|
2021’e girerken…

Kısa vadeli ekonomi politikamızı belirlerken, şunları göz önüne almalıyız:

Bir,
son bir ayda olduğu gibi sıcak paranın girişiyle 8.50’den 7.30’lara inen dolar kurunun bu sefer sıcak para çıkışı ile aynı veya ötesi değerlere ulaşabileceğini, bu nedenle ekonomik düzenimizi güvenilmez sıcak para üzerine inşa etmenin fay hattına bina inşa etmek olduğunu unutmayalım! Türkiye kısa vadede istikrar ile toparlanacaksa, ekseriyeti yabancıya ait sıcak paranın girişiyle değil de hane halkının güvenini kazanan politikalar ile 260 milyar doları aşan mevduatın yüzde yirmisinin Türk lirasına dönmesiyle hedefini gerçekleştirilebilir. Bu şekilde yabancının tehditlerine, dış finansal baskılara daha dirençli kısa vadeli para arzı sağlamış oluruz. Bunun için de geçen hafta yazdığımız gibi öngörülebilir ve sürdürülebilir politikalar şart.
İki,
kur düşerken kur’un yüzde 15 gerilediği ortamda fiyatlar genel seviyesi yüzde 15’ten daha az düşer; buna kur’un fiyatlar üzerindeki yapışkanlık etkisi denir. Bu nedenle kur’u bir yukarı bir aşağı oynatmayacak politikalar geliştirilmelidir. Dalgalanan her kur, kalıcı enflasyon etkisi bırakır! Bu nedenle temel düşmanımız oynaklık olmalı.
Üç,
yüzde altmışlara dayanmış 260 milyar doları aşan döviz mevduatımız ile Türkiye’nin para birimi dolar haline gelmiştir ki; hane halkı her bir Türk lirasından daha fazla dolara sahip. Yani hep deriz; Türkiye çift para birimlidir diye ancak bu sefer ana para dolar oldu, gözden kaçırmayalım! Bu noktada kurdaki aşırı düşüş, hane halkının elindeki doları zarar seviyesine getirecek, bu nedenle dolarını bozmaya yanaşmayacaktır. Fatma teyzenin, Ahmet amcanın zararına dolar satmaya gönüllü olmayacağını bilip, döviz kurunu hane halkının ağırlıklı ortalama maliyet seviyelerinde dengelemeye gitmek dolarizasyondan dönüşe ivme verebilir. Bu şekilde aşırı değerli Türk lirasının da önüne geçmiş oluruz. Zaten enflasyonda yiyeceğimiz gölü yedik!
Dört,
işsizlik temel iki sorundan biri. Siyasi iklimi de etkileyecek, esası itibariyle işsizlik ile mücadele hep ilk planda olmalı. Bunun için 2021 yılında verilecek teşviklerde sermaye ve teknoloji yoğun işlerden ziyade emek yoğun işlere ağırlık vermeliyiz. Ne demek istiyoruz? Turmob’ın derledği verilere göre;

2007 başından 2016 sonuna kadar olan on yıllık dönemde teşvikli yatırımlarla en fazla istihdam 206 bin 646 kişi (yüzde 16) ile dokuma ve giyimde yaratıldı. Bu sektörü 153 bin 255 kişi ile turizm, 110 bin 697 kişiyle eğitim, 93 bin 522 kişiyle gıda ve içki, 90 bin 507 kişiyle sağlık izledi.

Daha sonra sırasıyla taşıt araçları, ulaştırma, makine imalat, lastik plastik ve istihraç ve işleme en fazla istihdam yaratılan alt sektörler arasında yer aldı. Söz konusu 10 alt sektör kümülatif bazda 917 bin 694 kişiyle, teşvikli yatırımlarla yaratılan toplam istihdamın yüzde 71.3’ünü gerçekleştirdi.

İlgimizi yoğunlaştırmamız gereken sektörlerin listesi bu veriler ile meydana çıkıyor. Bu sektörlerin hepsine uygun iş gücümüz ve yatırımcı kapasitemiz ile “know-how”ımızın da olduğunu biliyoruz. Bu nedenle kaynak verimliliği ve kısa dönem işsizlik sorununa çare olması açısından bu sektörlere dönük yeni yatırım teşvikleri için gereken sektör toplantıları yapılmalıdır. Bu toplantılara bürokrasi ile beraber siyasi erk temsilcileri de katılmalı ki, işin takibi yapılıp sonuç odaklı hareket sağlansın, malûm; seçimler yaklaşıyor. Bu çerçevede her sektöre siyaseti temsilen bir temsilci atanabilir, bu da mesela bir milletvekili ile gerçekleştirilebilir.

#Ekonomi
٪d سنوات قبل
2021’e girerken…
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi