|
Vatan eksenli saflaşma çağrısı: Biz bu mücadeleyi kazanacağız!
Yüz yıl önce
dünya yeniden kuruluyordu
.
Biz o devasa imparatorluğu kaybettik.
Küçüldük, Anadolu'ya sağındık. Birbirimize tutunduk
,
ayakta kalmaya çalıştık
.
Yüz yıl sonra
dünya bir kez daha yeniden kuruluyor. Biz de kendimizi bu yenilenmeye göre
yeniden kurmaya
çalışıyoruz. Bu sefer
küçülmek yerine büyüyerek
var olabileceğimizi,
küçülmenin ölüm olduğunu
, parçalanmak ve yok olmak olduğunu kavradık.


Yüz yıl önce çöküş dönemindeydik

, dünyanın bu yeniden biçimlenme aşamasında ise

yükseliş dönemindeyiz

. Öyleyse el ovuşturup yalvarmak,

merhamet dilemek

, hakkımızda verilecek hükme razı olmak yerine kendi yolumuzu çizmeye, kendi geleceğimizi kurmaya karar verdik. Buna gücümüz de yetiyordu,

irademiz de vardı, imkanlarımız da

..



Kararımızı verdik: Şehir devletleri olmayacağız


Bu sefer kaybetmeyecektik

.. Teslim olmayacak,

diz çökmeyecektik

. Bu sefer parçalanmış bir ülkenin

enkazında

daha küçük devletler,

şehir devletçikleri

olarak çıkmayacaktık. Bu, doğru bir okumaydı, rasyoneldi, küresel ölçekte eğilimlere, güç hareketliliklerine uygundu. Tarih bize yeni bir

fırsat aralığı

sunmuştu.



Bu fırsatı görmüş, değerlendirmeye almış,

kararımızı vermiştik

. Coğrafyamız yeniden biçimlenirken,

haritalar

yeniden çizilirken hem coğrafyaya hem küresel ölçekte değişimlere uygun bir şekilde bu

tarihi fırsatı kullanıyorduk

.

Sistemi dönüştürüyor, devleti yeniden kuruyor

, 20. Yüzyıl artıklarından kurtuluyorduk. Bu arada da kendi coğrafyamıza,

havzamıza

yoğunlaşıyorduk.



Bunu yapmazsak yok olacaktık,

Türkiye birkaç parçaya bölünecek, paylaşılacaktı

. Bu halde ayakta durmamız imkansızdı. Durmak, var olanı korumak imkansızdı.

Korkunç bir küresel fırtına

bölgemizi kasıp kavuruyordu.



Saldırıların sebebi bu, teyakkuzun nedeni bu


İşte bütün mesele bu…

Savaşın sebebi bu… Türkiye'yi vuran şiddetin sebebi bu

. Bütün terör örgütlerinin üzerimiz salınmasının nedeni bu. Geleneksel

müttefiklerin bizi tehdit ilan etmesinin, vurmasının altında yatan şey bu

… Peki bunun alternatifi ne? Alternatifi küçülmek, parçalanmak, rehin alınmak,

rezil

olmaktır.



Alternatifi 21. Yüzyılda bir Türkiye olmamasıdır!
Buna razı mıyız?

Buna bu ülkede kim razı gelebilir, kim teslim olabilir? Özellikle bazı güçlere, ülkelere, örgütlere çalışanlar dışında,

20. Yüzyılın başında olduğu gibi ihanet edenler dışında kim razı olabilir?


Bunu anlamıyor muyuz?

Bilmeyen kaldı mı? Dünyanın bütün ülkelerinin büyük bir hesaplaşma içine girdiğini, birçok ülkenin bu yüzyılda belki de yok olacağını, belki

Doğu-Batı ekseninde korkunç bir dünya savaşına sürüklendiğimizi

, Türkiye'nin de hem bölgemizde hem de dünyadaki bu fırtınaya hazırlık için

teyakkuza

geçtiğini bilmeyen kaldı mı?



Büyümezsek yok oluruz, biliyoruz..


