|
Şehircilik ve bankacılık hikayeleri

Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar''ın pek çok insanın gönlünden geçen bir dileği paylaştığını gördüm. Bakan, tarihi yarımadanın siluetini bozduğu söylenen 16/9 kuleleri hakkında şöyle diyordu: ''Bakanlık olarak projeyi detaylı olarak inceledik. Projenin yanlış olduğunu tespit eden raporu ilgili yerlere raporla bildirdik. Ancak yapılırken izinler alınmış. Maalesef bu bizi çok üzüyor. Yapılan işin kendisi yanlış. O tip yerleri ibreti alem için yıkmak lazım. Ama yapıldıktan sonra yıkmak çok zor bir şey, mühim olan yapılmaması.''

Doğru, ''mühim olan yapılmaması''. Ama hatırlıyorsunuz, yapılanın yıkılabildiğinin bir örneği de yok değil İstanbul''da. ''Park Otel''den söz ediyorum tabii ki…

Bakan doğru söylüyor ama yaptığı değerlendirmede bir ''tuhaflık'' da yok değil hani.. ''Tuhaflık'' şurada: Bu nasıl bir Şehircilik Bakanlığı''dır ki, şehirlerdeki yapılaşmayla ilgili en üst merci olarak ''yapmayın'' diye raporlar hazırlayıp iletmesine rağmen ''Ancak izinler alınmış'' oluyor? Takdir edersiniz ki ''sokaktaki vatandaş''ın bu durumu, bu problemi çözebilmesi imkansız. Problemin çözümü yolunda önümüzde iki seçenek var: Ya Bayraktar''ın sözünü ettiği ''raporlar'' ilgili yerlere ulaştırılmadı, ya da İstanbul Büyükşehir Belediyesi ''Ben rapor filan dinlemem istediğim izini veririm!'' diyerek işi bağladı. Bayraktar''dan söz konusu açıklamayı alan muhabir arkadaşlardan ricamdır: İlk karşılaşmanızda bakana bu soruyu da sorun, bakalım hangi seçeneği işaretliyor…

Bayraktar''ın bir başka açıklamasıyla ilgili bir haberle devam edelim: ''Bayraktar, bazı müteahhitlerin Kadıköylülere ''Biz bakanlığı tanıyoruz, bize yerinizi kat karşılığında verin'' söylemlerinde bulunduğunu, oysa Kadiköy''de bir emsal artışı çalışmalarının olmadığını bildirdi.'' Şehircilik Bakanı açıklamasını şöyle tamamlamış: ''Kadıköy bir imar artışını kaldıracak durumda değil.''

Kadıköy''ü bilmesek-tanımasak İstanbul''un bu ilçesinin ''bir imar artışını kaldıracak durumda olmadığı''na inanacağız… Ama durum söylendiği gibi mi? Kadıköy''de 20 katlı binalar da var, bu kuleler arasında yer alan 4-5 katlı binalar da. Bu durumda bakanlığın bu az katlı binalara iki kat fazla imar hakkı vermesiyle bu mekanların sakinleri de depreme dayanaklı yapılara kavuşsalar ne olur? Kadiköy zaten kaldıracağı kadar kaldırmış; ''Kentsel Dönüşüm'' adı verilen kampanyanın asıl varlık nedeni de kuvvetle ihtimal dahilinde olan bir depreme karşı yapıları sağlamlaştırmak ise bakanlığın bu inadının nedeni nedir acaba? Bu inadın nedeni diğer şehrin diğer semtlerinde yaşayan İstanbullular gibi Kadıköylüleri bir müteahhit ordusunun şehrin ''çevre''sinde inşa ettiği ''maket binalar''a sürmek midir? (Bu ''sürgün''ün bir örneği olarak gidin bakın Paris''in eski popüler mahallelerine, eski sakinlerinden kimse kalmış mı?) Öyle anlaşılıyor ki, ''Kentsel Dönüşüm'' adı verilen kampanyanın amacı İstanbulluları ''çevre''de inşa edilen ''kuş uçmaz, kervan geçmez'' nitelikteki ''siteler''e tıkıştırmaktır. (Geçen pazar günü üşenmeden saydım: Ülkenin ''en büyük gazetesi''nin tamı tamına 15 sayfası bu ''maket binalar''ın reklamıyla doluydu.) İçinde kaç milyonun yaşadığını kimsenin bilmediği İstanbul zaten ''şehir'' olmaktan çoktan çıkmış. Varsın 4-5 katlı binalar da verilen iki kat fazla imar artışıyla yenilensin ki, içinde yaşayanlar hiç değilse ''büyük felaket''tin (maazallah) korkusuyla yaşamaktan kurtulsun…

