|
‘Tek kişiye ait iki gölgeyiz’

'Ud' yerine 'dönüş', 'iki tel' yerine 'vitrin', 'ritim' yerine 'duruş', 'neşe' yerine 'toprak', 'halleluya' yerine 'zerre'…



Bir şiir yazdığınızı düşünün. Bu şiir, herhangi bir dilden bir başka dile, diyelim Türkçe'den Arapça'ya çevrilecek olsun. Şiirinizde geçen 'çorap' kelimesini 'çorba' kelimesi ile 'şarap' kelimesini 'şerbet' kelimesi ile 'sathi' kelimesini 'sahte' kelimesi ile çevirmiş olsunlar. Buna razı olur muydunuz?



'En kral Arapça çevirmeniyim' tafralarıyla gezen bazılarının, çağdaş Arap şirinin zirve ismi Mahmut Derviş'e layık gördüğü muamele bu işte. Yazının başında zikrettiğim hatalar da kendisine ait. Üstelik anlı şanlı yayınevlerimiz, mesela Can Yayınları, bu çevirileri yayınlamakta hiçbir beis görmüyor. Fevkaladenin fevkinde bir editöryal hata ile okurlarına, lise düzeyinde Arapça bilen birinin yapmayacağı çeviri hatalarıyla dolu bir kitabı para karşılığı satıyorlar.



Allah'tan Lütfullah Göktaş'ın iki, Hakan Özkan'ın bir çevirisi var Türkçe'de de Mahmut Derviş şiirlerinin, yazılarının neye benzediğini daha önceden görme şansı bulmuştum. Mahmut Derviş'e Can Yayınları ya da mezkur çevirmenin başka yayınevlerinden yayınlanmış çevirileriyle başlamış olsam 'bu kadar abartılan Mahmut Derviş bu muymuş, şiirin ne olduğuna dair hiçbir fikri yok bu adamın' der geçerdim inanın.



Aslında bu anlattığım hikaye de tuhaf bir kültürel iktidar hikayesi biliyorsunuz değil mi? Söz konusu İngilizceden ya da Fransızca'dan çeviri olduğunda kılı kırk yaran, redaktör üzerine redaktör çalıştıran anlı şanlı yayınevlerimiz, iş Arapça'dan Türkçe'ye çeviri meselesine geldiğinde lal-u ebkem kesilip, bilmeze yatıyorlar her seferinde.



Buraya döneriz belki. Ya da dönmeyiz. Siz en iyisi, bu meseleyle ilgili oldukça eğlenceli ve ibretlik bir yazı için Cins'in Nisan sayısını bekleyin. Çok güleceksiniz.



Mahmut Derviş'i bilirsiniz değil mi? Hani 1942'de doğup 2008'de 'yetti bu kadar dünya' diyerek aramızdan ayrılan büyük Filistinli şairi. Hani henüz çocukken aşağılık Siyonistlerin köyünü bastıkları, bu yüzden ailesiyle birlikte Lübnan'a göç etmek zorunda kalan adamı. Hani 'kaydet arabım' dizesiyle başlayan şiiriyle İsrail denilen terör yuvasına en esaslı ve şık yumruklardan birini sallayan o büyük yazı işçisini.



Son günlerde yana döne Mahmut Derviş okuyorum. Hem de, tam zamanında imdadımıza yetişip Mahmut Derviş'i dört başı mamur şekilde Türkçeleştiren Mehmet Hakkı Suçin'in kaleminden. Doğrusu, erken baharda Mahmut Derviş okumanın tadına doyulmuyor. Hele arada bir Marcel'in bestelediği bir iki Derviş şarkısına kulak kabartırsanız, hele bir de orta kahveniz varsa zulada…



Zorlu kişisel hikayesi ve ülkesinin maruz kaldığı işgal bir yana 'Derviş'i bir şair olarak büyük yapan şey nedir?' diye soracak olsanız vereceğim cevap sanırım 'kendi büyük geleneğiyle barışık, yeni şeyler söylemeye her zaman açık, şiirin imkanlarını sonuna kadar zorlayan büyük bir mustarip olması' cümlesi olur.



Gelin, 'Bu Şiirin Bitmesini İstemiyorum' kitabından deliller arayalım bu söylediklerime.



'Kalbimden daha küçük olsam derdim ki ona / al götür beni düşümün doğum yerine'



'iyi ki yalnız uyuyorum / kulak veriyorum bedenime / acıyı keşfetme becerime güveniyorum / doktoru çağırıyorum, ölmeden on dakika önce / on dakika yetiyor tesadüfen yaşamaya / ve hiçlik şüphesini hayal kırıklığına uğratmaya'



'işte burada ve şimdi… aldırmıyor tarih ağaçlara / ve ölülere. ağaçlar yükselmeli, benzememeli / birbirine uzunlukta ve genişlikte / ölüler burada ve şimdi, çoğaltmalılar / adlarını, bilmeliler tek tek nasıl öldüklerini'



've söylemeliler: / hala buradayız / delip geçen bir yıldızı gözetliyoruz / alfabenin harflerinden her birini / ve bu şarkıyı söylemeliler / hala buradayız / taşıyoruz sonsuzluğun yükünü'



Eh, ne denir bilmiyorum doğrusu. Belki sadece şu: Büyük şiir böyledir işte. Küçük parçaları bile deli eder insanı. Ve kim nereye saklarsa saklasın, kim hangi suikastı yaparsa yapsın büyük şiir kendisine yepyeni bir yol bulur doğrulup ayağa kalkmak için.


#Tek kişiye ait iki gölgeyiz
#Ud
#ritim
#Mahmut Derviş
#halleluya
8 years ago
‘Tek kişiye ait iki gölgeyiz’
Bugünden itibaren Türkiye’nin tek gündemi depremdir
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir