|
"Anne geyik" ve Avcı"dan "tablet çılgınlığı"na yerinde bir eleştiri

Şöyle bir sahne hayal edin:

Akşam olmuş, anne ve baba çocuklarıyla birlikte hazır yemek (''pizza'' olsun) ısmarlayarak televizyon karşısına geçip birlikte vakit geçirecekler. Pizzalar söylendi ve sıra geldi televizyon kanalı seçimine. Anne ve babanın çocuklara sundukları program önerisi şöyle: ''Hadi hep beraber hem pizzalarımızı yiyelim hem de Samanyolu kanalında etoburların birbirlerini nasıl yediklerini seyredelim!'' Devamını da ekleyelim: Bir taraftan pizzalar yenirken bir taraftan da dişi arslanların bir karacayı nasıl yakalayıp mideye indirdikleri seyrediliyor…

Olur mu böyle saçmalık demeyin; saymadık ama Samanyolu''nun karşısına geçen pek çok hanede bu sahnelerin yaşandığı muhakkak..

Bir adım daha ilerleyim: Etoburların birbirlerini mideye indirdiği bu ''belgeseller''i akşam saatlerinde ekrana getirmenin nedeni nedir acaba? Çocukların iştahı artsın diye mi, yoksa karacayı parçalayan arslanları saniyesi saniyesine izleyen çocukların ''dünyanın böyle bir şey, yani gücü gücü yeteni mideye indirdiği bir dünya'' olduğuna bizzat şahit olarak ayaklarını bu görüntülerden çıkan ''moralite''den ders alarak atmaları sağlansın diye mi?

Hatırlayanlar vardır belki, konuyu bir kere daha gözden geçirmeye çalışmıştım. ''Vahşi hayat''tan görüntülerin özellikle yayınlandığı özel kanallardan söz etmiyoruz. Sözünü ettiğimiz kanal basbayağı izleyicilerini muhafazakar ahlaka davet eden yerli bir kanal.

Biliyorsunuz, etoburların birbirini mideye indirdiği görüntülere gazeteler de merak saldı bayağı. İnternet sayfaları ekran karşısındakileri ''tıkla'' komutuyla 8-10 kare içinde tamamlayan bu ''yemek saati''ni izlemeye davet ediyor. Mesela (Milliyet''teydi galiba) şu anonsta olduğu gibi:

''Anne geyik, yeni doğan yavrusuyla birlikte kurt sürüsüne yakalandı. / Küçük bir gölette yavrusunu korumak için kurtlarla mücadele eden geyik, sonunda çaresiz kaldı. / Geyiğin yavrusunu kapan kurtlar hayvanın çaresiz bakışları altında yavruyu parçalayıp yedi.''

Nu mutlu bize… Teknoloji sayesinde uzak diyarlarda yaşanan bu sahneleri de kaçırmadık! Artık iç rahatlığıyla pizzamızı önümüze koyup yemeye başlayabiliriz…

Benzer görüntüler hakkında konuşurken bir arkadaş şöyle bir açıklama getirdi: ''Bu görüntülerin sosyal Darwinizmin zihinlere yerleşmesi yolunda delil-malzeme taşıdığını sanıyorum.''

Bu açıklama başta içimizden hiçbirine makul görünmedi. Hep birlikte ''Yok daha ne!'' dediğimizi hatırlıyorum. Ama şimdi düşünüyorum da –doğrusu- hiç de yabana atılacak bir yorum değil bu sanki… Samanyolu''nun Darwinizmle arasının iyi olmadığını tahmin etmek zor değilse de, acaba Darwinizmin bu türüyle problemi yok mu acaba? Bu şüphemi destekleyecek ciddi bir delil da var elimde: Etoburlar birbirini mideye indirirken bu sahneleri yorumlayan ses ''hayat işte böyle bir mücadeledir'' benzeri ana fikirler de çıkarıyordu. İşte böyle yani: Bu dünya güçlülerin dünyası, zayıfsan (artık hangi açıdan oluyorsa) mideye indirilmeyi hak ediyorsun demektir. Ne zalim bir dünya bu böyle!....

Biliyorsunuz, ''sosyal Darwinizm'', Darwin''in biyoloji ya da evrim teorisini insan toplumlarının ta­rihsel gelişimine uygulayan ve bu çerçeve içinde ''varoluş mücadelesi'' ya da ''yaşama savaşı'' ve ''doğal ayıklanma'' ya da ''en güç­lünün ya da koşullara en iyi bir biçimde uyum sağlayanın ayakta kalışı'' tezini sosyal alana taşıyan bir görüş. Yani sosyal yaşam içinde ''doğal düzen''in izlerini süren bir anlayış.

Herbert Spencer''in ''öğreti'' biçimine soktuğu bu anlayışın politik planda son derece kötücül yansımaları olduğunu da hatırlıyorsunuzdur. Nazizm, faşizm ve tabii sömürgecilik gibi insan topluluklarının gelişimini ve hatta varlığını ''seleksiyona'' tabi kılmaya çalışan teori ve pratikler gibi. (Darwin''in kimi düşüncelerinin bu yolla kesişip kesişmediği ayrı bir konu.)

''Ahlakımız'' diyerek böbürlenmelere bakmayın, üzerinde daha çok çalışmamız gereken bir konu bu.

***

Ülkenin eğitim sistemimizin mutlaka baştan sona yenilenmesi gerektiğini unutmadan, konuyla ilgili son derece yerinde bir açıklama Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı''dan gelmiş. Şu meşhur ''tablet bilgisayar'' çılgınlığıyla ilgili olarak… Bir okulda daha öğrencilere bu bilgisayarların dağıtılması münasebetiyle söylediği şu sözler yani: "Bunlar birer araç, asıl olan sizin kendi becerileriniz, düşünceleriniz, kendi fikirleriniz. Bunları da araç olarak kullanacağız, ama bunları çok fazla fetişleştirmeyeceğiz. ''Bunlar her şeyi yapar, bunlarla beni kimse tutamaz değil''. Bunlarla derslerinizi, eğitiminizi daha etkili bir şekilde gerçekleştireceksiniz. Asıl olan yine kalem ve kağıt. Onlar temel, onların üzerine bunları koyduğunuz zaman daha başarılı olacaksınız.''

Avcı''nın bu sözlerinin ''tablet'' dağıtılan okullarda bütün dershanelere asılması gerekiyor. Sadece asılması değil derslerde işlenmesi gerekiyor tabii ki. Dikkat ederseniz ''tablet''e yönelik bu değerlendirmeyi yapan kişi -bakan olmaktan önce- iletişim bilimleri dalında bir akademisyendir. Avcı''nın sözleri ''tablet çılgınlığı''na kapılanların kulaklarına küpe olsun…

11 yıl önce
"Anne geyik" ve Avcı"dan "tablet çılgınlığı"na yerinde bir eleştiri
Akif Emre
Görev istenmez verilir (mi?)
Süleymaniye"de teravih namazı
Efendimiz’in (sav) Zekatı-1
Milyonlar milyarlar havada uçuşuyor