Türk iş dünyasına da bir uyarım olacak. İran üzerindeki ambargoların kalkması, ekonomi medyasında sıklıkla 'fırsat' başlığı altında değerlendirilmekte. Ancak, konunun 'risk' kısmı daha ağır basıyor. Çünkü, İran, son 40 yıldır var olan ambargolara rağmen, imalat sanayiinde var olma çabasını sürdürdü. Bu nedenle, uzun zamandır bakir kalan pazar olma özelliği ve nüfus gücü ile, başta Avrupa Birliği olmak üzere, batılı ülkelerin yeni yatırım alanı olma yolunda hızla ilerleyebilir. Bilhassa, Türkiye'nin, dünyanın önemli otomotiv üretim merkezlerinden birisi olmuş iken, dünya şirketlerinin yeni yatırım arayışlarını İran'a kaptırması şansızlık olacaktır.
Bu nedenle, Fars bürokrasisinin, zorlu dönemlerinde Türkiye'nin gösterdiği onca yakınlığı görmemezlikten gelen tutumları dahil, İran'ın Türkiye'yi bir hasım gibi görmek yerine, ilişkileri geliştirecek bir tutum içinde olması, bizden önce İran'ın lehine olacaktır.
Yaklaşık 2 yıldır euro-dolar paritesinin 1,36 dolar düzeyinden, 1,05 dolar düzeyinin de altını test edebileceği bir sürece yönelik olarak, Türk iş dünyası için euro cinsinden borçlanmanın taktiksel olarak doğru olduğu yönündeki görüş ve önerilerimi paylaşmaktayız.
Bu nedenle, euro-dolar paritesini 1,12-1,08 dolar bandında tutacak bir süreçten, ABD taktiksel olarak, euro-dolar paritesi 1,12-1,16 dolar bir üst bandına taşıyacak bir süreci değerlendiriyor olabilir.
Kimi FED yetkililerinin '3, 4 hatta 5 kez faiz artırabiliriz' gibi kışkırtıcı ifadelerine rağmen, ilk sinyal, 13 Ocak Çarşamba ABD eski Hazine Bakanı Larry Summers'dan geldi ve
Summers, Çin ekonomik modelinde dönüşümünü başarsa bile, risklerin devam edeceği yönünde görüş bildirdi.
19 Ocak Salı,
, Hong Kong'daki Asya Finansal Forumu'nda gerçekleştirdiği konuşmasında, dolardaki potansiyel değer kazanımının çoğunun gerçekleşmiş olabileceğini ve
Keza, geçtiğimiz hafta, New York FED Başkanı Dudley'in, FED'in vadesi gelen ABD tahvillerinin tümü kadar yeni tahvil alacağını belirtmesi ve FED'in bilanço büyüklüğünü koruyacakları anlamına gelen sözleri de not alındı. Bu durumda,
26-27 Ocak ilk FED toplantısına aman dikkat edelim.
FED'in para politikasını sıkılaştırma sürecini geciktirmesi veya ertelemesi eğer euroya değer kazandıracak ise, Avrupa cephesinin de buna izin vermemesi gerekiyor. Nitekim, geçtiğimiz perşembe günkü Avrupa Merkez Bankası toplantısından sonra,
mart ayında para politikası duruşunu gözden geçirmelerinin mümkün olduğuna, küresel belirsizlik ve jeopolitik gerilimlerin gittikçe büyüyen riskler arasında olduğuna ve
Draghi, hükümetlerin daha büyüme yanlısı politikalara ihtiyacı olduğunu da dile getirdi. Draghi, gerekirse parasal genişlemeyi uzatabileceklerini ve Avrupa'nın büyümesine yönelik politikaları desteklemenin daha anlamlı olduğunu savunuyor.