|
Bilmediğim bir alana ("Bankacılık") ilişkin sorular

Peşinen söyleyeyim de yüzüme vurmasınlar diye attım bu başlığı… Bir de tabii, bana ciddi gelen soruları bilenlerin cevaplaması için.

Konuya herhalde Rekabet Kurulu"nun benim bu günü kadar benzerini hatırlamadığım kararıyla başlamak gerekiyor. Biliyorsunuz, Rekabet Kurulu -"varlık nedeni"nin bir gereği olarak- 12 bankaya toplam 1.1 milyar lira ceza kesti. "Biliyorsunuz" diyorum ama belki de gözünüzden kaçmıştır, çünkü bu "bomba" gibi haber hak ettiği yeri ve yorumları bulmadı medyada. (Gazetemizden Mehmet Ziya Gökalp"in "Bankalar hesap veriyor" başlıklı yazısını unutmuş değilim tabii ki.)

Rekabet Kurulu"nun söz konusu cezayı mevduat, kredi ve kredi kartı hizmetleri alanında 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun"un 4. maddesinin ihlalinden dolayı kestiğini de hatırlayalım. Kanunun bu maddesinin "hukuka aykırı" ve dolayısıyla "yasak" olarak saydığı şu iki eylem-hal kararda özellikle rol oynamış olsa gerek:

"a) Mal veya hizmetlerin alım ya da satım fiyatının, fiyatı oluşturan maliyet, kar gibi unsurlar ile her türlü alım yahut satım şartlarının tesbit edilmesi,

b) Mal veya hizmet piyasalarının bölüşülmesi ile her türlü piyasa kaynaklarının veya unsurlarının paylaşılması ya da kontrolü."

Kararın çok dikkat çekici bir yönü de söz konusu 12 banka içinde üç kamu bankasının da (Vakıflar, Halk ve Ziraat) olmasıydı. Demek ki -karara göre- "özel-kamu" demeden ülkedeki bankalar kafa kafaya verip bu "hizmet piyasasını" elbirliği ile düzenlemekteydi.

Ohh ne âla memleket değil mi? Şimdi söyleyin bunun adı "kapitalizm" mi? Kapitalizmin vatanı olarak nitelenen Batı"da "rekabet"in ne derece titizlikle uygulandığına, bırakın bizim bankalar gibi bir araya gelip mevduat, kredi ve kredi kartı hizmetlerini rekabeti dışlayan bir biçimde yola koymalarını, belli bir sektörün patronlarının "akşam yemeğinde" bile bir araya gelemediklerine ilişkin hikayeleri bugüne kadar çokça işitmedik mi?

Demek ki bizdeki durum "kapitalizm" filan da değil, bambaşka bir şey…. Eğer "Rekabetsiz kapitalizm olmaz" diye düşünüyorsak… Ne güzel! Özel-devlet demeden bir araya gel ve bankacılık hizmetlerini ölçütlerini belirle… Sonunda aklıma geldi: Bu durumu biz (eskiden) "tekelci kapitalizm" olarak adlandırmıyor muyduk! İsterseniz Türkiye Bankalar Birliği"nin (TBB) kurulun kararını "gerçekleri yansıtmadığı ve adaletsiz" bularak çok kızdığını da not edelim; "… ülkemizin, rekabetin en yoğun yaşandığı ve en şeffaf sektöründe faaliyet gösteren" bankalara bu cezanın kesilmesine isyan ediliyor.

Okumakta olduğunuz yazıya başlamadan konuya ilişkin Prof. Erol Katırcıoğlu ile yapılan bir röportajı (Taraf gazetesi) da okudum. Katırcıoğlu, rekabet kuralları ve dolayısıyla Rekabet Kurulu"nun olması gerektiği gibi çalışmasına ilişkin bugüne kadar birçok yazı kaleme alan bir isim. Katırcıoğlu, röportajda ülkemizde 15 yıllık geçmişi bulunan Rekabet Kurulu"nun geçen yıl bir KHK ile Gümrük ve Ticaret Bakanlığı"na bağlanarak bağımsızlığının ortadan kaldırıldığını hatırlatarak söze başlıyor. Ancak, Katırcıoğlu"nun (aslında "Erol" demem gerekiyor, çünkü epeyce bir zamandır arkadaşım) bankalara ceza kesilmesi sürecinde Garanti Bankası"na mütalaa vermiş birisi olarak Rekabet Kurulu"nun kararını çokça eleştirmesi kafamı karıştırdı doğrusu. Erol, bankacılık sektörünün "zaten çok ciddi regüle edilen" bir sektör olduğu fikrinde. Bu çerçevede "O nedenle de bankacılar neyi gizleyebilir bilmiyorum" diyor. Rekabet Kurulu"nun ceza keserken dikkate aldığı e-mailler hakkındaki yorumu da "Aslında çoğu piyasa istihbaratı niteliğinde" şeklinde. Katırcıoğlu"nun bu ceza kesme işlemini "Çok kabaca ifade edecek olursam, bütçeye 1 milyar liranın girmesi Mehmet Şimşek"i de sevindirir. (…) Belki bütçe için…" sözleriyle değerlendirdiğini de hatırlatalım.

Bilmiyorum, kafam yine karıştı doğrusu… Rekabet Kurulu"nun söz konusu kararına sevinelim mi, üzülelim mi?

Ancak ne zaman ki bir gazetede (Hem de Sabah"ta) "Dünyanın en yüksek kredi faizi Türkiye"de" haber başlığıyla karşılaştım, o zaman -doğrusu- içimden "Bu bizim bankacılık sektörü gerçekten ciddi regüle edilmiş bir sektörmüş!" kanaatine vardım. Haberde aktarılan bilgilere göre, "bizim bankalar"ın kredi faizi (reel faiz: 5.5) Avrupa"dan ABD"ye, Hindistan"dan Brezilya"ya kıyasla inanılmaz rekorlar kırmakta imiş… Tamam bizde enflasyon oranı (%6.1) (Hindistan dışında) diğer ülkelere göre yüksek, ama doğrusu bu yükseklik göz önüne alınınca bile bu faiz oranlarını anlayabilmek imkansız. (Avrupa"da bu enflasyon ve faiz oranları sırasıyla %2.5 ve %1.3)

Demek ki bankaların her yıl kârlarını neredeyse ikiye katlamalarının kerameti buradaymış!

il y a 11 ans
Bilmediğim bir alana ("Bankacılık") ilişkin sorular
Kasabamı arıyorum...
Mülâhaza etmek
Siyasetçileri bürokratlara kurban etmek
Musallada bir sosyolog daha… Vehbi Başer’in ardından
Taşkent’in öbür yüzü