten kaçmayın


Özellikle son yirmi yıl,

Birinci dünya Savaşı benzeri bir talana, yıkıma

sahne oldu. Bırakın yükselişi, istikrarı, refahı, özgürlüğü, varolanlar korunamadı.

Sesi gür çıkması gerekenlerin sesi kesildi. Tarih yapması beklenenler tarihten kaçtı

.



14 Nisan'da bütün bu ülkeler

İstanbul'da

toplanacak.

Devlet başkanları

veya temsilciler biraraya gelecek.

Yeryüzünün ana ekseninin yöneticileri

oturup konuşacak.

Ne diyecekler, ne konuşacaklar, nasıl bir çağrı yapacaklar

, ne tür bir çıkış yolu bulacaklar? Ya da bunları yapabilecekler mi?



Demokrasi için, özgürlük için, refah için, sosyal huzursuzluklar için,

işgallere karşı, iç çatışmalara karşı, terör örgütleri üzerinden yürütülen örtülü operasyonlara karş

ı, temsil ettikleri yüz milyonlarca insana ne diyecekler?



Kaç ülke daha parçalanacak?


Coğrafyamız çok zor durumda

. Bunu durduramazsak,

ülkeleri yakınlaştıramazsak birkaç yıl içinde birkaç ülke daha parçalanacak

. Ülkeler yeni cephelere bölünecek ve bugüne kadar ülkelerle sınırlı olan

iç savaş bölgesel savaşa dönüşecek

.



Biz 20. yüzyılı kaybettik. Bir

kayıp yüz yıl

daha yaşamak istemiyoruz. Bu coğrafya yeniden 20. Yüzyıl yaşasın istemiyoruz. Bir yol arıyoruz. Güçlü bir çağrı, güçlü bir dayanışma istiyoruz.

Birbirinden kopan ülkelerin

yeniden yakınlaşmasını, ulus üstü yeni yapıların kurulmasını ve bunların etkin olmasını istiyoruz.



Bugün susarsanız yarın Basra Körfezi savaş alanına dönüşecek

.

Doğu Akdeniz

dünyanın en sancılı yeri haline gelecek.

Kızıldeniz

kana bulanacak. On yıl içinde belki

on ülkeye iç çatışmalar servis edilecek

.



İstanbul Zirvesi'ne katılanlar,

ülkelerinize, milletlerinize, coğrafyanıza karşı sorumluluğunuzu yerine getirin

. Tarih yapıcı rol üslenin. Atlantik'ten Pasifik kıyılarına kadar

dalga dalga gelen tehditlere

meydan okuyun. Coğrafyayı saran

umutsuzluğa

karşı bir çıkış yolu gösterin.



Unutmayın,

her ülke için yeni haritalar çiziliyor

. Bu rüzgarı tersine çevirin!


#ortadoğu
#Atlantik
#Orta Kuşak
#Kara ticaret yolları
#Süveyş Kanalı
#Özgürlük
#demokrasi
#İslam İşbirliği Teşkilatı
#askeri darbeler
#Basra Körfezi
#İstanbul Zirvesi
8 yıl önce
Liderler! İstanbul’dan dünyaya bir ses verin..
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset