|
Gözler Merkez Bankası’nda

Bugün gözler Merkez Bankası Para Politikası Kurulu’nda olacak. Zira uzunca bir süreden bu yana oldukça yüksek bir seviyede tutulan politika faizinde hissedilir bir indirim için hem yurtiçindeki hem de yurtdışındaki veriler ve gelişmeler uygun zemini oluşturdu. Dahası önden yüklemeli faiz indirimi için manevra alanı da hazır durumda.



İNDİRİME ALAN AÇAN YURTDIŞI GELİŞMELER NELER?

Bir anekdot ile başlayalım. Her yıl Ocak ayında gerçekleşen ve yeni mezun ekonomistlerin iş görüşmelerini yaptığı ASSA Konferansı’nda bu yıl FED eski başkanları Ben Bernanke ile Janet Yellen arasında geçen konuşma dikkat çekti. İkili arasında geçen sohbette “Ekonomiler yaşlanmadan dolayı durgunluğa girmez” diyen Janet Yellen’a, “Durgunluk ekonomilerin öldürülmesi sonucu ortaya çıkar” şeklinde cevap veren Bernanke gelişmiş ülke ekonomilerinin kırılgan halini net bir şekilde ortaya koydu.

İçinden geçtiğimiz dönem; ekonomilerin merkez bankaları tarafından uygulanan yüksek reel faiz politikaları ile durgunluğa girdiğini bir kez daha göstermiş oldu. Avrupa Merkez Bankası döviz kurunu zayıf tutacak politikalar izlerken FED’in başarısız normalleşme süreci çok tepki topladı. Bugün FED’in dünyanın geri kalanına ciddi zararlar veren politikasından geri adım atmaya hazırlandığını görüyoruz. Artık Temmuz ayında FED’in faiz indirimi değil faizi ne kadar indireceği konuşuluyor. Öte yandan IMF Başkanı Christian Lagarde’ın Avrupa Merkez Bankası’nın başına geçmesiyle birlikte zayıf Avrupa ekonomilerinin desteklenmesine yönelik adımların artarak geleceğini öngörebiliriz. Özetle gelişmekte olan ekonomiler için yurtdışındaki gelişmeler olumlu bir hava oluşturmaya başlamış durumda.

YURTİÇİNDEKİ GELİŞMELER NE DİYOR?

Yurtiçinde ise enflasyona dair değerlendirme yapmadan önce dış denge, büyüme ve istihdama ilişkin gelişmeleri iyi anlamak gerekiyor. Zira geçmişe dönük değerlendirmeler ile para politikası kararları alınmaması gerektiğini ülkemizde bir süredir izlenen para politikasından çok iyi biliyoruz. Enflasyon çok yükseldi diyerek yüksek faiz ortamına mahkum edilen ekonominin dengelenme sürecini rayından çıkarma riski kabul edilemez hale geldi. Yüksek faizin yatırım ve tüketimi tamamen durdurma noktasına getirdiği yadsınamaz bir gerçek.

Dahası yüksek faizin etkisiyle ekonominin likiditesini sağlayan kredi mekanizması da durma noktasına geldi. Firmaların tüm kazançlarını aşırı faiz yükü altında bankalara aktarmak zorunda kaldığı rakamlara yansıyor. Bankacılık sektörünün kredi vermeyerek firmaları darboğaza sürüklediğini ve ipotekli gayrimenkullerin teminat değerlerini en düşük seviyede uyguladığını kim inkar edebilir? Özellikle yabancı ortaklı bankalar ana şirketlerinin kredi politikalarını takip ederek kredi vermede aşırı muhafazakar davrandıklarından ayrılan karşılık miktarları artmış ve bu da daha da yükselen kredi maliyetlerine yol açan kısır bir döngüye dönüşmüştür.

Enflasyon tarafında ise ekonomik aktivitedeki gelişmeler ve özellikle tüketimdeki daralma ile kurun değer kaybının gecikmeli etkilerinin ortadan kalkmasıyla düşüşün belirgin hale geldiğini görüyoruz.

GELİŞMEKTE OLAN EKONOMİLERİN GELİŞMEMİŞ ENTELLEKTÜELLERİ

Bu kısmı yazarken birkaç kez düşündüm. Belki biraz ağır olabilir. Ancak kim üzerine alınırsa alınsın kayda geçirmekte fayda var. Türkiye’deki bazı entellektüellerin(!) kişisel angajmanları yüzünden ölümüne savundukları ezberlerin piyasada ne kadar hakim olduğunu görüyoruz. Bu bakımdan Merkez Bankacılığı adı altında ekonomik durgunluk politikalarını ezberlemelerini ve dayatmalarını yadırgamıyorum. Ancak dikkatten kaçmaması gereken bir nokta var; Gelişmiş ülkeler kendi ekonomilerini desteklemek amacıyla Merkez Bankalarını sonuna kadar kullanabilirken, gelişmekte olan ülkeler için bu “utanılacak bir durum” olarak algılara yerleştirilmektedir. Bu bakımdan sıcak para üzerinden terbiye edilen gelişmekte olan ülkelerin kısır döngüden çıkarılması için cesur ve güçlü adımlar atılması zorunludur.

NE YAPMAK LAZIM?

Yüksek reel faizler ekonominin durgunluğa girmesinde en belirleyici faktördür. Küresel ekonomilerin canlılığını koruması için borçlu hane halkı ve firmaların düşük faiz ortamında faaliyetlerini devam ettirmesi gerekir. Bu bakımdan dış dengede görülen güçlü iyileşmenin ve içeriden gelen olumlu verilerin etkisi ise risk primleri önemli miktarda düşen ülkemizde de yüksek faizin yol açtığı olumsuz etkilerin ortadan kaldırılması için daha fazla geç kalınmamalıdır.

Dahası faiz indiriminin ötesinde Merkez Bankası’nın likiditeye yönelik ilave adımlar atması konusunu da ayrıca ele almak gerekiyor.

#Merkez Bankası
#Faiz
5 yıl önce
Gözler Merkez Bankası’nda
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim
Columbia’da ‘Filistin’le Dayanışma Çadırları’