|
Bu uzun bir yürüyüştür!

Yıl 1994. Saraybosna, son iki yıldır olduğu gibi ağır bombardıman altında. Aydınlık yüzlü bir adam, Başçarşı''nın içinden ağır ağır yürüyor. O sırada, çok yakınlara bir bomba düşüyor kulakları sağır eden bir gürültüyle. Bir kadın, sığındığı binanın önünden, istifini hiç bozmadan yürüyen adama sesleniyor: ''Babo, bombalar böyle düşerken sen istifini bozmadan yürümeye nasıl devam ediyorsun.'' Babo, yani Aliya İzzetbegoviç, kadına doğru gülümseyip şöyle cevap veriyor: ''Bu, üzerinde çokça düşünülmüş, uzun bir yürüyüştür.''

Bu, burada bir dursun.

Aliya''yı niçin severiz? Bu sorunun herkese göre değişen bir sürü cevabı vardır. Biri ''Müslüman bir düşünür olduğu için'', bir diğeri ''halkını yok olmaktan kurtaran bir kahraman olduğu için'', bir diğeri ''bilge kral olduğu'' için sevebilir Aliya''yı.

Bense ''gerçek bir hikayesi olduğu için'' severim Babo''yu. Anlatayım.

19 Ekim 2003 günü dünyaya gözlerini kapatan Aliya İzzetbegoviç''in ''uzun yürüyüşü'', 1925 yılında başlamış. Çocukluğunun en parlak görüntülerini ''yaşlı imam Müyezinoviç''in sabah namazlarının 2. rekatında okuduğu Rahman Suresi olarak hatırlıyor Aliya.

İlk gençliğinde en kolayı, zaten herkesi kaplamış ''komünizm'' dalgasına uyup rahatına bakmakken o ''tanrısız bir kainat, bana anlamdan yoksun görünmüştür her zaman'' diyerek zor olanı, meşakkatli olanı, bedel ödemeyi seçiyor.

1941 yılında, yani balkan coğrafyasının ''faşistler-komünistler'' olarak tam ortadan ikiye ayrıldığı bir dönemde o, arkadaşlarıyla ''Miladi Müslümani (Genç Müslümanlar)'' örgütünü kuruyor.

Komünist Yugoslavya kurulduktan sonra, fena halde parlak zekasıyla ''Tito''ya yancı'' yazılabilecekken ''tehlikeli fikirleri'' yüzünden 1946-1949 yıllarını hapiste geçiriyor. Şiirde de söylendiği gibi ''korkunç hayalleri olan bir sivil'' olarak hapisteki 3 yılını ''hayal kurarak'' geçiriyor.

1983 yılında, tüm sanıklarına ''pişmanız deyin, sizi hapse atmayalım'' teklifinin getirildiği ünlü Saraybosna davasında hüküm giymeyi göze alarak şöyle haykırıyor mahkemeye: ''Ben bir Müslümanım ve öyle ka¬lacağım. Kendimi dünyadaki İslam davasının bir neferi olarak telakki ediyorum ve son günüme kadar da böyle hissedeceğim. Çünkü İslam, benim için güzel ve asil olan her şeyin diğer adı; dünyadaki Müslüman halklar için daha iyi bir gelecek vaadi¬nin ya da umudunun, onlar için onurlu ve özgür bir hayatın, kısacası benim inancıma göre uğrunda yaşamaya değer olan her şeyin adıdır.''

Hapisten çıkar çıkmaz SDA''yı, yani Demokratik Eylem Partisi''ni kuruyor. Partisinin kurucular kurulu toplantısına 1941 yılından beri ''çekmeyi'' hayal ettiği ''besmele'' ile başlıyor.

Azgın Sırplar, bu besmeleyi asla ama asla içlerine sindiremiyorlar elbette. Bosna''yı bir cehenneme çevirmek için soykırıma girişiyorlar. Aliya, ''teslim olalım'' ve ''direnelim'' seslerinin arasında ''onurlu şekilde barışalım'' diyor son ana kadar. Savaş kaçınılmaz noktaya geldiğinde ise, yapması gerekeni yapıyor. Halkına ''başkomutan'' oluyor.

Boşnak mücahitler sürekli ''biz de Sırpların bize uyguladığı zulümlerin aynısını onlara uygulayalım'' diyorlar Aliya''ya. Aliya, yüzündeki o derin bilge tebessümü hiç bırakmadan her seferinde aynı cevabı veriyor: ''Bunu yaparsak, onlardan hiçbir farkımız kalmaz. Onlar bizim öğretmenimiz değil ve onlara adaletten başkasını borçlu değiliz.''

''Gerçek bir hikaye'' dedim ya. İşte bütün bu unsurlar bir hikayeyi ''gerçek'' haline getiriyor abiler ablalar. Her durumda ve her an ''dik'' durabilirseniz, bir hikayeniz oluyor ve insanlık sizi ya sevgiyle anıyor ya da saygıyla anmak zorunda kalıyor.

19 Ekim 2013 yani bugün Aliya''nın bu dünyadan ebedi hayata geçişinin 10. yıldönümü. Ve ben, onun arkasından bir Fatiha okuyup şu sözüyle yâd edeceğim onu:

''Müslümanların hızla artan büyük nüfusuyla övünmemiz, bana şişmanlığıyla övünen ve aldığı yeni kilolardan haz duyan bir adamı hatırlatıyor. Ruhumuza, akılımıza ve başarılarımıza vurgu yapmaya ne zaman başlayacağız? Küçük ve kırılgan bir insanda bile insanlığa katkıda bulunabilecek büyük bir ruh bulunabilir. Gücümüz, bilimimiz, edebiyatımız nerede? Nerede buluşlarımız, küllî iyiliğe katkılarımız?''

Ne diyordu Yusuf Armağan: ''Aliya''yı keşfetmek, kendi öykümüzü keşfetmektir.''

@kilicarslan_is

Editörün notu: Aliya İzzetbegoviç''in savaşı devam ederken Bosna askerlerini selamladığı törenin izlenme rekorları kılan görüntüsünü Bilge Kral''ın ölüm yıl dönümü nedeniyle yazarımızın yazısıyla birlikte yayınlıyoruz.

11 yıl önce
Bu uzun bir yürüyüştür!
"Günler gelip geçmekteler / Kuşlar gibi uçmaktalar"
Nişantaşı eşrafına
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar