|
İstanbul’un sakinlerine ve aktiflerine kesintisiz hitabı

31 Mart seçimlerini sonuca göre pozisyon tazelemek adına rölantide bekleyen şakşakçılardan, sorumlulardan veya seçilemezsek boşuna uğraşmayalım diye işleri yokuşa süren yetkililerden dem vursam ne olur ki! Malzeme biziz, bir kadro gidiyor başka kadro geliyor; tavırlar yaklaşımlar değişmiyor.



Yine de ekonomiyi dolar spekülasyonlarına kilitlemeyen, memleketi için elini taşın altına koyup çalışan, şehit olan, gazi olan, yakınlarını kayırmayan, liyakat üzere canla başla gayret eden yöneticileri de gördük, onların dirayetiyle savuşturuyoruz elan bütün yerel ve kürese fitneleri.

Seçimin henüz sonuçlarının belli olmadığı saatlerde meydana çıkıp net bir tonla “mesajı aldık” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, iki ay boyunca tek başına meydanlarda ter attı, bazen günde sekiz miting yaptı. Sonra da daha ilk anda büyük şehirlerdeki sonuçları kabul etti, hataları görmek gerek dedi, kimse davamızdan önemli olamaz, ders çıkaracağız gereken adımları atacağız dedi, ilahi takdire tevekkül etti, sonuç ne olursa olsun hayır vardır dedi.

İmdi sanki o erken bir saatte bunları söylememiş gibi bir irade şehirde “AKP kazandı” afişleri astırdı. Tam bir sabotaj. Bunu yaptıranlar derhal ortaya çıkarılmalı. Binali Bey’in yine sonuçlar belli olmadan kazandık açıklaması yapmasındaki problemli tavrı da açıklanmalı. Aynı şekilde AA’ya veri akışını durduran irade kimdir, YSK biz değiliz dediği için, seçmenlerin bu içerdeki tuhaf durumu hakkıyla bilmesi için soruşturma şart. Bu acil temennilerle başlayalım, dua niyetine beklentilerimizi sıralamaya. Bir İstanbul seçmeni olarak.

***

Şimdi CHP’nin büyük şehir başkanları olduğu ve ilçelerinin çoğunun AKP’li olacağı şehir yönetimlerinde ne tür oyunlar, kumpaslar, algı operasyonları, ne tür fitne fesat davaları ile siyaset kilitlenecek seyredeceğiz. Lakin kumpas ve algı operasyonu dışında şehir yönetimi ve yaşam kalitesine dair icra görmeyi istemek de seçmenin en doğal beklentisi.

Eskiden CHP’nin Milli Şef döneminde ve sonraki bütün darbelerle dolu uzun vesayet yılları sürecinde devlete sahip çıkan, her tür kanlı operasyonların üzerini kendi bekası adına örten zihniyetinin nasıl AKP iktidarında değiştiğine de tanık olduk.

Tayyip Bey’e olan nefretleri ve onu indirmek için her tür hileyi (teröristlerle işbirliği yapmak, tanklar dolusu silahın sivilleri katleden teröristlere küresel aktörler tarafından verilmesini meşru bulmak vs.) mübah kabul etmelerindeki tutum en sıradan CHP’lileri bile devlet muhalifi haline getirmişti epeydir.

Muhalefet elbet farzdır, lakin adaleti tesis etmenin tek koşulu her şeye muhalif olmak değildi. Şimdi bu parti devletin imkânlarını yeniden kullanmaya başladıkça, CHP’li seçmenlerin artık kör gözüm parmağına düşmanlık yapmaktan vazgeçip terörü, fitneyi, hileli yönetimleri kaynağından deşifre etmeye veya sorgulamaya başlamalarını temenni ediyorum.

***

Güneydoğu seçmeninin teröre ve şantaj siyasetine hayır demesi bu seçimlerin en önemli sonuçlarından biri şüphesiz. Sıcağı sıcağına bütün çileyi çeken bölge insanı gidişatı ne olursa olsun diyerek onca tehdide, gözdağına ve baskıya rağmen bu kez sonucu kendi iradesiyle değiştirmeyi göze alırken onların bıraktığı oylara sahip çıkan Türkiye’nin batısı oldu.

Türkiye’de bu sosyolojinin iç yüzüne ışık tutmaya çalışanlardan olduk yıllarca. Geldiğimiz çevrelerde barış masasını deviren terör olaylarını meşru bulmaya, direniş ve muhalefet adına masumların katledilmesini onaylamaya verilen desteği defalarca tabir edecek kadar tanıdık, tanıyoruz. Bundan sonra halkını canı ve haysiyeti pahasına canlı kalkan misali kullanamayacağını görenlerin artık net bir biçimde siyaset adına daha başka yöntemlere başvurmasını temenni ediyorum.

***

Dış basını yine iki cümleyle geçelim. Seçim gecesi bir iki oyun kaderi belirleyeceği iki büyük şehir için en erken saatlerde atılan başlıklarda Erdoğan’ın uğradığı ağır hezimetten bahsediyorlardı! Değişeceklerini beklemesem de bundan sonraki süreçte vicdanı örtülü olmayanların gönlünü açmasını diliyorum.

***

Gelelim şehirlere, İstanbul’a, yaşadığımız yere, sevdiğimiz yere. Kaç yazıdır şerhlerimi, beklentilerimi yazıp durma hakkını kendimde bulduğum gönül mahalline. Üsküdar’da iki vapur arası beklerken yeni açılan meydanda bir yürüyeyim dedim. Kimse kusura bakmasın, fakat tıpkı Taksim’deki gibi berbat bir şehircilik örneğinin içinde buldum kendimi. Bu meydan projelerini onaylayan iradeden hangi parti hangi yetkili merci olursa olsun seçmenin hesap sorma hakkını sonuna kadar kullanabilmesini diliyorum.

Üsküdar gibi sahildeki meydandan bakınca göz alabildiğine kazulet binaların, karman çorman yapılaşmanın, derme çatma binaların üst üste ve iç içe hiçbir üsluba uymayan bir kakafoni içinde yığılmasını biraz olsun örten perdeler tamamen ortadan kaldırılmış, çıplak bir alan kalmış sahilde.

Sanki o berbat manzara iyice ortaya çıksın diye! Bir de bütün meydan koca koca çöp sepetlerine terk edilmiş. Ne çiçek, ne kıvrım, ne estetik, ne ruh, ne gönül! Sadece konteynırlar!

***

Meydanlar şehrin kalbidir. Kalp mânâdır, aşkla alıp verdiğinde gönül olur. Şimdi olan kalpten ziyade sadece bir kalıp. Zevkten, birikimden, etik ve estetikten, ruhtan, insandan dem çekemeyen bir kalıp.

Bunun da kültür ve sanatın yapıtaşı olduğu toplumun maneviyatında ve nihayet habire hedeflenen medeniyetin neresinde durduğuna illa bir seçim vesilesiyle karar vermek zorunda mıyız bilmiyorum. Şehre ruhunu veren gönüldür, siyasi oy değil!

İstanbul’da başkan kim olursa olsun, ortaya çıkan eserlere göre, bizlerde devam eden hayatın tecellilerine göre mânâyı tabir etmeye çalıştık bugüne kadar. Bundan sonra da kaldığımız yerden devam edeceğiz inşallah.

Çünkü rüyasını gördüğümüz İstanbul’un bize her seviyeden hitabı kesintisiz devam ediyor ve onu yönetenlerden bağımsız olarak her gün bize yeni bir söz söylemeye devam ediyor. İşitmek isteyene.

#31 Mart
#Seçim
#İstanbul
5 yıl önce
İstanbul’un sakinlerine ve aktiflerine kesintisiz hitabı
Gazeteci ile siyasetçi...
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru
Demografik dönüşüm
Seçim bitsin, önümüze bakalım!