|
"Mistik-Metafizikçi Şiir" tanımı ne kadar doğru?

Bâki Asiltürk, “1980 Kuşağı Türk Şiirinin Poetikası” başlıklı kitabının “1980 Kuşağının Poetik Yönelimleri” adlı bölümünde, konuya şöyle bir giriş yapıyor: “1980 Kuşağı şiiri tek tip bir şiir değildir. 1980''lerde imgecilikten anlatımcılığa, beatnik-marjinalci anlayıştan gelenekselci veya metafizikçi tutuma pek çok poetik tavır bir aradadır. Farklı anlayışlara mensup şairlerin şiirleri aynı dergilerde yayımlanır üstelik. Bu bakımdan kuşak şiirinin ayrıştırılmasında değişik çizgilere dikkat etmek, bu çizgilerin sürdürücüsü olan şairlerin 1980''lerdeki şiir serüvenlerini iyi incelemek gerekiyor.” Gerçekten de, 80''li yıllar şiirinin genel atmosferine baktığımızda, durum, ifade edilen minval üzere gelişmiştir. Dönemin “temsil yeteneği taşıdığı” kabul edilen isimleri ele alındığında ise, şiirsel söylemin, bazen iç içe geçmiş, bazen birbirine tamamen zıt algı, anlayış ve poetik kümelenmeler arasında kendi yolunu bulduğu söylenebilir.

80''li yıllar şiirini ''ana/ara'' hatlarıyla sınıflama girişiminin neticesi olan söz konusu bölümün bize sunduğu çerçevede, toplam 8 poetik eğilime odaklanılmış. Bunlar sırasıyla: “İmgeci Şiir”, “Anlatımcı (Narrative) Şiir”, “Folklorik veya Mitolojik Şiir”, “Mistik-Metafizikçi Şiir”, “Gelenekselci Şiir”, “Toplumcu Gerçekçi Şiir ve ''Yenibütün''”, “Beatnik-Marjinalci Şiir” ve “Yeni Garipçi Şiir”..

80''li yılların şiirini göz önünde bulundurarak yukarıdaki kavramlaştırmaya yöneldiğimizde, söylenecek ilk şey, saptanan 8 ayrı şiir sınıfının söz konusu dönem boyunca aynı oranda etkin ve başat unsur olmadığıdır. Bu yüzden “ana/ara hat” ifadesini kullandım. Zira, 80''lerde, Asiltürk''ün diğer sınıflandırmalar içine konumlandırdığı hâlde, poetik tutum ve şiir coğrafyaları itibariyle benzeri bir okumaya sahne olabilecek birçok şairin de pek alâ dahil edilebileceği ve dolayısıyla ''esas'' kümeleşmeyi teşkil eden “İmgeci şiir”le, örneğin adına “Yeni Garipçi Şiir” denilen eğilimin şiirsel çapı, niteliği ve derinlik kaygusu, bana sorarsanız, belki mukayese bile kabul etmez. Keza, bu yıllarda soluk bir renk olarak anılabilecek “Toplumcu Gerçekçi Şiir ve ''Yenibütün''” için de benzeri bir değerlendirme yapılabilir sanıyorum. Neyse, bütün bunlar ayrı bir yazı konusu..

Esasen, benim bu yazı vesilesiyle dikkat çekmek istediğim husus, Bâki Asiltürk''ün, 80''ler şiirinin ayırt edici özelliklerini anlamaya/anlamlandırmaya yönelik sınıflandırma girişiminde altını çizdiği ''önemli'' bir hassasiyet biçimi olan ve kimilerince poetik/estetik olmaktan ziyade politik/ideolojik bir algının eseri sayabileceğimiz “İslâmcı şiir” tanımının yerine ikâme ettiği “Mistik-Metafizikçi Şiir” tanımı veya kavramsallaştırması..

Bazen, kastedilen anlamla o anlamı kavramsallaştırma çabaları örtüşmeyebiliyor. Evet, Asiltürk''ün bu sınıfa dahil ederek kimi şairler nezdinde vurguladığı poetik eğilimin varlığına tümüyle katılmakla birlikte, özellikle “''Metafizikçi'' Şiir” kavramsallaştırmasına itirazım var. Şundan dolayı:

“Metafizikçi Şiir” ifadesi, önünde-sonunda bir ''kullanım''ı imliyor; tıpkı “İslâmcı Şiir”de olduğu gibi.. Kim bilir, belki de Türkçe''nin bir azizliği ama, “Şiir”in “Metafizikçi” olanı, açıkçası bizi bir ''satış'' algısına da götürmüyor değil! Yani, şiirde veya şiir yoluyla “Metafizik”i ''kullanan'' ve bunu okura ''satan'' bir şair beliriveriyor şahsen benim zihnimde. Evet, felsefî terminoloji içinde bu tür bir tanımlama pek alâ mümkündür; örneğin, “Büyük ''metafizikçi'' falanca” dediğinizde, o felsefecinin, felsefenin kadim alanlarından olan “Metafizik”te önemli katkılara imza attığını ifade etmiş olursunuz. Oysa, şiir için benzeri bir anoloji, doğrusu biraz ''sakil'' kaçıyor. Zira, ''Metafizik'' ya da ''Metafizik eğilim/yönelim'' şiire içkin olan bir algı, anlayış ve tavırdır. Bir şairin şiir dünyası ''Metafizikolan''ı veya ''Metafizik algı''yı içerir ya da içermez; esasen her iki durum da, (''Ontolojik'' anlamda değilse de) estetik anlamda ''sahih'' bir hâldir. Oysa şair, söz konusu ''sahih''liği bir kenara bırakıp, örneğin, yazdığı şiire iç dünyasında, varoluşunda, eşya ve hadiseleri algılamasında olmadığı hâlde, dahası içtenliğine halel getirmek pahasına ''metafizik bir renk'' vermeye kalkışırsa, yani “Metafizik”i şiirinde ''kullanmak'' gibi sahte bir tutuma yönelirse, ancak o zaman şairin yaptığı “''Metafizikçi''lik” olur, diye düşünüyorum. Ki, doğrusu, Bâki Asiltürk''ün gerek amaç, gerek bu amaç doğrultusunda yaptığı tanımlama, gerekse tanımlamasına neden olan şairlerin şiir pratikleri ve poetik yönelişleri bakımından bunu kastetmediği çok açık..

Nasıl “Mistik Şiir” yerine ''Mistikçi Şiir'' demek uygun düşmeyecekse, kanaatimce, ''Metafizik Şiir'' yerine de “Metafizikçi Şiir” demek uygun olmasa gerektir..

Bana kalırsa, bu bağlamda en uygun tanımlama/kavramsallaştırma, “Mistik-Metafizik Şiir” şeklinde olmalı…

17 yıl önce
"Mistik-Metafizikçi Şiir" tanımı ne kadar doğru?
Susmakla kurtulamazsınız
Tevradî bir mitin Kur’anî bir kıssa ile tashihi
i-Nesli anlaşılmadan siyaset de olmaz, eğitim de…
İç talebe ilişkin öncü göstergeler ilave parasal sıkılaştırmaya işaret ediyor!
Enerjide bağımsız olmak