|
Erdoğan karşıtı ittifakın paradoksu

Son operasyonla tartışılan veya tartışılması teklif edilen iki önerme var gibi görünüyor. İlki ''Yolsuzluk yolsuzluktur, önce bunu üzerine gidelim'', diğeri ise ''Yolsuzluklara tabii ki karşıyız, ancak yolsuzluk görünümlü bir siyaset mühendisliği var'' şeklinde özetlenebilir.

İlk grubun analizlerinde darbe girişimi, bir ihtimalden ziyade, yolsuzluk iddialarını ''sulandırma'' gerekçesi olarak yer alıyor. Diğer grubun yolsuzluk hassasiyeti ve eleştirileri görmezden geliniyor. Geçmişin tecrübelerinin içinden ve gelişmelerin anormalliklerine bakarak düşünenler ise, yolsuzluk ihtimalini görmezden gelmiyor, ancak çok ciddi bir tehdit algılıyor. ''Görmezden gelmeleri de beklenemez'' denebilir. Çünkü operasyon ve sızdırılan birçok kullanışlı malzeme, bu iddiaları önemsemeyi zorunlu kılıyor. Zaten belli ki bu sızdırmalar da, tartışmayı bir noktada yoğunlaştırma amaçlı.

Oysa, siyaset, hukuk, sosyoloji ve hayatın kendisi hiç bu kadar basit bir zemine oturmuyor. Bunun herkes de farkında. Değillerse dahi, bu durum faktörlerin varlığını ve üzerimizdeki etkisini ortadan kaldırmıyor.

Biraz daha soğukkanlı bakanlar, bu dikotomiye sıkıştırılmaya zorlanmalarının normal olmadığını görüyor. Rasyonel bir insan, aynı anda hem yolsuzluğa, hem de bunun demokrasi dışı kullanımına karşı çıkabilir. Sadece bu sıkışmaya zorlanıyor olma halinden bile, tartışılması istenen şeyin aslında yolsuzluk olmadığını anlayabiliyoruz. Tartışılmak istenen Erdoğan''ın kendisi ve siyasi geleceği olduğu açık... Kamuoyu bunu böyle algıladığı oranda, hep birlikte işin yolsuzluk boyutundan zaten çıkmış oluyor, kendi kaderimizle ilgili daha önemli bir şeyi tartışıyor hale geliyoruz. Ülkedeki milyonlarca insan da, Erdoğan''ın kaderini kendisi ile özdeşleştirmiş durumda ve bu özdeşlik sadece duygusal nedenlere dayanmıyor.

Bu paradoksal durum, operasyonun zamanlaması, seçilen yöntemler ve bu iddiaların muhalefet bloğunun kullanım biçiminden kaynaklanıyor.

Aslında, ''yeni'' bir muhalefet stratejisi, geçmişte defalarca denenmiş olan, ya da böyle algılanabilecek türden bir harekâtın tabanda doğuracağı refleksi hesap ederdi. Ama yaklaşan kritik seçimler, ''bu son fırsatın'' en iyi şekilde değerlendirilmesi için acilci bir ruh hali yaratıyor. Bu noktada, yolsuzluklar konusunda ne kadar eski Türkiye''deysek, iktidarla mücadele yöntemlerinde de o kadar eski Türkiye''deyiz. Erdoğan''ın mücadeleyi genişleterek ve geri adım atmadan sürdürmeyi seçmesi de, bu eski Türkiye yöntemlerinin tekrarlanıyor olmasına doğrudan bağlı. Erdoğan''ın, farklı bir stratejiyle karşılaşması halinde farklı davranması beklenebilirdi. Ama ortada yolsuzluğun kendisi dahil eğer ''yeni'' bir şey yoksa, neden bunu yapsın ki?

Dolayısıyla, bu anlamda Erdoğan''ın çok iyi bildiği bir zemin üzerinde mücadele sürüyor. Bu mücadelenin, Erdoğan karşıtları için ''zaferle'' sonuçlanması, güç dengelerinde bir değişim ile mümkün. Belli ki bunun gerçekleştiği farz ediliyor. Hizmet Hareketi''nin ileri gelenleri ile Erdoğan arasında yaşanan kopuş, ortaya çıkan ve çıkması beklenen dosyalar, CHP-Mustafa Sarıgül ile CHP-Mansur Yavaş koalisyonu, beyaz medya, beyaz sermaye ve puslu havada her zaman kullanışlı olmuş sekter küçük sol gruplarla yakalanmaya çalışılan sinerji, yeni bir Türkiye''yi ima etmese de, 2002, 2007 ve 2011''deki ittifakın kimyasını değiştirmiş durumda.

Lakin, Erdoğan''ın da ciddi avantajları ve yeni malzemeleri var. Avantajı, bu son hamlede ''yeni'' olanın sadece ittifak kimyasının değişimiyle sınırlı, yöntemlerin ise şüpheli ve çok tanıdık olması. Operasyonun seçim öncesine denk getirilmesi, ittifaktaki değişimin tabanı rahatsız edecek denli hızlı ve grotesk şekilde gerçekleşmesi, CHP''nin sağ, oportünist ve başörtülü adayları torbaya atmaktaki beceriksiz görüntüsü, üç farklı operasyonun aynı anda planlanması, Halk Bankası faktörü ile, olayın küresel ve milli boyuta çıkarılma imkanı, mücadelenin hayati olduğunu halka anlatmak için Erdoğan''a sağlam argümanlar yaratıyor.

Yeni olan ise, 2002 veya 2007''de olmayan çok hayati bir şey... Yani artık değişim veya reformlar, başarılacağı şüpheli bir vaatler silsilesi olmaktan çıkmış, tabanın 11 yıldır dokunup gördüğü, hayatındaki etkisini tecrübe ettiği gerçek bir tarih haline gelmiş durumda. AK Parti ile MHP tabanı ve hatta CHP''nin Erdoğan nefreti ile malul olmayan rasyonel kesimleri bile, son 11 yılda elde edilen kazanımları ve bu kazanımların vaat ettiği yeni Türkiye fırsatını kaybetmek istemiyor. Buna Çözüm Süreci''nin Erdoğan''ın olası gidişi ile sona ererek, çok daha kanlı ve ucu açık bir kaosa dönüşeceği gerçeği eklendiğinde, sadece Kürt değil, Türk sosyolojisini de karabasanlar basıyor.

Aslında görmek istenseydi, Erdoğan ile meşru, yeni ve demokratik bir mücadelenin formülü de burada yatıyordu. Yani öyle bir iddia ile ortaya çıkılmalı ki, halk kitleleri buna ikna olsun. Ancak, CHP''nin Yeni Türkiye''yi taşıyabileceği güvenini vermesi mümkün değil. CHP yeni Türkiye ile ilgili hiçbir şey söyleyemediği gibi, artık tamamen algı ve siyaset mühendisliklerinin yap-boz tahtası haline gelmiş durumda.

Bu zaaf çok iyi bilindiği için, yolsuzluk operasyonunun içinde işlevselleştiği kapışma, yeni, meşru ve demokratik bir siyasi zeminin değil, bir güç savaşının üzerinden yürüyor. Bunun önümüzdeki kritik üç ay içinde asla işe yaramayacağı gibi bir iddiam yok. Ama muvaffak olunması halinde bile, ''yeni'' iktidarın ciddi bir meşruiyet eksikliği kayasına ta en baştan çarpacağı tahmin edilebilir.

Anlaşılan halkın sadece oyları hesaba katılıyor, kendisi değil.

10 yıl önce
Erdoğan karşıtı ittifakın paradoksu
Tevradî bir mitin Kur’anî bir kıssa ile tashihi
i-Nesli anlaşılmadan siyaset de olmaz, eğitim de…
İç talebe ilişkin öncü göstergeler ilave parasal sıkılaştırmaya işaret ediyor!
Enerjide bağımsız olmak
Târihin doğru yerinde durmak