|
O kadar da akılsız değil!

Rumen bir abi var. E.M. Cioran. "Çürümenin Kitabı"nı yazan son derece önemli bir ahlakçı ve felsefeci... Uzun süre Paris"te yaşamış. Aslında Paris"te yaşayan pek çok felsefeciden çok daha önemli laflar etmiş, çok daha mühim kitaplar yazmış olmasına rağmen "yabancı" olması hasebiyle hep tuhaf bir sessizlikle karşılanmış Paris çevrelerinde. Tıpkı, İkinci Dünya Savaşı boyunca Fransa ve İngiltere"de yaşamak zorunda kalan Bulgar Yahudisi Elias Canetti gibi. "Merkez Avrupa", 20. Yüzyıl"ın bu iki büyük yazarına "Balkan işi birer tablo" muamelesini layık görmüş en fazla.

Bu, burada bir dursun.

Orhan Pamuk isimli bir yazarımız var biliyorsunuz. Nobel Edebiyat Ödülü de aldı. Batı"nın tüm standartlarına uyan, bu sayede de hepimizden önce Avrupa Birliği"ne girmiş cici bir yazarımızdır. Gene de zannediyorum "merkez Avrupa" kendisine Canetti"ye ve Cioran"a layık gördüğü muameleden daha fazlasını layık görmüyor. Hazret de bu hususta çırpındıkça çırpınıyor. Her fırsatı "merkez Avrupa"nın âli değerlerini övmek için" kullanıyor. Türkiye değerlendirmelerini de hep bu perspektiften gerçekleştiriyor. Hal böyle olunca Pamuk"un Türkiye üzerine tezleri Sloven felsefeci Zizek"inkiler kadar bile isabet kaydedemiyor. Bırakın tezlerinin isabetini, Türkiye üzerine söz aldığında en vahim bilgi hatalarını bile büyük bir rahatlıkla serdetmekten geri durmuyor.

Orhan Pamuk, Hürriyet gazetesinin iyi söyleşicisi Çınar Oskay"a uzunca bir mülakat vermiş.

Bir kere şu paragrafa bir göz atalım. Diyor ki Pamuk: "Cumhuriyetçi, laik, orta veya üst sınıf samimi şekilde Avrupalı olmak istiyor. Fakat iş evlendiğinde bakire olmaya gelince Avrupalılık falan kalmıyor. Oradaki muhafazakâr dürtü, Avrupalı olma özleminden baskın."

Ne diyor Pamuk zımnen: "Aslında biz Avrupalı olmayı acayip istiyoruz da, paçalarımıza yapışmış bir muhafazakarlık söz konusu olduğundan..." Ustalıklı yazarlık böyledir işte. Avrupalı olmayı bir "özlem" olarak tanımlıyor ve bunu tartışmaya kapatıveriyor. Sonra da ustaca "muhafazakarlık" deyip Türkiye"deki asıl çatışmaya dair kendince bir karşıtlık kuruyor.

Takip eden sorularda bu ihtiyatı da elden bırakıveriyor Pamuk. Açıktan "akılsız" diyor AK Parti seçmenine. Nasıl mı? Okuyalım: "Aslında o kitle dışarıdan bakıldığı kadar akılsız değil. Hükümetin otoriterlik ve yolsuzluk düzeyindeki hatalarının hepsini görüyor. Ama ekonomik büyümeden memnun ve oy veriyor diye bakıyorum. O yüzden umutsuz değilim."

Sağ olsun Nobel ödüllü yazarımız AK Parti"ye oy veren insanların "akılsız" olduklarını, ancak o kadar da akılsız olmadıklarını ne güzel ifade buyurmuşlar değil mi? Şimdi bana "ne var ki bu cümlede" diyecek dilbilim uzmanları, filozoflar ve düşünce adamları için şuracığa bir cümle bırakıyorum: "Aslında Orhan Pamuk dışarıdan bakıldığı kadar akılsız değil!"

Sonrası mı? Sonrası tipik bir Cumhuriyet aydınlanmacısının topluma ayar vermeye çalışan standart cümleleri. Gene de hakkını yemeyelim. Arada "açık toplum ve özgürlük olsun istiyorum" gibisinden bir Nobelli yazara yakışacak şahanelikte lacivert laflar da yok değil.

Şimdi gelelim üstadın şahane bilgi hatasına. Şöyle diyor: "İşte Pendik tersanesi... Bir günde değil belki ama senede 300 kişi ölüyor orada da. Dört yıldır güya iş güvenliği sağlanacak. 12 yıldır hükümetsen, değiştirmek sana düşer."

Düzeltmeye hangisinden başlayalım istersiniz. Bir kere söz konusu tersaneler Pendik"te değil Tuzla"da. Ayrıca senede 300 kişi falan da ölmüyor. Son 30 yılda Tuzla tersanelerinde yaşanan kazalarda ölen insan sayısı toplam 150 civarında ki bu da elbette yeteri kadar üzücü.

Peki ama romanlarında bir akademisyen titizliğinde çalıştığı söylenen, hiçbir bilgi hatasına tahammülü olmadığı efsanesi yayılan Nobel ödüllü usta yazarımız niçin "senede 300 kişi ölüyor" cümlesini kuruyor? Çünkü 30 yılda 150 ölüm yeteri kadar dikkat çekici değil. Yeni kolonyalistlerin dikkate alıp kaygılanacağı bir rakam zikredilmeli ki yazarımızın "cici"liğine ve Avrupa ukdesine bir zarar ziyan gelmesin.

Bu kar beyazı Türklerin yerel olmamalarını elbette anlıyorum da, yerli olmamalarına hala alışamadım be usta.

Ne diyordu Cioran: "Gerçek bende nefes darlığı yapıyor."

10 yıl önce
O kadar da akılsız değil!
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset