|
‘Güvenlik Konseyi’mi, ‘Silah Konseyi’mi?
Yaklaşık 20 yıl önce, Soğuk Savaş'ın bitimi sonrasında, Avrupa Birliği 'Sovyet' tehdidinin sona ermesinin coşkusunu yaşıyor; bir çok AB siyasetçisi Avrupa'nın 'güvenliği' için artık ABD'ye ihtiyaçları olmadığını tartışıyor, dillendiriyordu. Avrupa'nın artık 'birlik ordusu'nu kurması gerektiği; hatta, Almanya'nın bir çok mal ve hizmetin üretiminden çekilip, yeni 'Avrupa Ordusu'nun üretimine odaklanması, tüm Avrupa'nın tankı, topu, tüfeği, uçağı Almanya'dan alması konuşuluyordu.
1990 sonları, 2000'li yılların başlarında, 'Sovyetler Birliği' sonrası Rusya Federasyonu en sıkıntılı günlerini yaşarken, tek para birimine geçmiş Avrupa Birliği, Almanya'nın önderliğinde, Euro Bölgesi ile, 'Birleşik Avrupa Devletleri' için en kritik adımlardan birisini atarken, Avrupa güvenlik tehditlerinin tümüyle ortadan kalkmasının 'sarhoşluğu' içindeydi.
Bu nedenle, zaten öteden beri güvenlik alanında gereğinden fazla harcama yaptığını düşünen bir çok orta büyüklükteki Avrupa ülkesinde savunma harcamaları kısıldı.


Küçük ve orta büyüklükteki Avrupa ülkelerini geçtim;

2005-2014 döneminde, Almanya yüzde 0.8, Fransa yüzde 3.2, İngiltere yüzde 5.5 ve İtalya yüzde 27 savunma harcamalarını daraltmış.

2010-2015 arası, Belçika 5.2 milyar dolardan 4 milyar dolara, Danimarka 4.5'dan 3.3'e, Fransa 52'den 42'ye, Almanya ise 46 milyar dolardan 37 milyar dolara düşürmüş savunma harcamalarını

. 2005-2014 döneminde, Rusya savunma harcamalarını yüzde 97, Çin yüzde 167 artırmış.

1995-2015 arası, Çin 23 milyar dolardan 216 milyar dolara, Rusya 34 milyar dolardan, 84 milyar dolara yükseltmiş savunma harcamalarını.

Bugün, Türkiye 3 milyon mültecinin barınması, sınır güvenliği, terörle mücadele derken, olağan üstü bir gayrete imza atarken, 911 km'lik Suriye sınırı ve 384 km'lik Irak sınırını insani yardımlar dahil yönetirken, savunma imkanlarını kendi elleriyle çökertmiş bir Avrupa Birliği'nin, hem yeniden yükselmiş Rus tehdidine karşı korku içinde olması, hem de 600 bin mülteciye dayanamayıp, sınırlarını kapatması ne acı?


Barış mı, silah mı?


Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin 5 daimi üyesi, sizce küresel silah endüstrisinin yüzde kaçına hakimdir? Yüzde 30, yüzde 40, yüzde 50? ABD, Rusya, Çin, İngiltere ve Rusya tek başlarına, uluslararası silah endüstrisinin yüzde 74'üne hakimler. İnsan kendine sormadan edemiyor;

Güvenlik Konseyi'nin 5 daimi üyesi, bir yandan silah endüstrisinin yüzde 74'üne hakim iken, bir yandan bu konseyden 'barış' nasıl çıkacak?

ABD Dışişleri Bakanı Kerry ile Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov'un,

Suriye'de, 27 Şubat'tan itibaren geçerli olacak 'ateşkes' konusunda anlaştıkları haberine bakarken

, bir yandan da gözüm

ABD ve Rusya'nın tek başlarına dünya silah pazarının yüzde 60'ına yakın bir bölümüne

hakim olmalarına takılıyor.



Peki, müşteriler kim?

ABD'nin en büyük müşterisi, ABD'nin yıllık silah ihracatının yüzde 9.7'sine talip olan Suudi Arabistan. Onu, yüzde 9.1 ile Birleşik Arap Emirlikleri ve yüzde 6.6 ile Türkiye takip ediyor. ABD'ye bakıyorum; Türkiye ile, 1954'den beri NATO'da berabersin; stratejik ortağısın, en önemli silah endüstrisi müşterilerinden birisin.

Ve, pazartesi günü, Değerli Abimiz Abdülkadir Selvi'nin yazısını hayretler içinde okuyorum; mutabık kalınmış bir görüşme metni, saatler sonra, bunca birliktelikten sonra, diplomatik nezaket kurallarının tümü çiğnenerek nasıl değiştirilir?

Beyaz Saray yönetiminin, bu derece kritik önemdeki bir stratejik ortağa yönelik özensiz yaklaşımının hiç bir gerekçesi olamaz.

Peki, Rusya'nın müşterileri? İlginçtir,

Rusya'nın toplam silah ihracatının yüzde 39'u tek başına Hindistan'a, yüzde 11'i Çin'e ve yüzde 11'i Vietnam'a.

3 ülkeye toplam yüzde 60 ihracat.



Avrupa almıyor, satıyor


Peki Avrupa? İlginçtir, savunma harcamalarını, bunca küresel tehdide rağmen, fütursuzca daraltmayı sürdüren Avrupa, 2006-2010 arası, küresel silah satışlarında, alıcı taraf olarak payı yüzde 20 iken, 2011'den günümüze, bu pay yüzde 11'e gerilemiş. Buna karşılık, dünyaya silah satışı tam gaz.

Uluslararası silah satışlarında ABD ve Rusya'nın yüzde 60'a varan payı sonrasında, en yüksek 3. pay yüzde 5.9 ile Çin'in ve yüzde 5.6 ile arkadan Fransa geliyor.

Almanya, İngiltere, İspanya, İtalya ve Hollanda'yı da kattığında,

Avrupa'nın küresel satış pazarındaki payı yüzde 23. Harcama; ama harcat.

Peki, NATO'nun Berlin ve İstanbul zirvelerindeki tarihi kararlar, küresel ölçekte yeni görev konumlandırması ne oldu?

Türkiye, Avrupa üyesi NATO ülkelerine yönelik bölgesel bir tehdidin tek güvencesi.

NATO radarı öylesine mi Malatya Kürecik'e konuşlandırıldı?

Sorum basit, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde, 5 daimi üyenin veto hakkı kalkmadan, dünyaya barış gelir mi?



#Soğuk Savaş
#Avrupa
#savunma harcamalarını
#Sovyet
#Euro Bölgesi
8 yıl önce
‘Güvenlik Konseyi’mi, ‘Silah Konseyi’mi?
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru
Demografik dönüşüm
Seçim bitsin, önümüze bakalım!
Yerel seçime ramak kala: DEM, Yeniden Refah ve İYİ Parti