Meselenin sadece Türkiye olmadığını,

Doğu'nun ve Batı'nın bütün ülkelerinin bu hesaplaşmayı bir şekilde hasarsız atlatma derdinde olduğunu

, coğrafyamızın acımasızca paylaşıldığını, krizlerin bizim topraklarımıza

ihraç

edildiğini, böyle bir coğrafyada

Türkiye gibi dirayetli bir ülkenin ayakta kalmasının hesapları bozduğunu

, bu yüzden yok edilmek istendiğimizi kavramayan kaldı mı?



Türkiye Cumhuriyeti'nin

kuruluş dönemlerini

hatırlayın. İstikrarsızlıkları,

bölünmüşlükleri, çaresizlikleri

,

mücadeleleri

hatırlayın. Bugün

aynı şeylerin tekrar ettiğini

, aynı ve benzer güçlerin aynı oyunları servis ettiğini göreceksiniz.

O zaman da hem içeriden hem dışarıdan vuruluyorduk bugün de öyle

. O zaman ayakta kalmaya çalışıyorduk bugünse büyüyerek var olmaya çalışıyoruz. Çünkü

büyüme, güçlenme dışındaki bütün ihtimallerin yok olmak olduğunu

biliyoruz.



İçerideki vatan hainlerine dikkat!


Türkiye bu haldeyken, böylesine tarihi bir mücadele verirken, içeriden terörle, dışarıdan çokuluslu ortaklıklarla diz çöktürülmeye çalışılırken

çatlak seslerin, içerideki direnç odaklarının her çıkışı, her tepkisi ihanettir

. Bunların bazıları başka ülkelerin, güçlerin içerideki

uzantılarıdır

. Bazıları kişisel çıkarları öne alan

cahiller, ahmaklardır

.



Böylesine büyük bir mücadelede, milletimiz

vatan ekseninde kenetlenirken, acıda ve direnişte safları sıklaştırırken

, bu kadar hassas bir dönemde

Türkiye'ye düşmanlıklarını gizlemeyenlere
tahammül edilmeyeceği

de bir gerçektir.



Özellikle bazı çevrelerin açık düşmanlıkları,

terör saldırıları kadar Türkiye'yi yaralamakta, insanlarımızın moralini bozmakta, umutsuzluk yaymaktadır

. Bu çevrelerin ülkemize yönelik

psikolojik operasyonun uzantıları

olduğu, bunun bir proje olduğu kesinlik kazanmıştır.



Asimetrik savaş veya açık saldırı


Cumhurbaşkanı Erdoğan

'ın dünkü konuşmasında dediği gibi;

ülkemiz asimetrik saldırı altındadır

. Mesele sadece terör örgütleri değil,

arkasındaki

güçlerdir. Türkiye'ye savaş açanlar onlardır. Bu savaş

Türkiye'nin yanlışlarından değil, onların iştahlarından ve istilacı heveslerinden

kaynaklanmaktadır.



Beşiktaş

ve

Kayseri

saldırıları, ardından

Rusya Büyükelçisi

'ne yönelik suikast bu

asimetrik savaş kapsamında

yapılmıştır. Muhtemelen benzer

yeni saldırılar için hazırlıklar yapılmakta

olduğuna dair artık hiçbir şüphe kalmamıştır.



Bir sonraki terör saldırısının ya da benzer istikrarsızlaştırma operasyonunun

nerede, nasıl olacağına dair öngörüler

elbette vardır ama asıl üzerinde durmamız gereken mesele, bütün yönleriyle

Türkiye'ye savaş açılmış olduğu

gerçeğidir. Öyleyse daha genel anlamda bu

açık savaşa odaklanmamız, münferit saldırıları ve kötü niyetli reaksiyonları bu açık savaşın unsurları olarak görmemiz

gerekmektedir.



Fırat Kalkanı harekatı Anadolu'yu korumaktır


İçeride terör örgütleriyle,

FETÖ

ve

PKK

ile mücadele ediyorsak, dışarıdan

PYD

ile,

DEAŞ

'la vuruluyorsak

savunma ve mücadele de hem içeride hem de dışarıda

yapılmalıdır. Zaten olan da budur. Türkiye'nin

Fırat Kalkanı

üzerinden yürüttüğü operasyonlar bir

vatan savunması

dır. Bir

milli mücadele

dir.

