|
Havada büyük tuzak kokusu var

İyice belli oldu.

2023 Haziran seçimlerinin yapılacağı tarihe kadar geçecek olan dönem, Türkiye için tam bir sinir harbi içinde geçecek.

Ve en sinir bozucu söylem/eylemler, mülteciler/sığınmacılar üzerinden yürütülen provokasyonlarla karşımıza çıkacak.

Umut edelim, sinir harbi olarak kalsın, daha kötüsü olmasın.

Profesyonel provokatörler, kitleleri kaos ve kargaşa iklimine sürüklemek isteyenler sanki bir şeyler için aceleleri varmış gibi atağa geçmiş haldeler.

Sadece seçimler değil, son dönemde dış politikada geliştirdiği kritik inisiyatifler de, Türkiye’yi kendi haline bırakılamayacak kadar önemli bir ülke haline getiriyor.

Örneğin, Rusya’nın Ukrayna işgali sırasında alınan pozisyon.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, NATO’da bazı ülkelerin savaşın sürmesini istediğini söylemişti.

İsim vermedi ama o ülkelerin hangileri olduğunu cümle alem biliyor.

Türkiye’nin arabuluculuğunda İstanbul’da gerçekleşen müzakereler sonrası, Rusların Kiev’den çekilme kararı almasıyla ateşkes umudu ortaya çıktığında bu güçler, Ukrayna’ya masayı devirttiler.

Niçin?

Savaşın sürmesini istedikleri için.

Ukrayna cumhurbaşkanı Zelenski’nin Yunan medyasına verdiği demeçle Türkiye’yi Rus turistler üzerinden hiç de hafif sayılmayacak cümlelerle suçlamasını da hatırlatmış olalım.

Zelenski’nin kendi kararıyla o demeci verdiğinden ciddi kuşkularım var.

O densizliğin arkasında da, başka bir akıl olmalı.

Bir takım güçler, bu kritik süreçte Türkiye’yi kritik kararlar almaya, tercihler yapmaya zorluyor.

Kaos senaryoları üzerinden elini zayıflatmaya, gardını düşürmeye çalışıyorlar.

Ukrayna’ya da böyle yapıp, savaşın tam göbeğine taşımayı başarmadılar mı?

Tercihin yap, bizden misin? Onlardan mı dayatması yaparak.

Türkiye’de iktidarın direnç gösterip, Ukrayna savaşındaki dengeli tutumunu sürdürme kararlılığını ortaya koyması ile, sığınmacılar üzerinden toplumu kin ve nefret duygularıyla ayaklanmaya davet etme girişimleri arasında ilişki kurmak, yabana atılabilecek bir düşünce olamaz.

Turizmde yaz sezonunun başlangıcına az bir vakit kaldı.

Ekonomi için bu yılki turizm gelirleri oldukça önemli hale geldi.

Ukrayna savaşını tetiklemesiyle enerji fiyatlarında fahiş artışlar oldu bu kış.

Doğalgaz fiyatları büyük artış gösterdi.

Yıllık ortalama 40 ile 50 milyar dolar arasında seyreden enerji maliyetleri, fahiş fiyat artışları yüzünden yüz milyar dolar seviyelerine yaklaştı.

Bu nedenle cari açık rakamları beklenenin üzerinde seyretti.

Bu açığın turizm gelirleriyle kapanması öncelikli hedefler arasında yer alıyor.

Tam da bu ortamda, yani turizmde yaz sezonunun yaklaştığı, turistlerin tatil destinasyonları için nihai karar aşamasında oldukları bir ortamda, sosyal medya üzerinden halkı sığınmacıların üzerine yürütecek tarzda kışkırtıcı paylaşımlar birden artış gösterdi.

Mahir Kaynak’ın kitle psikolojisi üzerine kitap yazan akademisyen kızı Deniz Ülke Arıboğan, bu paylaşımların yabancı istihbarat birimleri tarafından hazırlanıp sürüme sokulduğunu söylüyor.

Kitlelerin psikolojisini yönetme anlamında istemli ve sistemli bir kampanya ile karşı karşıyayız anlayacağınız.

İstanbul Valiliğinin yaptığı son açıklamanın böyle bir farkındalık üzerine geliştiğini tahmin ediyorum.

“Gördüğünüz her yabancıyı Suriyeli sanmayın”
demeye getiren bir açıklamaydı o.

Sessiz istila safsatasına verilmiş bir cevap aynı zamanda.

Anlıyoruz ki, İstanbul’a yılın ilk üç ayında gökten turist yağmış.

Açıklamaya göre, yüzde 112’lik artışla İstanbul’u ziyaret eden turist sayısı 2 milyon 904 bin 460’a ulaşmış.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu da, TGRT’de Ercan Gürses’in programında Ortadoğu coğrafyasından geçen yıl 4 milyon ziyaretçinin geldiğini açıkladı.

Acelenin bir sebebi de bu galiba.

İnsanlar sokakta gördükleri her yabancıyı sığınmacı sansınlar, kin ve nefret duygularıyla dolup taşıp, onlara saldırsınlar!

Sonra da Türkiye, hiçbir yabancının sokaklarında güvenli şekilde yürüyemediği bir ülke haline dönüşsün.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, göç ve sığınmacılar konusunda samimi ve insani anlamda çok değerli bir duruş sergiliyor.

Bu kadar bilgi kirliliğinin, şu kadar kışkırtmanın, o kadar arsızlığın boy gösterdiği, sığınmacılara dönük nefret kampanyasının ürkütücü sonuçlarının ihtimal haline geldiği bir ortamda, cansiperane bir tutumla hareket ediyor.

Soylu’nun
“Savaş bitti, Suriyeliler Suriye’ye dönsün”
diyenlere dönük şu sözlerinin altını çizelim.
“Hadi Halep’e gönder de göreyim. Şu anda da Esed diyor ki, ‘Gelsin!’ Kim gidiyor? Herkes canından korkuyor. Hadi göndersinler. İnsanlar İdlib’de neden çadırda dursun, insanlar neden gıda paketlerine ihtiyaç duysunlar?”

Havada tuzak kokusu var dememizin nedenleri anlaşılmıştır umarım.

#Süleyman Soylu
#Mahir Kaynak
#Deniz Ülke Arıboğan
#İstanbul Valiliği
2 yıl önce
Havada büyük tuzak kokusu var
Mülâhaza etmek
Siyasetçileri bürokratlara kurban etmek
Musallada bir sosyolog daha… Vehbi Başer’in ardından
Taşkent’in öbür yüzü
‘Korkuluk’…