***

Halkbank''ın esnaf kredilerini %4 gibi gerçekten kullananları mutlu kılacak bir seviyeye indirdiğini biliyorsunuz. TESK Genel Başkanı Bendevi Palandöken''in bu süreci heyecanla ve sevinçle nasıl yakından izlediğini aynı ''Akil İnsanlar'' grubunda bulunduğumuz için yakinen izledim. Esnafın zor koşullar altında çalıştığını, faizi çok düşük bu kredinin sıkıntılarını bir nebze azaltacağını herkes gibi ben de biliyor ve diliyorum. Ancak (Bendevi Bey''e de bir sohbet esnasında söylediğim gibi) bundan böyle ''mahallenin bakkalı'' gibi işletmelerin bu yerlerin tabii alanı olan ''çarşı''nın ortadan kalkmakta olması nedeniyle gelecekleri yoktur. Devir değişmiş büyük ölçüde ''AVM Zamanı'' gelmiştir artık. (Baksanıza, Başbakan, Topçu Kışlası''nın içinde bile ''AVM ve Rezidans''ın yer alabileceğini açıkladı.)

Halkbank''ın (hem de ''özelleştirme'' sürecinde olan bir banka olarak) bu yıllık %4 faizin altından nasıl kalkacağını bilmiyorum. (Söz konusu kredileri vakit geçirmeden çekmek yerinde olacaktır yani!) Bu bahisle ilgili olarak basında yer alan bir haber de çok ilgimi çekti doğrusu. Ekonomi Bakanı Zafer Çaglayan''ın baş aktörü olduğu bu haber şöyle bir şeydi: "Pozitif ayrımcılık'' yapın dedi kadınlar için faizi düşürttü.''(!)

Sürecin nasıl işlediğini Çağlayan''ın ağzından aktaralım: ''(Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aslan''a hitaben) Ortalama faizlerde ne yapacaksınız dedim. ''Sayın Bakanım bakacağız, üzerinde çalışıyoruz, bakın Cumhuriyet tarihinin en düşük esnaf kredisinin açıklamasını yaptık. Esnaflar yüzde 4 ile borçlanıyor. Aylık değil, yıllık'' dedi. ''O zaman şu sözü ver dedim: (…) Süleyman kardeşim bütün kadınların önünde bu konuda senden rica ediyorum, gel burada pozitif ayrımcılık yap, ortalama faizden döviz bazında 1 puan aşağı ver'' dedim. Süleyman kabul etti. (…) Kısa günün kârı budur, uğurlu olsun."

Çağlayan''ın bizi bu gelişmeden haberdar etmesi iyi oldu. Demek ki bundan sonra ''Süleyman Bey''in karşısına yanımıza bir Bakan alarak çıkıp kendisine ''Yap bir pozitif ayrımcılık, indir iki puan şu faizi'' dedirtebilecek olursak, bilinmez belki hepten faizsiz kredi kullanma imkanı da doğabilir…

11 yıl önce
Şehircilik ve bankacılık hikayeleri
Tevradî bir mitin Kur’anî bir kıssa ile tashihi
i-Nesli anlaşılmadan siyaset de olmaz, eğitim de…
İç talebe ilişkin öncü göstergeler ilave parasal sıkılaştırmaya işaret ediyor!
Enerjide bağımsız olmak
Târihin doğru yerinde durmak