|
2021’e girerken ne dedik, ne oldu

Geldiğimiz an itibariyle manzara şu şekildedir:

Merkez Bankası'ndaki görev değişikliği ile beraber
dolar
cinsinden hesaplarsak
7.22’den 8.47’ye varan yüzde 17’lik artış
meydana geldi. Doların daha önceki zirvesi 6 Kasım’da 8.58’le yaşanmıştı.
Döviz piyasasında
karşılaşılan bu durumu
durduran ve geri dönmesini
sağlayan
ise yerlilerin döviz satışı oldu.
26 Mart’la biten ilk haftanın verileri
bize gösteriyor ki
yurtiçi yerleşiklerin döviz mevduatı 232.6 milyar dolardan 223.7 milyar dolara inmiş.
Bu da bir haftada yüzde 3.8’lik azalmaya ve 8.94 milyar dolarlık düşüşe işaret ediyor. Muhtemelen son on yılda bu tarz hızlı bir çözülme olmamıştı.
Elinde
7.5’tan, 8.0’den, hatta 8’in üzerinden dolar olanlar ve
satışı kollayanlar, kur alışlarının üzerine çıktığında
harekete geçti,
dövizini sattı.
Kur’un daha fazla artmasını engelleyip hatta yabancı çıkışının zirve yapmasına rağmen kuru geriletti.
Yurtiçi yerleşiklerin döviz mevduatını çözerek TL’ye geçmeleri
ekonomi yönetimi tarafından önemle istenen bir durumdu. Bunun,
tam da yabancıların şiddetli döviz talebinde bulunduğu sıkışık bir durumda gerçekleşmesi,
ekonomi ve Merkez Bankası yönetimine
çok kıymetli bir zaman kazandırdı.
1 Ocak tarihli “2021’e girerken” başlıklı makalemizde ne öngörmüşüz?

Kısa vadeli ekonomi politikamızı belirlerken, şunları göz önüne almalıyız:

Bir
, son bir ayda olduğu gibi
sıcak paranın girişiyle 8.50’den 7.30’lara inen dolar kurunun bu sefer sıcak para çıkışı ile aynı veya ötesi değerlere ulaşabileceği
ni, bu nedenle
ekonomik düzenimizi güvenilmez sıcak para üzerine inşa etmenin fay hattına bina inşa etmek olduğunu unutmayalım! Türkiye
kısa vadede istikrar ile toparlanacaksa,
ekseriyeti yabancıya ait sıcak paranın girişiyle değil de hane halkının güvenini kazanan politikalar ile 260 milyar doları aşan mevduatın yüzde yirmisinin Türk Lirası'na dönmesiyle
hedefini gerçekleştirilebilir. Bu şekilde yabancının tehditlerine, dış finansal baskılara daha dirençli kısa vadeli para arzı sağlamış oluruz. Bunun için de geçen hafta yazdığımız gibi ön görülebilir ve sürdürülebilir politikalar şart.
İki
, kur
düşerken kurun yüzde on beş gerilediği ortamda fiyatlar genel seviyesi yüzde on beşten daha az düşer buna kur’un fiyatlar üzerindeki yapışkanlık etkisi
denir. Bu nedenle
kuru bir yukarı bir aşağı oynatmayacak politikalar geliştirilmelidir.
Dalgalanan her kur kalıcı enflasyon etkisi bırakır! Bu nedenle
temel düşmanımız oynaklık olmalı.
Üç,
yüzde altmışlara dayanmış 260 milyar doları aşan döviz mevduatımız ile Türkiye’nin para birimi dolar haline gelmiştir ki; hane halkı her bir Türk Lirası'ndan daha fazla dolara sahip. Yani hep deriz; Türkiye çift para birimlidir diye ancak bu sefer ana para dolar oldu gözden kaçırmayalım!
Bu noktada kurdaki aşırı düşüş, hane halkının elindeki doları zarar seviyesine getirecek bu nedenle dolarını bozmaya yanaşmayacaktır. Fatma teyzenin, Ahmet amcanın zararına dolar satmaya gönüllü olmayacağını bilip, döviz kurunu hane halkının ağırlıklı ortalama maliyet seviyelerinde dengelemeye gitmek dolarizasyondan dönüşe ivme verebilir.
Bu şekilde aşırı değerli Türk Lirası'nın da önüne geçmiş oluruz. Zaten enflasyonda yiyeceğimiz gölü yedik!
Birinci madde, üçüncü madde ile beraber tam itibariyle gerçekleşti!

İkinci madde de boş çıkmayacak ne yazık ki!

Zira daha bu dalgalanma bitmeden açıklanan mart ayı verilerine göre tüketici fiyatlarında yıllık enflasyon 6. ayda da yükselişini sürdürdü.
Enflasyon TÜFE’de yüzde 1,08 arttı. Yıllık bazda TÜFE yüzde 16,19
olarak gerçekleşti. Kaldı ki; Mart ayının finansal etkileri enflasyon cephesinde Nisan ve Mayıs ayında tam olarak karşımıza çıkacaktır. Yani henüz son baharda yaşanan kur dalgasının
“Yapışkanlık etkisi”
diye bahsettiğimiz etkisi Mart ayı enflasyonun neticesidir.
Umarız
itidal ve teenni
yeni dönemin
anahtar kelimeler
i olur ve ihracatta yakaladığımız başarı finansal piyasalarda da gereği şekilde yakalanır.
#Merkez Bankası
#Dolar
#Döviz
#TÜFE
3 yıl önce
2021’e girerken ne dedik, ne oldu
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset