Bizim medeniyetimiz adaletin üzerine kuruludur.
O yüzden Kur'ân-ı Kerim der ki,
(Nisa 135).
Sanırım insanoğlunun varabileceği en erdemli mertebe bu olsa gerek. Bir Müslümanın, bir insanın en zor imtihanı ama en yüce davranışı, aleyhine de olsa adil olabilmesidir.
Terazinin dengesini düz tutanlar, kişisel çıkarını değil de, adaleti düşünenler olmuştur. Onlar dünya nimetini değil, insanlığın en saygın mertebesini kazanırlar.
Adil olmak, bireysel bir tutumdur. Devletin adil olması, bürokrasideki ve yönetimdeki yöneticileri aracılığı ile tecelli eder.
Millet adına karar versin diye mahkemelere atadığı hakimler, savcılar toplumda adaleti sağlar. Kişisel hesabı olan bir hakimi, hangi sistemde çalıştırırsanız çalıştırın, orada adaletin terazisi bozuk olacaktır.
Bir devlette yöneticiler kişisel olarak adil değilse, onu hangi sistemde devletin başına geçirirseniz geçirin, orada adaletli bir yönetim olmaz.
Bu nedenledir ki, adalet insani meselesidir.
Bir kalem sahibi yazar adil değilse, isterseniz onu dünyanın en özgür gazetesinde yazdırın, o kalem düzgün yazmayacaktır.
Adil olmayı, bu yüzden bireylere görev olarak vermiş Allah. Bireyler adil olursa, sistem asla adaletsiz olamaz, illaki düzeltilir.
Ancak bireyler adil değilse, dünyanın en düzgün sistemini kursanız da, orada adaleti sağlayamazsınız.
Düşmanına karşı bile adil olan insanların kurduğu bir medeniyet inşa ettik tarihte. Devletin mumunu, kişisel işleri için kullanmayan devlet adamlarının kurduğu bir medeniyettir bu.
Bu medeniyetler içinde nice devletler kuruldu. Kurduğumuz devletler adaletten sapmadığı sürece, dünyanın en güçlü devletleri oldu. Kuşların, sokak köpeklerinin, yaşam hakkını koruyan bir düzen vardı bu topraklarda.
Bunu görüp o mirası reddetmek de, o mirası lekelemek de adaletsizliktir.
Meselemiz insan meselesidir. Adil olmak ve ne olursa olsun adaleti kurmak bizim asıl sorunumuzdur.
Her şeyin politize olduğu, her şeyin siyaset üzerinden okunduğu bir dönemde adil olmak en zorudur.
İktidarı desteklesen de, karşı da olsan, adil bir insan değilsen, asıl kaybeden ülke demektir.
Muhalefet ediyorsan, eleştiriyorsan, karşı çıkıyorsan yine de adil olmak zorundasın. Muhalefet etmek, ülkeyi yönetmenin yarısıdır.
Bir iktidar, adil olmayan bir muhalefetle karşılaşsa, yine de adil olsa, o iktidarı kimse yerinden edemez.
Düşman adil değil diye, adaletsizliğe sapamayız.
dediği gibi,
Mücadele ettiğiniz hasmınıza, rakibinize benzemek en büyük tehlikedir. 'Onlar da yapıyor, biz de yaparız' demek, cehaletin adaleti öldürmesidir.
Acı da verse, canımız da yansa, aleyhimize de olsa, hasmının inadına adil olmak gerek.
Bir insanın adil olmadığına inanlar varsa, orada büyük bit tehlike vardır. Velev ki o insan çok başarılı olsun, çok güçlü olsun, çok zeki olsun, çok bilge olsun. Adil olmayan insanı toplum asla kabullenmez.
Bir insan adaletliyse, bu onun en büyük sermayesi ve gücüdür. Velev ki fakir olsun, güçsüz olsun, makam, mevki sahibi olmasın. Adil olan bir insanı toplum asla yalnız bırakmaz.
Doğru yazıyı yazdıran, kalemin güzelliği değildir, adalet duygusunun kelimelere dökülmesidir. Sadece eleştirmek ve övmek için yazanların adaleti de inandırıcılığı da sorgulanır.
Adaletli yönetimi sağlayan, sisteminin mükemmelliği değil, yöneticilerin kalbinde taşıdığı adalet duygusudur.
Bir hakimin adaletle karar vermesini sağlayan şey, kanunların gücü değil, adil vicdanının terazisidir.