|
Hayat güzeldir!

Buyrun bakalım. Ben de çiçek-böcek yazarı oldum çıktım… Kendimi güllü elbisesi, kırmızı bantlı çemberiyle, kırlarda çiçek sepetiyle dolaşıp, ''Hayat Güzeldir'' diye bağıran ''Şirine'' yazarlar gibi hissediyorum. Hatta bakın bugün size mutlu olmanın yollarını anlatacağım.. Bugünlerde böyle… Havalardan mıdır nedir! Geçer yakında… Azıcık idare edin.

Öncelikle, geçen haftaki Sultanahmet''te Kahvaltı yazıma gösterdiğiniz ilgi için çok teşekkür ederim. Kiminiz mail attınız, kiminiz yazıyı kesip delil olarak, bizzat geldiniz yanıma Sultanahmet''e davet etmek için! Haklısınız. Söyleyin ben gelirim demiştim… Ama tabii ki hiçbirine gidemedim davetlerin. Keşke gidebilseydim. Sonra oturup yalnızlıktan ve mutsuzluktan yakınan herkes için bu yazıyı yazmaya karar verdim; ''aslında hiç de zor değil mutluluk'' demek için. İşte o maddeler...

*Birincisi, birazcık huzur ve mutluluk için illa çok özel bir yerlere gitmenize gerek yok. Evinizin arka penceresinden, baharın tüm kıpırtısını içinde hisseden bir ağaca bakarak yudumladığınız çay bile bazen ayaklarınızı yerden kesebilir. Ya da top oynayan çocukların sokakta yankılanan sesine karışan, güneşin perde perde inen ışıkları, birkaç dakikalık molayla ısıtabilir içinizi.

*İkincisi: ve en önemlilerinden biri , sakın ola yerli dizi izlemeyin… Denedim, gördüm. Bu diziler insanın psikolojisini ve kimyasını bozuyor. Ne zaman ki dizi izlemeyi bıraktım, kendime geldim. Gerçekten sizin de tansiyonuzu yükseltip, sinirinizi bozmuyor mu bu diziler? Hiç alakamız olmayan konularda neden durduk yere üzülelim ki!

*Çevrenizde ne kadar dizilerdeki karakterlere benzeyen, entrikacı, konuşkan, doğallığından ve samimiyetinden şüphe duyduğunuz insan varsa uzaklaşın; arkanıza bile bakmadan kaçın hemen. Çok yorucu olur ve sizi mutsuz eder öyle insanlar…

*Mail atan okurlarım yalnızlıktan şikayet etmiş daha çok. Mutlu olmak için ikinci, üçüncü kişilere ihtiyacımız yok ki… Tabii ki paylaşmak güzeldir. Ama yoksa öyle birileri, üzülmeye de değmez. Durumunuz hepten vahimse ve gerçekten yapayalnızsanız bu hayatta ona bile takılmayın, size bir köpek ya da kedi beslemenizi öneririm. Mesele kendi dünyanızı kurmaktan geçiyor yani, kiminle ya da neyle olursa olsun. Kuramayanlar mutsuz oluyor.

*Sakın geçmişe kilitlenip kalmayın. Çünkü onu değiştiremezsiniz. Geleceğe bakın. Orada yapabileceğiniz çok şey var. ''Oturduğu yerden konuşuyor işte'' dediğinizi duyar gibiyim. Ama öyle değil, en az söylemesi kadar kolay yapması da merak etmeyin. Ne yaparsanız yapın unutamıyorsanız geçmişi o zaman inkar edin… Yaşanmamış sayın her şeyi… (Ben sizin için daha ne yapayım)

*İşin sırrı sahip olamadıklarımızı değil, olduklarımızı görmekte aslında biraz da… Bazen o kadar kör ve aç gözlü oluyoruz ki başkalarına karşı, elimizdeki cevherleri görmemeye başlıyoruz. Hem insanların sahip olduklarından bize ne ki...

*Başkaları ne yaparsa yapsın, ne derse desin bu sizi üzmesin. İnsanların eli ya da ağzı torba değil ki. Hem her insan kendi yaptığından sorumlu. Kötü olan sizseniz o zaman üzülebilirsiniz.

*Hep temiz kalmaya çalışmalı bence, şartlar ne olursa olsun dünya kirletememeli bizi. İnsan olmayı bırakmamalı ne olursa olsun, ucu kime dokunursa dokunsun.. (Gerçi bu devirde bu o kadar zor ki...)

''Oooo ben bunları yaparsam kanatlanır uçar, ererim. Mutluluk da ne ki'' diyorsanız şairlere kulak verin. Bırakın onlar hissettirsin size hayatın güzelliğini, gerisi gelir.. İlk ilhamınız benden.. İşte Orhan Veli... Terapinizin ikinci maddesine Orhan Veli''yi ekleyin...

Ne hoş, ey güzel Tanrım, ne hoş / Mavilerde sefer etmek! / Bir sahilden çözülüp gitmek / Düşünceler gibi başıboş. / Açsam rüzgara yelkenimi; / Dolaşsam ben de deniz deniz / Ve bir sabah vakti, kimsesiz / Bir limanda bulsam kendimi. / Bir limanda, büyük ve beyaz... / Mercan adalarda bir liman.. / Beyaz bulutların ardından / Gelse altın ışıklı bir yaz.

15 yıl önce
Hayat güzeldir!
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi