|
Ya Haram! Ya Haram!

Suriye"de iki yılı aşkın süredir devam eden savaş nedeniyle hayatını kaybedenlerin tam sayısını kimse bilmiyor. 90 bin ila 120 bin arasında değişen tahminler var. 22,5 milyonluk nüfusun beşte biri Suriye içinde, 10"da biri de komşu ülkelerde mülteci konumunda. Hangi kentine bakarsanız bakın, sadece büyük bir yıkım görüyorsunuz. Ortadoğu"yu en iyi bilen meslektaşlarımdan Ayşe Karabat diyor ki:

"Sanki Suriye"nin etrafında görünmez bir duvar var, altında da kocaman bir ateş, bölgesel ve küresel güçler de kendi çıkarları doğrultusunda, sürekli odun atıyor bu ateşe. Sonra etrafına dizilip seyrediyorlar. Ülkede o kadar can kaybı yaşanması, içerideki ve dışarıdaki çok az unsuru gerçekten ilgilendiriyor. Herkes kendi çıkarının peşine düşmüş durumda."

Bu tahlile katılmamak mümkün değil ve bundan sonrasına dair iyimser tahminlerde bulunmak da çok zor. Evet, bölgesel ve küresel güçlerin diplomasi trafiği yeniden ivme kazanmış görünüyor. Ama bu arada insanlar ölmeye ve öldürmeye devam ediyor. Üstelik sadece Suriye"de değil. Reyhanlı"da 51 kişinin ölümüne neden olan terör saldırısının failleri kim olursa olsun, savaştan beslendikleri kesin. Lübnan"a sıçrayan kıvılcım, alev almaya başladı. Irak da, yine Suriye ile alakalı ama daha dolaylı bir etkileşimle, yangın yeri. Çünkü "Suriye"nin kaderi Ortadoğu"nun geleceğini belirleyecek" diyor Ayşe Karabat ve Timaş yayınlarından çıkan "Suriye Savaşları" adlı kitabında uzun uzun ama su gibi akıcı bir dille anlatıyor nedenlerini.

Ayşe Karabat çok çalışkan, titiz bir gazetecidir. NTV Kudüs muhabirliği yaptığı dönemde, o sırada serviste müdürümüz olan, kılavuzluğu sayesinde çok şey öğrendiğimiz Mustafa Alp Dağıstanlı"nın desteğiyle, başarılı işler çıkardık. Dağıstanlı bu kitapta da Ayşe"ye önemli katkılar sağlamış.

Radikal"deki köşesinden de tanıyor olabilirsiniz; Ayşe sadece aklıyla değil kalbiyle de bakar habere. Haberin içindeki insanı, insanın içindeki iyiyi arar gözü. Bulur da sıklıkla. Bulamadığında ise –ki uzmanı olduğu coğrafya hep kötü haberlerle gündem olageldi– gerçekçilikten kaynaklanan bir karamsarlık yansısa da anlattıklarına, ümidini yitirmez.

"Suriye Savaşları"nın önsözünde bir başka bölge uzmanı meslektaşımız, Kerim Balcı, şöyle tarif ediyor Ayşe"yi ve kitabının farkını: "Ayşe Karabat, Ortadoğu bulaşmış bir gazeteci. Suriye"yi anlatırken, kendisinden bahseder gibi kolaylıkla bahsediyor. Ancak bir insan, Suriye kadar paramparça olabilir. Ancak kendisinden bahseder gibi bahsediyorsa, Suriye"den bahsediyordur insan."

Ayşe Karabat, Suriye"de halk isyan edip sokağa döküldüğünden itibaren herkes gibi sorular sormaya başlamış. Ama bir gazeteci olduğu için soruları herkesten daha çok sayıda ve daha sistematik olmuş. Kitabında, işte bu sorulara gazeteci olduğu için kapsamlı bir araştırma yaparak bulduğu yanıtları paylaşıyor. Bu sayede de Suriye"ye siyasete endeksli olarak bakanların görmediği, görmezden geldiği yahut görmemizi istemediği gerçekleri okuyucusuna aktarıyor. Diyor ki:

"Suriye"yi ve intifadasını tam olarak bildiğimi ya da anladığımı söyleyemem, bu çok büyük iddia olur; o yüzden okuyacaklarınızı yalnızca anlama çabası olarak değerlendirmenizi rica edeceğim. Umudum sizin zihninizde de oluşmuş soruların bazılarının giderilmesine karınca kararınca katkı sağlayabilmek ve buraya kadar olanlar gibi, bundan sonra olacakları da anlamayı sağlayacak temel bir güzergâh sunabilmek."

Bunu başardığını düşünüyorum Ayşe"nin. Ama iddiasız değil kitabı; yalınlığı ve anlattığı coğrafyanın insanlarına duyduğu saygıyla, sevgiyle iddialı. Ona muhtemelen kitabı yazdıran duyguda, Suriye"de olanı biteni izlerken hissettiklerinde ortak olduğumuzu sanıyorum. Bu duyguyu kitabında, Arapça konuşulan ülkelerde öğrenip, kullanır olduğu bir haykırışla çok güzel ifade etmiş: "Bir haksızlık olup bittikten sonra söylenen, biraz da çaresizliğe işaret eden yapılanın ne kadar yanlış olduğunu dile getiren bir haykırış: Ya Haram, haram Vallahi… Bugün Suriye"ye, Suriyelilere ve Suriye"nin geleceğine baktıkça avazım çıktığı kadar bağırasım geliyor:

-Ya Haram, ya Haram!"

Gündemi bu kadar çok işgal etmesine rağmen aslında çok az şey biliyoruz Suriye hakkında. Ayşe Karabat"ın kitabı öğrenmek isteyenler için iyi bir başlangıç olabilir.

Not: İçinde yaşadığımız coğrafyanın barışa ihtiyacı var. Amasız, mamasız… Kendi vatanımızda şu anda barışa giden yolda önemli bir dönüm noktasını aşmak, Kürt meselesinde çözüm üretmemizi sağlayacak şiddetsizlik ortamını sağlamak üzereyiz. Bu yöndeki talebimizi ve irademizi kitlesel bir şekilde dile getirmek için bugün fırsat. Saat 14.00"te İstanbul Saraçhane Parkı"nda "çözüme evet" demek için buluşuyoruz. Var mısınız, Beyazıt Meydanı"na birlikte yürüyelim.

11 yıl önce
Ya Haram! Ya Haram!
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim
Columbia’da ‘Filistin’le Dayanışma Çadırları’