|
Biz Osmanlı mıyız?

Prof. İlber Ortaylı bugünlerde yaptığı bir konuşmada şöyle demiş: Hepimiz Osmanlıyız. Sakın bunu Osmanlı''ya yöneltilmiş ağır bir eleştiri sanmayın. Ortaylı Hoca öyle süpekülatif şeyler yapmaz. Zaten tam olarak böyle ifade ettiği de şüpheli. Sözlerinin arasından cımbızla çekilmiş olabilir. 700. Yıl gündemine uyuyor ya.

Hoca''nın vurgusu, çok kültürlülükte ve hoşgörüde odaklanıyor. Başbakan Ecevit''in bir açıklaması da bu konuya adeta destek veriyor : Efendim, Türkiye''nin Avrupa Birliği''ne alınmamasının gizli gerekçesi "İslam" imiş. Avrupa, nüfusu Müslüman olan bir ülkeye tahammül edemiyormuş. Irkçı bir tutum sergiliyormuş. Tabii burada Müslümanlık''la ırkçılık arasında nasıl bir bağlantı kurulduğunu anlayamıyoruz. Ama Ecevit''e özgü bu gibi ifadelerin nereye gittiğini "çıkarsayabiliyoruz".

Şimdi bakalım bu "hepsi Osmanlı" olan ülkede neler oluyor. Arkasında 6 milyon oy bulunan bir parti, yine kapatılma stresi içinde. Lideri, "kapanma endişesinin olmadığını" açıklıyor. Kapatılacağından mı yoksa kapatılmayacağından mı endişesi yok pek anlaşılmıyor. Ama savcı, konuyu bir dava haline getirmiş olmalı ki kitaplaştırmış. Bu kitabın en kısa zamanda İngilizce''ye çevrilip yayın ve Internet yoluyla evrensel kültüre kazandırılmasını teklif ediyorum.

Devletin bir kısım vatandaşları okullara ve resmi dairelere alınmıyor. Artık bu ayırımcılık, Türkiye''yi iyiden iyiye "apartheid" devri ''Güney Afrika''sına benzetiyor. İnsanlığın bu ortak ve acı tecrübelerinin bir yerlerde karşılaştırması yapılmalıdır. Güney Afrika''nın beyaz azınlık yöneticilerine sorarsanız size o zamanın ayrımcılığı için oldukça "makul" gerekçeler ileri süreceklerdir. Onca zulümden sonra Güney Afrika''da farklı taraflar birlikte yaşamanın formülleri üzerinde çalışmaya başladılar. Öfkelerini bir kenara bırakıp akıllarıyla diyalog kurdular. Bir zamanlar "suçlu" durumunda olan Mandela, Devlet Başkanı oldu, ABD Başkanı tarafından Ecevit''e göre çok daha büyük bir saygı ve sevgiyle karşılandı.

O zamanın tabiriyle "ırkçı beyaz azınlığın" da arkasında medya desteği vardı. Bugün Türkiye''deki ayırımcılığa baktığımızda benzeri sahneleri görüyoruz. "Zenci giremez" yazılarının yerine, "Başörtülü giremez" koymuşlar. Türk milli kültürünün en temel sembollerinden birisi olan başörtüsü, milletin Meclisi olması gereken yere giremiyor. Kapısından Türk milletinin bir kısmının giremediği İstanbul Üniversitesi, Yunanistan Dışişleri Bakanı''nı alkışlayarak açıldı. Alkışlanmasın diye söylemiyoruz. Ayırımcılığa dikkat çekiyoruz.

Sözün özü, bugünkü Türkiye''ye Osmanlı''da olduğu söylenen hoşgörü ortamı miras kalmış değil. Türkiye''nin İslam ve Batı dünyasıyla olan ilişkilerine bakınca, Osmanlı''dan kalan hiçbir rolü benimsemediğini, sürdürmediğini görüyoruz. Kıbrıs gibi, Batı Trakya gibi mecbur kaldıkları dışında. Çeçenistan konusunda henüz resmî bir açıklama yapılmış değil. Bunun için Batı ülkelerinin tavrı bekleniyor. Onlar bir şeyler söylerse bizden de ses çıkacak. Ne yazık ki BM Sekreteri Kosovalılar''ı Sırplar''ın insafına bırakmakta kararlı olduğu gibi, Çeçenler''i de Ruslar''ın insafına bırakmakta kararlı görünüyor. Türkiye ise çevresinde olup biten bu gibi olayların herhangi bir yerinde durmuyor.

Şimdi, Osmanlı olabilmek için onların soyundan gelmek veya topraklarında yaşıyor olmak yetiyor mu bunu sormak istiyoruz. Bugün birlikte yaşama ve hoşgörü ortamı denince görüşü ne olursa olsun herkes Batı ülkelerini ve özellikle Amerika''yı gösteriyor. Devlet ve toplum geleneği açısından durum bu. Ecevit''in Avrupa''dan Müslüman olduğumuz için dışlandığımız yönündeki şikayetine gelince, bu şikayeti Başbakan olduğu kendi ülkesine uygulamasını öneriyoruz.

Avrupa''nın Türkiye''ye yaptığını Türkiye kendi vatandaşlarına yapıyor. Başbakan etrafında böyle düşünen bir iki danışman örneği bulundursa, bu bilgi ona da ulaşmayı başaracaktır.


25 yıl önce
Biz Osmanlı mıyız?
Erdoğan’ın A takımı Trablus’a neden çıkarma yaptı?
Serbest"te işimiz zor
Aksa Tufanı, Gazze’ye acımaya değil katılmaya davet ediyor
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek