|
"Muhafazakâr akıl" ve "Tehcir"

Bir önceki yazıyı (25 Ocak) akademisyen Gökhan Bacık''ın üç yıl önce Zaman gazetesinde yayımlanan yazısının giriş cümlelerini aktararak sonlandırmış, bu önemli yazıdan daha geniş alıntılar yapmayı bugüne bırakmıştım.

Gökhan Bacık''ın açık-seçik biçimde "muhafazakâr akıl"a yönelttiği soru son olarak bugünlerde hemen her cenahtan Fransa''ya karşı geliştirilen tepkileri yerli yerine oturtabilmek açısından da çok yerindeydi. Hadi diyelim ki diğer cenahları anladık, hadi diyelim ki CHP Genel Başkanı''nın konuya ilişkin hükümet politikasına verdiği -bugüne kadar eşine çok az rastladığımız- "tam desteği" de anladık... İyi ama sergilenen bu "tepki seli", "muhafazakâr akıl"ı benimsemiş cenahı niçin bu derece heyecanlandırıyor?

Ermeni meselesinde muhafazakâr cenahın bu tutumu, hiç şüphesiz toplumun tarihiyle, özellikle de yakın tarihiyle arasının nasıl açık olduğunun ya da daha doğrusu açık bırakıldığının bir örneğidir.

Özet olarak bu işte "bir yanlışlık olduğu" muhakkak. Bacık, bu yanlışlığı o derece yalın ve ikna edici biçimde sıralamış ki, yazarın satırlarının arasına girmeyi gereksiz görüyor ve söz konusu yazısından altını çizdiğim bazı bölümleri olduğu gibi aktarmakla yetiniyorum:

"...Ermeni meselesi bağlamında kendi geçmişini savunduğunu sanan muhafazakârlar, esasen bir şekilde Osmanlı barışını mahvetmiş, cahilliklerinin ürünü olarak gerçekleşmesi mümkün olmayan hayallerle binlerce insanı adeta telef etmiş ve nihayet türlü ırkçı politikalarla günümüze kadar uzanan bir nefret mirası inşa etmiş köksüz bir siyasal grubu savunmaktadır! Muhafazakâr akıl, acilen Ermeni meselesi bağlamında ele alınan dönemdeki olayları ve aktörleri ayrıştırmalıdır. İlk olarak, Ermeni meselesi bağlamında sözü edilen dönemde yönetimde, gücü bir askerî darbe ile ele geçirmiş İttihat ve Terakki Partisi bulunmaktadır. Dolayısıyla bu dönemde olup bitenleri "Türkler yaptı", "Osmanlılar yaptı" gibi muğlak ve açıklayıcı olmayan ifadelerden kurtarıp "İttihat ve Terakki yaptı" düzlemine çekmek gerekir. İttihat ve Terakki, hiçbir şekilde yerleşik Osmanlı düzenini temsil etmez..."

"Bir kere, başlangıcından Cumhuriyet dönemine uzanan şekliyle İttihatçıların pek çoğu ya aşırı milliyetçi yahut ırkçıydı. Yüzyıllardır süren çok milletli Osmanlı barışının hızla felakete sürüklenmesinde İttihatçıların rolü belirleyici olmuştur. Kendi yazışmalarında Arapları "köpek" olarak nitelendirmekten çekinmeyen İttihatçıların, Osmanlı barışını anlaması ve kurtarması imkânsızdı.."

"Dolayısıyla muhafazakârların ilk yapması gereken şey zihinlerindeki tarihi ayrıştırmaktır..."

"... Harbiye Nazırı''nı alnından vurmasından elli yıl geçmeden aynı zihniyet, ülkenin başvekilini 27 Mayıs sürecinde ipe göndermiştir. Bir ölçüde Cemal Paşa''nın Arap vilayetlerinde yaptıklarını, 12 Eylül rejimi Diyarbakır hapishanesinde yapmıştır. Bu yüzden muhafazakâr kitle, muhayyilesindeki resmi aydınlatmak ve Osmanlı ile İttihatçıyı ayırt etmek zorundadır. Muhafazakârlar, kökleri ve kimliği korumak adına bilmeyerek İttihatçıların cinayetlerini savunmak felaketine sürüklenmemelidir."

" Kritik soru şudur: Osmanlı mirasını reddeden, onu her fırsatta unutturmak isteyenler neden sadece Ermeni konusunda en büyük Osmanlıcı kesilmektedir?"

"Ölüm, sürgün gibi tartışmaların ötesinde yüz binlerce insanı ilgilendiren bu olayın ekonomi-politiği nedir? Yüzyıllardır bizimle yaşamış Ermenilerin arkada bıraktığı evler, araziler şimdi kimlerin elindedir? Ermeni meselesini vatan, millet edebiyatına irca edenler acaba meselenin ekonomi-politiğini mi örtmek istiyor? İstanbul''da yüzyıllarca yıl Ermeni mezarı olarak kullanılan bazı arazilerin üstünde bugün hangi lüks oteller yükseliyor? Ermenilerin bıraktığı "yerler/mülkler" kimler tarafından nasıl paylaşılmıştır? Bu karanlık paylaşımı "Hasolar, Memolar, çarşaflılar" yapmadığına göre kimler yapmıştır?"

"Muhafazakârlar, Ermeni meselesinin etrafını kuşatan keskin ''vatanseverci'' söyleme biraz kuşku ile bakmalıdırlar. Türkiye''de muhafazakâr kitlenin uzun yıllardır vatan sevgisi, şehitlik anlayışı, devlete hürmeti gibi vasıfları adeta sömürülmektedir. İnsanların binlerce yıllık şuuraltı müktesebatına ait bu hasletlerin suistimali hoş görülemez. Ancak bu noktada ilk olarak şüpheci davranması gereken muhafazakâr aklın ta kendisidir. Çünkü adalet mutlak ve kişiseldir. Adalet bir siyasi hesabın ve toplumsal bir ülkünün dolaylı yansıması olamaz. İslam''ın mutlak ve benzersiz adalet ilkelerinden beslenen muhafazakârlar, Ermeni meselesi bağlamında kimliklerinin özünü oluşturan bazı noktaları hatırlamak zorundadır."

Biliyorum tekrar olacak ama yazının içinden şu cümleyi bir kere daha hatırlayalım istiyorum: " Kritik soru şudur: Osmanlı mirasını reddeden, onu her fırsatta unutturmak isteyenler neden sadece Ermeni konusunda en büyük Osmanlıcı kesilmektedir?"

٪d سنوات قبل
"Muhafazakâr akıl" ve "Tehcir"
Haftanın ekonomik özeti ve beklentiler
Mülâhaza etmek
Siyasetçileri bürokratlara kurban etmek
Musallada bir sosyolog daha… Vehbi Başer’in ardından
Taşkent’in öbür yüzü