|
Buhran ve tarihe yön veren bir konuşma

İbni Haldun’a zamanı sormuşlar; “Bekleyince yavaşlar, gecikince hızlanır, üzülünce can yakar, mutlu olunca kısalır, acı çekince bitmek bilmez, sıkılınca uzar.” demiş. Gerçekten de insanlık şu anda yavaşlayan, can yakan, bitmek bilmeyen ve uzayan bir zaman diliminde yaşıyor. Tüm dünyayı etkisi altına alan Covid-19 salgını artık bir buhrana dönüşmüş durumda.

YAŞADIĞIMIZIN ADINI KOYALIM

Bir süredir dünyanın içinden geçtiği süreci tanımlamaya çalışıyorum. Önceki yazılarımdan birisinde yaşanılanın bir “ekonomik kriz” değil ekonomik sonuçları olan “insani bir kriz” olduğunu ifade etmiştim. Açıkçası benim kuşağım benden bir önceki kuşağa göre çok daha iyi koşullarda yaşadığı için olumsuz konularla ilgili kelime dağarcığımız bazen yetersiz kalabiliyor. O yüzden hemen hemen her olumsuz ve/veya istenmeyen süreci “kriz” olarak adlandırmak gibi bir kolaycılığımız var. Bu kolaycılığı benim de yaptığımı fark ettim. Ancak geldiğimiz noktada kriz kelimesi yaşanılanları anlatmak için yeterli değil. Her ne kadar çoğu zaman kriz kelimesi ile eşanlamda kullansak da dünyanın içinden geçtiği süreci tam olarak tanımlayan kelime “buhran”. Evet buhran, bugün yaşadığımız tam bir buhran.

Zira buhran kelimesinin anlamını araştırdığınızda şu tanımlara ulaşırsınız; Hastalığın en şiddetli ve ağır dönemi, insanı şiddetle etkisi altına alan ruhi sıkıntı, olayların zor ve tehlikeli bir durum almasından doğan genel sıkıntı.

“BİZİM BÜYÜK ÇARESİZLİĞİMİZ”

Bu bölümün başlığında Barış Bıçakçı’nın kaleme aldığı bir kitaptan esinlendim. Her ne kadar kitabın konusu bugün yaşadıklarımızdan farklı olsa da adı bugün dünyanın yaşadıklarını anlatmak için çok uygun. Gerçekten insanlığın uzunca bir süreden bu yana en çaresiz olduğu dönemlerden birisini yaşıyoruz. Çok değil daha 4-5 ay öncesine kadar ülkeler arasındaki uzay, bilim ve teknolojideki aklı almaz yarışı takip ederken bugün kendimizi ellerimizi nasıl yıkamamız gerektiğine ilişkin videolar izlerken bulduk.

Henüz tedavisi ve aşısı olmayan bir virüs ile mücadele ediyoruz. Daha 4-5 ay öncesine kadar yere göğe sığdırılamayan Batılı ülkeler birbirlerinin bez maskelerine el koyan, ilaç yüklü gemilerini gasp eden ve hastane ile ekipman yetersiz olduğu için sokaklarında insanların öldüğü bir umutsuzluk sahnesine döndü.

IMF’DEN TAVSİYELER VE ERDOĞAN’IN TARİHİ KONUŞMASI

Geçtiğimiz haftalarda IMF, üyesi olan ülkeler için bir dizi acil durum politikası önerdi. Bu politikaların önceliği sağlık sektörünü desteklemek, hastane yatağı, personel sayısı ve solunum cihazı kapasitesini artırmak, kamunun doğrudan alımla değerli sağlık ekipmanlarının üretimini artırması ve tedavi ile aşılarda yeniliği teşvik etmek üzerine belirlenmiş durumda. Yani önceleri sadece ülkelerin ekonomi politikalarına ilişkin konularla gündeme gelen ve kısa adı IMF olan “Uluslararası Para Fonu” bu kez hastane yatağı ve solunum cihazları gibi insan hayatı ile ilgili bir konuda politikalar öneriyor.

Peki 6 Nisan’daki tarihi konuşmasında Erdoğan ne demişti? “Diğer ülkelerin ve insanların sırtından kendilerine sahte bir refah düzeni kuranların devri artık kapanıyor. Ekonominin sadece paradan, borsadan, faizden, spekülatif araçlardan ibaret bulunmadığı, aslolanın yeterli üretim ve adil dağılım olduğu bir kez daha ortaya çıkmıştır. Devlet ve vatandaşları arasındaki siyasi, ekonomik ve sosyal ilişkilerin yeniden tanımlanacağı bir döneme giriyoruz. Bu yeni dönemde tüm dünyada bizim 17 yıldır dilimizden düşürmediğimiz ‘İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” ilkesi her ülkede yönetim sisteminin merkezine yerleşecektir.”

#IMF
#İbni Haldun
#Batı
4 yıl önce
Buhran ve tarihe yön veren bir konuşma
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset