|
Fransa’nın yaptırım tehditleri için Ankara ne diyor?

Son dönemde Türkiye ile Fransa arasında yaşanan gerilimin değişik alanlardaki çıktılarını anlattığım Pazartesi günkü yazımdan sonra, geçmişte önemli ve üst kademelerde devlet görevleri üstlenmiş bir isimden dikkat çekici bir mesaj aldım.

İlgili isim, Doğu Akdeniz meselesinin Fransa için ne kadar önemli olduğunu anlattığı mesajında “Fransa’nın Milli Güvenlik Strateji Dokümanında Doğu Akdeniz önceliği vardır. Ellerindeki tek uçak gemisinin birinci amacı da budur” diyordu.

Aynı isim, Ankara’nın Doğu Akdeniz meselesinde izlediği ‘askeri gücü önceleyen’ zorlayıcı (coersive) diplomasiyi sonuna kadar sürdürmekle birlikte, eşzamanlı olarak AB ve NATO ülkeleri ile ilişkileri güçlendirerek Fransa’nın öncülük ettiği ‘ittifaklaşma’ hamlelerini zayıflatmayı öneriyordu.

HEM ZORLAYICI DİPLOMASİ HEM DOĞRUDAN DİPLOMASİ

Aslında biraz dikkatli şekilde bakınca, bu öneriye uygun düşecek tarzda bir yönetim anlayışının da sergilenmekte olduğunu görebiliyoruz.

Bir taraftan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ifadelerine yansıdığı gibi “Kimsenin hakkında gözü olmayan ama kendi hakkını da gerekirse söke söke alma” iradesini ortaya koyarak ‘zorlayıcı’ diplomasi kanalları işleten, diğer yandan, hakkını, hukukunu ‘sözle’ yani doğrudan diplomasi ile kollamaya çalışan bir anlayış.

Var mı?

Evet var.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçen hafta Merkel’le yaptığı video konferans görüşmesini, NATO Genel Sekreteri Stoltenberg’le yaptığı görüşmeleri, Avrupa Konseyi Başkanı Charles Michel’le kurduğu teması böyle bir çerçeve içinde değerlendirebiliriz.

Malum, 24-25 Eylül’de Avrupa Birliği Zirvesi yapılacak ve Fransa, Türkiye’yi bu zirvenin bir numaralı gündem maddesi haline getirmeye çalışıyor.

Fransız Dışişleri Bakanı Le Drian, birkaç gün önce ülkesinin Türkiye ile ilgili niyetinin ne kadar bozuk olduğunu gösteren açıklamalar yaptı.

Fransız Bakan Doğu Akdeniz konusunda “Bu konunun görüşülebilir olduğunu göstermek Türklere kalmış durumda. Eğer gösterebilirlerse masadaki tüm sorunlar için verimli bir döngü oluşturabiliriz” dedi.

Bu ifadelerin arkasından Türkiye’ye yönelik AB yaptırımları bahsine sözü getirip tehdit gibi sözler sarf etti:

“Her türlü önlemi görüştük. 24-25 Eylül’deki Zirve’de en öncelikli konu bu olacak. Seçeneksiz değiliz. O (Erdoğan) bunu biliyor.”

“YAPTIRIM TEHDİDİ BEYHUDE ÇABA. BU YAKLAŞIM BİZİM ANCAK KARARLILIĞIMIZI ARTTIRIR”

Fransa Dışişleri Bakanı’nın bu sözlerinin ne anlama geldiğini, Türkiye’de nasıl karşılandığını anlamak için, Ankara’nın karar mekanizmalarında sandalye sahibi olan üst düzey iki ayrı isme “Bu sözleri nasıl yorumluyorsunuz” diye sordum.

Bu isimlerden biri şu cevabı verdi:

“Yaptırım söylemi/tehdidi beyhude bir çaba. Bu yaklaşım sadece bizim kararlılığımızı arttırır. AB tarafsız olmalı ve Yunanistan’ın tek taraflı, maksimalist ve gerilimden yana tavrını artık görmeli ve kabul etmeli.”

Bu da aynı soruya diğer üst düzey yetkilinin cevabı:

“Türkiye uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarını takip ediyor. Fransa seçenek arıyorsa önce sürekli diyalogdan ve diplomasiden uzak olan Yunanistan’a karşı seçeneklerini araştırsın. Türkiye’ye tehdit ve yaptırım diliyle konuşmanın bu dili tercih edenlere zarar verdiği bilinmektedir. Türkiye de seçeneksiz değildir. Her türlü gelişmeye karşı alternatif senaryoları hazırdır. Biz her zaman diyalog ve diplomasiden yana olduk. Bu tavrımızı da en net şekilde Almanya ve AB gördü. NATO’da da bu yönde tavrımızı ortaya koyduk. Ama her seferinde sözünü tutmayan ve sürekli kendisine inanıp yola çıkanları yarı yolda bırakan Yunanistan’ı ‘AB dayanışması’ adı altında koşulsuz şartsız destekliyor görünmenin çıkmaz sokak olduğu da artık anlaşılmalı.”

Fransa Dışişleri Bakanı’nın Türkiye ile ilgili sözlerini nasıl yorumlarsınız diye sorduğum soruya gelen bu cevaplardan birkaç maddelik çıkarım yapabiliriz.

Mesela şöyle şeyler söylenebilir:

-Yaptırım söylemi/tehdidi Türkiye’ye sökmez (Bknz. ABD ile yaşanan benzeri süreçte ortaya çıkan refleksler). AB hakkaniyete uygun davranıp, Yunanistan’ın şımarık hallerini görmeli.

-Ankara’nın diyalog ve diplomasiden yana bir tutum sergilemekte olduğunu özellikle Almanya’nın görmüş olması önem taşıyor.

Almanlar, AB dayanışmasına uygun düşecek bir söylemle hareket ediyor olsalar da, Fransızların askeri gücü denkleme sokarak, Avrupa’nın süper gücü olma stratejisi izlemesinden rahatsızlar.

İkincisi, Yunanistan’ın Doğu Akdeniz konusunda maksimalist bir tutumla hareket ettiğini onlar da görüyorlar ve Merkel’in 10 gün önceki sözlerine yansıdığı gibi “Sadece haklı olduğu noktalarda” Yunanistan’ı desteklemekten yanalar.

Mefhum-u muhalifinden bakıldığında bu yaklaşım, Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin de haklarının olduğunun kabulü anlamına geliyor.

#Fransa
#Doğu Akdeniz
#Yaptırım
#Türkiye
4 yıl önce
Fransa’nın yaptırım tehditleri için Ankara ne diyor?
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi