|
Yazarın hayatı Yazının hayatı

Yazarın, çözümünde güçlük çektiği ve bu anlamda yer yer algı zaafiyetine düştüğü problematiklerden biri de; yazma süreci boyunca, subjektif yazı dünyasının tüm bir yaşama biçimini âdeta gizli bir el vasıtasıyla belirlemesi, şekillendirmesi ve giderek harflerin dünyasının dışsal etkilerin payını günden güne asgari düzeylere indirgeyip yazarın varoluşunu kendi serüvenine hem bağımlı hem de ortak kılması olgusudur. Dahası, yazarı, hayatının akla gelebilecek hemen hemen bütün kademelerinde sadece kendisi için uyarması ve dolayısıyla karşı konulmaz bir yönlendirmeye uğratması, ''ancak böyle yaşamaya'' mahkûm etmesidir.

Meseleye, yazarın hayatını odak noktasına alarak yaklaşırsak, karşımıza, kendi içinde birbirine vaziyet eden birçok soru öbeğinin çıkması kaçınılmazdır. Burada birkaç tanesini sıralayabiliriz:

Acaba, yazarımız, bu tür bir belirlenme karşısında ne(ler) hissedecektir? Yaşama biçiminin, yazı dünyasının muhasarası altında kalmasını önleyebilecek herhangi bir irade beyanını kuvveden fiile geçirebilmesi mümkün müdür? Ontolojik olarak buna imkân var mıdır? Yazarın hayatının yazının hayatına eşitlenmesi olgusu, yazarımızın dış dünyadaki konumunu nasıl ve hangi boyutlarda etkileyecek, neyin taşıyıcısı ve sürdürücüsü yapacaktır? En önemlisi de; acaba, yazarımız, sözkonusu ''derin mahkûmiyet''ten memnun mudur, değil midir? Yoksa, bir yazar, sanılabileceğinin aksine böylesi bir ''mahkûmiyet'' için mi, harflerle ilişki içine girer; hatta, bu duruma çoktan razı olmuş bir profilin sahibi midir o..?

Aslında, söylemek bile fazla: Hakiki yazar, gerek hayatla bağlantısını gerek kendi varoluşuyla olan içsel yönelişlerini gerekse dış dünyayla kurduğu bireysel/toplumsal ilişkisini büyük ölçüde ''yazı''nın varlığıyla temin eder, sürdürür. Bu bakımdan, yazar için, yazı hayatının dahil olmadığı bir âlem tasavvuru hayâl etmek, kurgulamak ve bunu realize kılmak hiç de kolay değildir. Öyle ki; o, belki de bir ömür boyunca yalnızca harflerin tılsımlı ikliminde soluk alıp vermeyi, kelimelerin esrârlı dünyasıyla kurduğu içkin birlikteliği sürekli koruyup kollamayı arzular. Dünyanın/hayatın anlamını ve anlamlılığını bu ve benzeri duyguların/duyumların izinde arar, bulur. Şu ya da bu sebeple, günün birinde harflerin hayatından çekilmesi ihtimalini düşünmek bile istemez.

Yazarın harflere yükleyip zamanla kendi hayatını dönüştüren mânevî anlam, ilk ve belirgin etkisini, onu hem kendi içinde hem de toplum içinde koyu bir yalnızlığa savurmasıyla gösterir. Yazarın yalnızlığı diğer yalnızlıklara benzemez. Olsa olsa, yalnızlığının derecesi, belki harflerin yalnızlığıyla mukayese edilebilir. Bazı insanlar, çokluk çinde birliğin temsilcisidirler. Yazar da bu tip insanlardan biridir esasında...

24 yıl önce
Yazarın hayatı Yazının hayatı
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset