Dün Merkez Bankası Para Politikası Kurulu’nun faiz kararını takip ettik. Kurul aldığı kararla politika faizi olan bir hafta vadeli repo ihale faiz oranını yüzde 11,25’ten yüzde 10,75’e indirdi.
Her Para Politikası Kurulu toplantısı sonucunda alınan kararın ardından karar metninin detaylarına bakarız. Zira metinde kullanılan cümleler, ifadeler, kelimeler ve bazen kelimenin kullanıldığı yer bile sonraki aylar için Kurul’un duruşu ve bakış açısına ilişkin bize öngörü sağlar. Şimdi bir önceki toplantı ile son toplantının karar metninin detaylarına bakalım.
Öncelikle Kurul, bir önceki toplantıda da olduğu üzere iktisadi faaliyetteki toparlanma eğiliminin devam ettiğini ifade ediyor. Öte yandan önceki toplantıda zayıf seyrine atıf yapılan yatırımların bu dönemde toparlanma sinyalleri vermekle birlikte halen zayıf olduğu belirtilmiş. Küresel büyüme tarafındaki zayıflamanın dış talebi yavaşlattığı bu toplantıda da metinde yerini almış. Önceki metinde olmayan ancak bu metinde olan dikkat çekici ifade ise “kredi büyümesi ve kompozisyonundaki gelişmelerin dış denge ve enflasyon üzerindeki etkilerinin yakından takip edildiğinin” belirtilmesi. Ayrıca koronavirüs de metinde yerini almış. Son dönemde ortaya çıkan salgın hastalığın sermaye akımları, dış ticaret ve emtia fiyatları kanalıyla oluşturabileceği etkilerin yakından izlendiği metne ilave edilmiş. Önceki metinde de olduğu üzere para politikasındaki temkinli duruşun sürdürülmesi gerektiği belirtiliyor. Ancak bir önceki toplantıda yapılan 75 baz puanlık indirim “ölçülü” olarak ifade edilmişken bu toplantıdaki 50 baz puanlık indirim “daha ölçülü” olarak belirtilmiş.
Merkez Bankası Şubat ayı Beklenti İstatistikleri Anketi’ne göre; Cari yılsonu tüketici enflasyonu (TÜFE) beklentisi bir önceki anket döneminde yüzde 10,01 iken, bu anket döneminde yüzde 10,06 olarak gerçekleşmiş. Ayrıca 12 ay sonrası TÜFE beklentisi bir önceki anket döneminde yüzde 9,54 iken, bu anket döneminde yüzde 9,61 olmuş ve yine 24 ay sonrası TÜFE beklentisi ise aynı anket dönemlerinde sırasıyla yüzde 8,51 ve yüzde 8,52 olarak gerçekleşmiş. Öte yandan Ocak ayı sonundaki Enflasyon Raporu bilgilendirme toplantısında konuşan Merkez Bankası Başkanı Murat Uysal, “Enflasyonun yılsonunda yüzde 8,2 olarak gerçekleşeceği, 2021 yılsonunda yüzde 5,4’e gerileyeceği tahmin edilmektedir.” diye belirtmişti.
Son Para Politikası Kurulu kararına ilişkin metin ve Şubat ayı beklenti anketindeki rakamları göz önüne alarak Uysal’ın daha önce dile getirdiği “makul reel faiz” ifadesinden yola çıkarsak oluşan konjonktürde önümüzdeki toplantılarda Merkez’in faiz indirimlerine ilişkin süreçte ara verebileceği ve/veya çok daha küçük dokunuşlar yapıp “çok daha ölçülü” bir indirimi tercih edebileceğini öngörebiliriz.
Hafta içinde ilgili mahkemenin Gezi Olayları’na ilişkin görülen davada verdiği karar neticesinde “Gezi” konusu yeniden gündeme geldi. Ben konunun siyasi ve hukuki boyutlarını uzmanlarına bırakarak ekonomiye etkisine ilişkin bazı rakamları burada sizinle paylaşma gereği hissettim. Gezi Parkı eylemleri başlamadan önce Türkiye’deki belli başlı göstergeler şu şekildeydi;
Politika faizi: Yüzde 4,50,
Dolar Kuru: 1,80-1,85 arası,
Enflasyon: Yüzde 6,51,
Ülke risk primi (CDS): 108 baz puan
Borsa İstanbul: 93.398,33 puan (22 Mayıs 2013 tarihinde “gördüğü en yüksek seviye” rekoru)
Bugünkü rakamları ise hepiniz biliyorsunuz. Elbette zaman içerisinde küresel konjonktürdeki gelişmelerin de etkisi oldu ancak bugün topluma masum ve çevreci bir sivil eylem olarak anlatılmaya çalışılan sokak hareketlerinin Türkiye’nin ekonomi güvenliği risklerini artıran sürecin başlangıcı olduğu gerçeğini takdirlerinize bırakıyorum.