Anadolu'yu korumaktır

. Coğrafyanın paylaşımını önlemektir.



Ülkemizin yarınını, geleceğini, bütünlüğünü, birliğini garanti altına alma mücadelesidir.

El Bab'da olmazsak, Kamışlı'dan, Ayn el Arab'dan (Kobani), Afrin'den gelen saldırılara karşı koymazsak, buralardan yükselen tehditleri ortadan kaldırmazsak yarın o saldırılar, Anadolu içlerine servis edilecektir

.



Sadece güney illerimizde değil, Orta Anadolu'ya kadar savunma hatları kurmak zorunda kalacağız demektir. Dolayısıyla

16 askerimizi şehit verdiğimiz El Bab

mücadelesi bir iç mücadeledir. Çokuluslu terör konsorsiyumuna karşı verilen bir

iç güvenlik mücadelesidir

.



İncirlik, ABD, NATO ve terör ortaklığı..


Türkiye'yi yok etmeye ayarlı en büyük proje, Suriye'nin kuzeyinde oluşturulmak istenen koridordur

. Burada

ABD yönetimi, NATO unsurları terör örgütleriyle birlikte

çalışmakta,

NATO üyesi Türkiye'yi birlikte kuşatmaktadır

. O koridor başarılı olduğu anda onlarca yıl Türkiye'yi vuracak bir

cepheye

dönüştürülecek, açık saldırı,

büyük savaş

bu koridor üzerinden başlatılacaktır.



Bu çerçevede

İncirlik Üssü, bir operasyon ve lojistik merkezi olarak kullanılmakta, Türkiye karşıtı örgütler bu askeri üsten yönetilmektedir

. Bir süre sonra bu ortaklığın açık saldırılara dönüşeceğini,

Türkiye'nin
NATO unsurları tarafından hedef alınacağı

ihtimalini görmek zorundayız.



15 Temmuz'cular, yeni istiklal savaşı, o 'Koridor'


Bu

terör ittifakı

ve ABD'nin Ortadoğu politikasını

rehin alan ABD kaynaklı çeteler

, yeni hükümet göreve başlayana kadar var olan

boşluğu

kullanmakta,

PKK/PYD'yi alabildiğine silahlandırmaya

çalışmaktadır. Maalesef bu politika ABD yönetimine Ortadoğu'da çok ağır zararlar verecek, onu

PKK-FETÖ terör aralığına mahkum

edecektir.

Suriye'nin kuzeyi

nde, bir devlet otoritesi tesis edilinceye kadar, hiçbir örgütün hakimiyetine izin vermemek Türkiye için ulusal bir strateji olmalıdır.



Türkiye için

yeni istiklal savaşı, bu koridor üzerinde veriliyor

.

15 Temmuz

'u başaramayanlar koridor üzerinden savaşı şiddetlendirmiş, buna paralel biçimde içeride yeni ittifaklar oluşturmaya başlamıştır. Durum biraz

15 Temmuz öncesi hale

benzer duruma gelmiştir.



FETÖ yıpranmıştır ama hala etkin bir güçtür. Suriye'de PYD/PKK ile ortaklık kuran

15 Temmuz'cular içeride de bu örgütlere yakın çevrelerle, duygusal bağı olanlarla yeni tür ortaklıklar inşa etmektedir

. Muhtemelen bir sonraki hamlede bu çevreler etkin biçimde kullanılacak,

senaryo

bunlar üzerinden servis edilecektir. Suriye tarafında oluşturulan ittifak, içerideki ittifakın da yansımasıdır.



Türkiye düşmanları, işgal planı uzantıları


Hal böyle iken, bir

ülke savunması

söz konusuyken, yüzyıllar içinde gördüğümüz

olağanüstülüklerden

birini daha yaşarken bu büyük

seferberlikte

yer almayanların, karşı duranların, bunu

iç politik çıkar

kavgasına dönüştürenlerin,

Erdoğan ve AK Parti hükümetinden intikam alma savaşına dönüştürenlerin

bencilliğini,

ihanetini

kayda geçirmek, tarihe not düşürmek, onlarla her türlü mücadeleye girişmek zorundayız.



Çünkü onlar,

büyük seferberlikte ülkenin direncini zayıflatan, moralini bozan, mecalsiz bırakan unsurlar

dır. Onlar gerçek anlamda

Türkiye düşmanları

dır ve ülkemizi vuran terör örgütleriyle

aynı cephede

savaşmaktadır. Ülkemizi,

milletimizi nefessiz bırakanların nefessiz bırakılması

, seslerinin kısılması gerekmektedir.



Onların

çer-çöp fikirleriyle, fitne fesatlarıyla, kişisel hevesleriyle uğraşacak vaktimiz yoktur

. Onlara

tahammül

etme gibi bir lüksümüz de yoktur. Onlar

işgal projelerinin uzantıları

dır, başkalarının ajandasıyla iş yürütmektedir.



Vatan eksenli saflaşma: Biz bu mücadeleyi kazanacağız


Vatan, millet, ülke devlet eksenli bir saflaşma

olacak; oluyor. Bunun dışındaki hiçbir şeyin anlamı kalmadı. Türkiye olarak bu büyük hesaplaşmaya kilitlendik. Başka da seçeneğimiz yok. Öyleyse

bu savunma, bu hesaplaşma dışındaki her ses bizim için tehdittir

. Ülkemiz bütün gücünü, imkanlarını

savunmaya

, toplumsal

kenetlenmeye

, o büyük

değişimi

hızlandırmaya ayırmalıdır.



Biz bu mücadeleyi kazanacağız

.

İçeride de dışarıda da kazanacağız

. Tehditlerin üstesinden geleceğiz. Can versek de, kan akıtsak da,

ağır bedeller

ödetsek de geleceğiz. Ama bugün

ihanet edenleri

unutmayacağız. Bugün ülkemizi arkadan vuranları, içeriden vuranları unutmayacağız. Bugün

terör örgütlerinin arkasına sığınıp siyaset yapanları, bürokraside kalanları, medyada yer edinenleri

unutmayacağız.



“Acımasız mücadele" için seferberlik zamanı


Bugün sokakların moralini bozup,

psikolojisini çökertip

ülkeyi birilerine

peşkeş

çekmeye çalışanları asla unutmayacağız. Onları

tarihin en kirli sayfalarına

not düşeceğiz. Biz bu tarihi hesaplaşmanın üstesinden geleceğiz.

Etnik

çatışmaların da,

mezhep

krizlerinin de önünü alacağız. İçeride ve bölgemizde

barışı

destekleyip

teşvik

edeceğiz ama bu iki

kimlik

üzerinden siyaset yapanları en ağır şekilde

mahkum

etmeye devam edeceğiz.



Zihni bulanık

olan varsa dikkat etsin.. Bugünkü hesaplaşmanın Türkiye'nin iç politikasıyla, partileriyle, siyasi anlayışlarıyla alakası yok. Bu

toptan Türkiye kavgası

.

İç işgalci
örgütler ve efendileriyle vatan ekseninde saf tutanların kavgası

.



Öyleyse herkes

safını

net belirlesin. Vatan ekseninde, Türkiye ekseninde duranlar, ayaklarını sabit tutanlar,

dizleri titremeyenler,
“acımasız direniş"

için seferber olanlar, son büyük mücadele için hazırlansın.



Sırtımızdan vurulsak da, ihanete uğrasak da, karşımızda çokuluslu bir cephe olsa da, zaferden eminiz.

Zafer dışında hiçbir seçeneğimizin olmadığını

biliyoruz çünkü…


#Asimetrik savaş
#Ortadoğu
#Fırat Kalkanı harekatı
#FETÖ
#PKK
7 yıl önce
Vatan eksenli saflaşma çağrısı: Biz bu mücadeleyi kazanacağız!
İkiyüzlü dünyanın 200 günü
Garson nereye baksın?
İnsafsız takas!
Erdoğan’ı/AK Parti’yi Kürtsüz bırakma operasyonu…
Riyakâr Bey ile ‘Yamyam’ Biraderler