|
Ekonominin güvenliği ve güvenliğin ekonomisi
Geçen hafta açıklanan 'Ekonomik Güven Endeksi', TÜİK'in hesapladığı tüketici güven endeksi, sektörel güven endeksleri ile, TCMB'nin hesapladığı reel kesim güven endeksi değerleri biraraya getirilerek hesap ediliyor.
100 puan, ekonomide ne keyifsizlik, ne de keyif olduğunu, ekonomiye bir güven veya güvensizlik olmadığını gösteriyor.
Bu nedenle, 100 puandan ne kadar yüksek bir endeks değeri açıklanır ise, o kadar güven veren, keyif veren bir Türk ekonomisinden söz ediyoruz. Türkiye›nin 'çözüm süreci'ni konuştuğu, Türkiye'nin güney doğusunda terörün durduğu, şehit haberlerinin gelmediği, Suriye'deki iç savaşın henüz başlangıçta olduğu ve Türkiye'nin gezi olayları ve 17-25 Aralık süreci gibi, büyük iç siyasi çalkantıları yaşamadığı
2012 yılında, Ekonomik Güven Endeksi'nin 113 ile 116 puan arasında bir değer ile,
Türk ekonomisine duyulan güven ve piyasalardaki keyif açısından iyi bir konumda olduğunu söyleyebiliriz.


Söz konusu 'Ekonomik Güven Endeksi'nin 2012 yılı ocak ayından bu yana hesaplandığı dikkate alındığında, Endeks son 4 yılın en düşük değerini, 71,46 puan ile, bu yılın şubat ayında gördü.

Yani, ne keyif, ne keyifsizlik, ne güven, ne güvensizlik seviyesi olan 100 puandan, neredeyse, 30 puan uzaklaşılmış.

Türk ekonomisinde, reel sektör ve hane halkı açısından bir keyifsizlik, bir güvensizlik net bir olguya dönüşmüş.

Terör, şehitler, bombalı araç ve intihar bombacıları ile yapılan saldırılar, Suriye ve Irak kaosu, Rusya ile gerginlik gibi başlıkların Türk hane halkı nezdinde sebep olduğu ekonomi-politik endişeler dikkate alındığında, şubat ayındaki 71,46 puanlık güven endeksi şaşırtmamalı.

Bu noktada, bitirmekte olduğumuz mart ayında, geçen aya göre yüzde 9,5 artarak, Ekonomik Güven Endeksi'nin 71,46 puandan 78,27'ye çıkması önemli.



İmalat sanayiİnden alkışlanacak duruş


Tüketici güven endeksi martta geçen aya göre yüzde 0,5 artarak 66,6'dan 67'ye çıkmış. Ama, 100 puandan 35 puan uzakta olunması, iyi bir gösterge değil.

Hizmet sektörü güven endeksi söz konusu ayda şubata göre yüzde 4,8 artarak 89,24'ten 93,50'ye, perakende ticaret sektörü güven endeksi yüzde 4,1 artarak 110,51'e yükselmiş.

Zaten, genel endeksin daha da kötü bir seviyede olmasını engelleyen ve hala 100 puanın üzerinde seyreden iki endeks var; biri perakende ticaret, öteki de imalat sanayinin göstergesi olan Reel kesim güven endeksi.. TCMB'nin hesap ettiği Reel Kesim Güven Endeksi de, mart ayında yüzde 1 azalarak, 105,20'den 104,10'a gerilemiş Keza, inşaat sektörü güven endeksi de yüzde 1,7 düşerek 81,43 olmuş.

Bununla birlikte, imalat sanayinin var olan tüm küresel ve yerel ekonomi-politik gündeme rağmen, moralini yüksek tutması ve üretimden vazgeçmemesi alkışlanması gereken bir tutum.


Bugün itibariyle, reel sektörde gözlenen genel keyifsizliğin, çok şükür ki, kamunun vergi gelirlerine bir olumsuz yansıması yok.

Ancak, ekonomik aktivite çok yavaşlar ve kamunun gelirleri sıkıntıya girer ise, Türkiye açısından, terörle mücadele, Suriyeli mülteciler gibi zorlu alanlar için yapılan kamu harcamaları sıkıntıya girebilir

. Bu nedenle, Ekonomi Yönetimi açısından, reel sektördeki sıkışmayı gidermek, ekonominin çarklarının dönmesini sağlamak, kamunun gelirlerinin akışkanlığının aksamamasını sağlamak çok önemli.

Devletin ekonomik imkanlarının, terörle mücadele, Güney Doğu Anadolu'da, operasyonlar sonrası, bölgenin alt yapısının ve konutların, iş yerlerinin yeniden ayağa kaldırılması, Suriye ve Irak'tan kaynaklanan mülteci sorununun yönetimi açısından çok önemli.

Yani, 'ekonominin güvenliği' demek, aynı zamanda güvenliğin de ekonomisi anlamına geliyor.



'Vade' sorunu aşılamadı


Türk ekonomisi ile ilgili en kritik konu, 'vade uyumsuzluğu'.

Bu uyumsuzluk, iki alanda gözleniyor.

Birincisi, büyük işletmeler veya şirketler ile, onlara mal ve hizmet satan KOBİ'ler arasında borç-alacak vade uyumsuzluğu.

Büyük işletmeler, halen KOBİ'lere en geç 1 ay, bilemedin 45 günde ödemesi gereken borçlarını, neredeyse 3 ile 6 ay arasında ödemiyorlar.

Tekstil, hazır giyim sektöründe, büyük firmaların aldığı kumaşın parasını dahi 1 yıla yedirerek ödedikleri konuşuluyor.

Bu nedenle, KOBİ'ler, mal ve hizmet sattıkları firmalardan alacaklarını 3 ile 6 ay arasında tahsil ederken, finansman ihtiyaçlarını spot ve rotatif kredilerle, bankalardan aldıkları destekle karşılıyorlardı.

Şimdi, bankalar da, mevduatın vadesi uzamadığından ve yeni taze mevduat gelmediğinden, kredi musluğunu kıstı. Piyasalar, bu nedenle kitlenmiş gözüküyor.

Bu nedenle, Türkiye'nin bu 'vade' sorununu aşması gerekmekte.


Gelelim, 31 Mart perşembe günü açıklanacak GSYH verilerine. 2015 yılının 4. çeyreğinde Türk Ekonomisi yüzde 5,2 ile 5,4 arası bir GSYH reel büyümesi yakalamış olabilir. 2015 yılının son çeyreği için en kötü büyüme tahminim yüzde 4,7, en yüksek yüzde 5,6;

yüzde 70 olasılıkla yüzde 5,3.

2015 yılının bütününde ise, yıllık GSYH reel büyümesi en kötü yüzde 3,7; en iyi yüzde 4 ve

yüzde 70 olasılıkla yüzde 3,85 çıkabilir.

64. Hükümet'in revize Orta Vadeli Program hedefinde 2015 büyüme tahmini yüzde 4 idi. Bu tahmin tutturulabilir gözüküyor.

Unutmayalım, 2016 yılının ocak ayı için de, sanayi üretim artış oranı, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 5,6 çıktı ve yine ekonomi aktörlerini şaşırttı. Umarım, şaşırtmaya da devam eder.

#Ekonomik Güven Endeksi
#GSYH
#Türk Ekonomisi
8 yıl önce
Ekonominin güvenliği ve güvenliğin ekonomisi
Efendimiz’in (sav) Zekatı-1
Milyonlar milyarlar havada uçuşuyor
Sandık başına giderken…
Operadaki Hayalet’in “kehaneti” gerçekleşirse…
Ayasofya’yı açan adama vefa zamanı