Hemen İİT için bir iletişim projesi hazırladım. Dünya çapında doğru bilgilendirme için iletişim ofisleri açmaktan tutun, sinema filmlerine, tv projelerinden tutun, online gazeteye kadar çok kapsamlı bir dosya hazırladım. Sunumla birlikte İhsanoğlu ile görüşmeye gittim. Heyecanla anlattım.
İhsanoğlu sunum dosyasını eline aldı, şöyle bir sayfalarını çevirdi, “Bunlar çok büyük işler. Acaba sen beni Doğan Grubu gazetelerine çıkartabilir misin?” diye sordu. Bütün heyecanım, hayal kırıklığına dönüştü. “Siz devlet başkanı statüsündesiniz, ben New York Times, CNN'den bahsediyorum, Doğan Grubu nedir ki” dedim. Görüşme bitti. İhsanoğlu sonra Doğan Grubu'nda çalışan birini kendine basın danışmanı olarak aldı.
Heyecanla hazırlanan 10 yıllık reform paketi de tahmin edileceği gibi tamamı ile gerçekleşmedi.
Kendisinden sonra gelen Genel Sekreter döneminde bu atalet daha da arttı
Bir genel sekreter tek başına bu kurumu elbette büyütemez. Ama en azından kurumsallaşma ve güçlü bir işletme yapısına dönüştürülebilirdi.
İİT üyesi ülkelerinin bu kurum aracılığı ile birlik olması ya da güçlü ilişkiler kurması bir çok insan için hayal. Dünkü yazıma gelen tepkilerden bunu anlıyorum.
Öte yandan şunu da gördüm,
Bu hayalin gerçekleşebileceğine inanmayan insanların, bardağın boş tarafını sürekli gündeme getirip, pesimist fikirler yayması da bir başka sorun.
Reel politik açından, soğuk kanlı bir değerlendirme yapanların az olduğunu görüyorum. Evet, İslam ülkeleri fakir, geri kalmış ekonomik olarak üretim yapamıyor, batıya bağımlı. Bunlara bakıp ortaklık kurmayalım demek reel politik bir tutum değil.
İTT üyesi 57 İslam ülkesi var. Bunların toplam nüfusunun 1.8 Milyar olduğu tahmin ediliyor. Dünya nüfusunun %27'si. Bu açından bakıldığında bile ekonomik olarak büyük bir pazarın olduğu görülür. Ülkelerin dış ticaretinin sadece %16'sı İİT üyeleriyle. Gerisi başka ülkeler.
Bu ülkelerin toplamının dünya ekonomisindeki payı (%7.2), tek başına Almanya'dan (8.2) bile az. Toplam ticaret hacmi de 3.3 Trilyon Dolar, bu da çok düşük. İstatistik olarak bakıldığında bir çok verinin negatif çıktığı görülebilir. Ancak tümünün gelişmekte olan ülkeler olduğu, bir çoğunun sömürge ve işgal acısı yaşayan ülkeler olduğunu düşünülürse, buradan başka bir enerjinin çıkacağı da görülebilir.
İİT içinde petrol ve gaz üreticisi 19 ülke var ve bunlar dünya enerji piyasasına etki edebilecek güçte. Buna yeraltı madenleri, doğal zenginlikler, ve jeopolitik ayrıcalıklar da eklenince durumun farklılaşacağı görülebilir. Olayın siyasi kısmını tartışmıyorum bile. İslam ülkeleri kendi sorunlarını kendi çözme iradesini göstermek zorunda artık. Bunu son beş yılda yaşadıkları savaş ve terörle çok iyi anladı herkes.
İslam ülkeleriyle işbirliği arttırma fikrinin Batıyla kapıları kapatmak olduğunu düşünenlerin iyi niyet taşıdığını düşünmüyorum. Batılı ülkelerin, İslam ülkeleriyle ticaret hacmi Türkiye'den daha fazla. Onlar pazar paylarını ve karlı ticaretini kaybetmemek için her tülü argümanı üretirler.