|
Ticaret ve diplomasi köprüsü, YSS
İstanbul'un iki yakası, 6 Mart Pazar günü gerçekleştirilen bir törenle,
, 'müzmin muhalifler', bu köprünün anlamını halen idrak etmemiş olabilirler.
YSS, aynen Marmaray gibi, bir süre sonra devreye gireceğine şahit olacağımız Avrasya Tüneli gibi, iki kıtayı birbirine bağlayan bir mega proje.
G20 ülkelerinin küresel ekonomik sistemi ayakta tutabilmek ve sürdürülebilir büyümeyi yakalamak adına, gündemlerine almış oldukları mega projeler açısından, Türkiye bu boyutta projeleri ödünsüz sürdüren ender ülkelerden birisi konumunda.
Küresel ekonomik sistemdeki çalkantılara, finansal alandaki belirsizliğe rağmen, dünyanın önde gelen ekonomilerinin pek çoğu bu tür mega projeleri gerçekleştirecek konsantrasyonu ve motivasyonu kaybetmiş iken; Türkiye'nin, üzerine yığdırılmaya çalışılan terör, Orta Doğu yangını, mülteci sorunu gibi tüm bu meselelere rağmen, dünyaca gıptayla takip edilen projeleri tek tek tamamlıyor olması takdirin ötesinde bir başarıdır.


Türkiye'nin bir bir tamamladığı bu projelerinin salt Türkiye için bir anlamı olduğunu düşünürsek de, yanılmış oluruz.

Bu projeler, Azerbaycan ve Gürcistan için de hayati önem taşıyor. Hatta, Çin için bile. Türkiye'nin kıtaları birleştirdiği bu mega projeler, aynı zamanda Kafkasya'nın, Azerbaycan ve Gürcistan'ın da dünyayla entegre olması anlamına gelmekte.

Kendilerine zor günlerinde yaptığımız yardımlar ve onları yalnız bırakmamış olmamıza rağmen süregelen Fars bürokrasisinin düşmanlığını aşabilseler, bu proje esasen İran'ın da dünya ile entegrasyonunu sağlayacak bir proje.

Dolayısı ile, YSS Köprüsü, salt bir ticaret köprüsü değil, aynı zamanda bir diplomasi köprüsü de.

Türkiye'nin, üzerine yığdırılmaya çalışılan tüm bunaltıcı sorunlara rağmen, neden özgüvenini yitirmemesi gerektiğini, bulunduğumuz Avrasya coğrafyasının, tüm çıkış arayışındaki ülkelerine neden ilham kaynağı olduğumuzu hatırlatan bir projeler demetinden söz ediyoruz.

İzmit Körfezi Geçiş Köprüsü ve ardından kısa süre içerisinde projelendirilmesine başlanacağını umut ve tahmin ettiğim Çanakkale Köprüsü ile, Türkiye'yi Avrasya'nın bir numaralı ulaşım ve lojistik kavşak noktası yapacak entegre mega projelerden söz ediyoruz.


Küresel lojistik merkezi


Türkiye'nin etrafındaki ateş çemberi, Suriye ve Irak'taki kaotik durum, Rusya'nın içinde bulunduğu kargaşa ve Avrupa Birliği ile aramızda, istenen ölçüde ilerleme kaydedemeyen mülteci sorunu gündemimizi yeterince meşgul ediyor. Bu nedenle, doğaldır ki, Güney Çin Denizi'nde ne oluyor, Çin niçin orada devasal bir askeri üst inşa ediyor; ABD niçin kimi ülkelerle birlikte askeri tatbikat yapıyor, çok ilginizi çekmemiş olabilir. Ama, önümüzdeki 10 yıl askeri ve siyasi çatışma alanı namzedi gibi

gözüken Asya-Pasifik'teki gelişmeler, Türkiye'yi de ilgilendirecek sonuçlara sebep olabilir. Malaka Boğazı'nın, Asya-Pasifik ülkelerinin tümü açısından kritik düzeydeki önemi dikkate alındığında, söz konusu coğrafik alanda uluslararası denizyolu taşımacılığının sekteye uğramasına sebep olabilecek her türlü gelişme, Çin'i bugün karadan yeni ticaret koridorları açmaya zorluyor.


Bu durumda, Pasifik kıyalarından, Atlantik kıyılarına, yeni İpek Yolu olarak adlandırabileceğimiz bir güzergah üzerinde, dünya ekonomisi karayolu ve demiryoluna dayalı yeni bir ulaşım koridorunu konuşuyor olacak.

Türkiye'nin, Yavuz Sultan Selim Köprüsü ile birlikte, ortasından raylı sistem de geçen mega köprüler yapıyor olması, küresel ulaşım ağının entegrasyonu açısından Türkiye'yi 'vazgeçilmez' ülke konumuna taşıyor.

Bu durum, aynı zamanda, Marmara ve Kuzey Ege ve Batı Karadeniz'i karayolu, demiryolu, denizyolu ve İstanbul'da tamamlanacak beş terminalli 3. Havalimanı projesi ile, havayolu taşımacılığında küresel bir kavşak noktası ve küresel bir lojistik merkezi olma konumuna taşıyacak.

Yüz milyarlarca dolarlık yatırım hamlesinden ve Türkiye'ye trilyon dolar getirecek katma değerli işlerden söz ediyoruz.

Bu durum, aynı zamanda küresel nitelikli iş gücü açısından da Türkiye'yi bir cazibe merkezi haline getirecek ve 'İstanbul bölgesel finans ve ticaret merkezi' projesine de can damarı olacak bir süreci de oluşturacak.



AB'nin trajik basiretsizliği


Türkiye, Başbakan Davutoğlu'nun başkanlığındaki bir heyetle, Brüksel'de gerçekleşen

Teklifin içeriği ve çözüm önerileri dört dörtlük.

Ama, Avrupa Birliği tarafı, acıdır, Macaristan'ın veto tehdidi ile karşı karşıya.

Önümüzdeki hafta, AB Liderler Zirvesi'nde, hem Almanya ve Şansölye Merkel, hem de AB'nin önde gelen üyeleri, inandırıcılık samimiyet ve çifte standarttan kaçınma adına önemli bir sınav verecekler;

hem de Almanya ve Merkel'in AB'ye liderlik anlamında, önemli bir sınavdan geçmesine şahit olacağız. Burada, Macaristan ölçeğinde bir ülkenin veto hakkını kullanmaktan söz etmesi, ima etmesi, esas öncü aktörlerin, öne çıkmadan, Türkiye'nin net taleplerinin bir kısmını törpülemeye kalkmalarıdır.

Türkiye, tarihinde ilk, AB ile ilişkilerinde en net pazarlık gücüne ulaştığı bir süreç yaşıyor. Zinhar, AB'nin trajik basiretsizliğine bu fırsatı heder etmeyelim.



#Yavuz Sultan Selim
#AB Liderler Zirvesi
#Yavuz Sultan Selim Köprüsü
#Malaka Boğazı
#müzmin muhalifler
#Avrasya Tüneli
8 yıl önce
Ticaret ve diplomasi köprüsü, YSS
Muhacirlikten sığınmacılığa bir dönüşüm hikayesi
Dünya okulları açarken biz neden korkuyoruz
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’