|
Kaybetmeye mahkûm bir ekonomik model; DSGE ve sıcak paracılık!
2020 yılının son günü
“Faiz, sıcak para, dolarizasyon ve çalışmayan modeller”
başlıklı bir yazı yazmış ve bizim Merkez Bankası da dahil olmak üzere ana akım iktisadın amentüsü haline gelmiş DSGE yani
“Dinamik Stokastik Genel Denge”
modelini uygulayanların neden kaybetmeye mahkûm olduğunu belirtmiştim. Her ne kadar ana akım iktisadın sıcak paraya dayalı politikalarını savunanlar ısrarcı olsalar da bu politikalar artık ekonomi üzerinde kalıcı tahribatlar bırakmaya başladı.
TÜRKİYE’NİN POTANSİYEL BÜYÜMESİ NEDEN DÜŞÜYOR?

DSGE modelini savunan ana akım iktisatçıların varsayımlarına göre; bir ülkedeki para ve maliye politikalarının potansiyel büyüme üzerinde kalıcı etkisi yoktur. Oysa son dönemdeki araştırmalardan elde edilen ampirik bulgular, talep düşüşlerinin potansiyel büyüme üzerinde kalıcı etkilere yol açtığını göstermektedir.

Avrupa Merkez Bankası ekonomistlerinin yaptığı bir çalışma; DSGE modelinin temel makro ekonomik değişkenlerin %80’ini tutarlı bir şekilde açıklayamadığını ortaya koymaktadır. Bir süreden bu yana böylesi tutarsız bir modele dayalı uygulanan aşırı sıkı para politikası ve yüksek faizin talep üzerinde yarattığı baskılar, ekonomi üzerinde kalıcı hasara neden olmuş ve Türkiye’nin uzun yıllardır %5 olarak ifade edilen potansiyel büyümesini son öngörülere göre %3,5 civarına düşürmüştür.

KUSURLU BİR MODELDEN ETKİLİ SONUÇLAR BEKLENEBİLİR Mİ?

Nobel Ekonomi Ödülü sahibi Paul Krugman, DSGE modelinin önceden doğru tahmin ettiği hiçbir olay olmadığını ifade ederken yine Nobel Ekonomi Ödülü sahibi Joseph Stiglitz de DSGE modelinin makroekonomik bir model oluşturmak için iyi bir başlangıç sağlayamayacak kadar kusurlu bir model olduğunu söylüyor. Oysa biz içeride hala ısrarla DSGE’ye dayalı para ve maliye politikaları uygulayarak bir dengeye varmaya çalışıyor ve buna itiraz edenleri de bilgisizlikle suçluyoruz.

3 AYLIĞINA GELEN SICAK PARA İÇİN 12 AYLIK REEL FAİZİ HESABI YAPILIR MI?

Gördüğüm kadarıyla Merkez Bankası yaşanan enflasyonun tüm sorumlusu olarak dolar/TL’yi görüyor. Bu yüzden de üstü kapalı bir döviz kuru seviyesi hedeflemesi yaparak tüm stratejisini doları düşürmeye odaklıyor. Bunun için de yüksek faiz ile sıcak para çekerek içeriye döviz girişini artırıp yurtiçi yerleşiklerin de yabancı para mevduatlarını Türk Lirası’na döndürmelerini sağlamaya çalışıyor. Bu stratejinin temeli de yüksek reel faiz vermekten geçiyor.

Yani ağırlıklı olarak 12 ay sonrası için beklenen enflasyonun üzerinde bir para politikası faizi belirleyerek yabancıların daha fazla döviz getirmesini umuyor.

Peki gerçek durum ne? Kasım ayında değişen ekonomi yönetimine maalesef kötü bir haberim var. Şubat ayının sonundaki döviz seviyelerinden yola çıkarak basit bir hesaplama yaparsak; 3 aylık dönemde sıcak paranın dolar cinsinden elde ettiği getiri %20’yi geçmiş durumda. Son günlerde ABD tahvillerinde yaşanan yükselişle beraber sıcak paranın hızlı çıkışı bizim gibi gelişmekte olan ülkelerdeki yerel paraların değer kaybını da hızlandırdı.

Oysa bir an için pek çok kişi yüksek faizin ve aşırı sıkı para politikasının işe yaradığına, kurun düşmeye devam edeceğine, kalıcı fiyat istikrarı için uygun zemin oluştuğuna ve yurtiçi yerleşiklerin dövizlerini TL’ye döneceğine inanmıştı. Sonuç ise oldukça farklı oldu; sıcak para kazanırken
“sıcak paracılık”
yine kaybetti.
#DSGE
3 yıl önce
Kaybetmeye mahkûm bir ekonomik model; DSGE ve sıcak paracılık!
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset