|
Buna düpedüz ‘diyet siyaseti’ denir…

Kemal Kılıçdaroğlu işine geldiğinde tehdit ediyor devletin bürokratlarını.

İstediğinde hesap sormaya gidiyor devletin kurumlarından.

Kurumların önünde şov yapmak da nedir öyle, hiç yakışıyor mu?

Demokratik siyaset adına gerçekten ayıp ötesi bir şey.

Buna en basitinden haddi aşmak derler.

Devlet ciddiyetini ve sorumluluğunu en başta bu ülkeyi yönetmeye talip siyasetçiler göstermekle yükümlüdürler.

Militanca şovlar demokratik siyaseti itibarsızlaştırır.

Bir siyasetçide olması gereken güven ve ciddiyeti tahrip eder.

Her şeyin bir usulü vardır.

Öyle elinizi kolunuzu sallayarak her istediğiniz yere gidemezsiniz.

Hele hele “Heeyt! Ben geliyorum, gösteririm size!” edasıyla zinhar gidemezsiniz.

Baskına gider gibi devlet kurumlarını ziyarete giderseniz hak ettiğiniz karşılığı alırsınız.

Niyetiniz üzüm yemek ise bunun bir âdâbı vardır. Yok, bağcıyı dövmek ise yok öyle yağma.

Burası bir muz cumhuriyeti değildir.

Usule riayet edeceksiniz.

Adaba uygun hareket edeceksiniz.

Amacınız bilgi edinmek ise ilgili devlet kurumuna yazıyla başvurursunuz.

Bizzat gidip
hesap sormak, dahası ve en fenası siyasi şov yaparak tehditler savurmak, devlet kurumlarını paralize etmek kötücül bir amaç taşır. Buna kesinlikle izin verilemez.

Sizin ana muhalefet partisi lideri olmanız, devlet kurumlarını keyfinizce sîgaya çekme yetkisine sahip olduğunuz anlamına gelmez.

BÜROKRAT SENİN MUHATABIN DEĞİL

Sizin bu yaptığınıza düpedüz yetki gaspı denir. Devletin memurlarını ve yöneticilerini karşınıza dizip onlardan hesap sorma yetkisine sahip değilsiniz. Sizin muhatabınız o devlet kurumunun bağlı veya ilişkili olduğu bakandır. Bakanla oturur onunla müzakere edersiniz. Siyasi hesaplaşmanızı doğrudan Cumhurbaşkanı ve ilgili bakanlarla yaparsınız.

Devlet terbiyesi bunu gerektirir.

Demokratik siyasetin adabı bunu öngörür.

Devlet kurumları çat-kapı gidip siyasi şov yapacağınız yerler değildir.

Usul, esasa mukaddemdir.

Her şeyin başı usuldür.

“Madem gitti, kabul edilseydi ne olurdu!” yaklaşımını hayretle ve üzülerek karşılıyorum.
Bu kapı açılırsa orta yerde devlet yönetimi diye bir şey kalmaz. Yarın MİT’in kapısına dayanırlar, öteki gün bilmem hangi kritik kurumun kapısına.
O vakit canı isteyen keyfince devletin en mahrem kurumlarının kapısına dayansın, oradaki yöneticilerle tartışsın, hatta onları tehdit etsin. Dışarı çıktığında da siyasi şov eşliğinde parmak sallamaya devam etsin. Olacak iş mi bu?

Devlet kurumlarından yürütmenin başı olan Cumhurbaşkanı ve ilgili bakanlar bir tek hesap sorabilir.

Meclis’te grubu bulunan partiler veya siyasetçiler bilgi edinmek istiyorlarsa usulüne uygun talepte bulunurlar. Randevusuz makamlara gidip bilgi istemek, verilen bilgilerin yalan-yanlış olduğunu söyleyerek kurum yöneticileriyle adeta kavga edercesine tartışmak siyasetçilerin ne hakkıdır ne haddidir.

Bu yol açılırsa ortada ne devlet kalır ne de devlet yönetimi.

Kemal Bey’in tuttuğu yol, demokratik siyasetle birlikte demokratik yasallığı da tahrip eden bir yoldur.

Kemal Bey muhataplarını doğru seçmelidir.

Kemal Bey’in muhatapları bürokratlar değildir.

KİMİ MEMNUN ETMEYE ÇALIŞIYORSUN?

Kemal Bey bilgi edinmek istiyorsa kendisine istediği bilgiler usulüne uygun bir biçimde takdim edilir elbette.

Lakin verilen bu bilgileri peşinen yalan-yanlış diye suçluyorsa, yani o bilgilerin hiçbirinin doğruluğuna inanmadığını açıklıyorsa bu durumda kalkıp kurumların kapısına dayanmak siyasi şovdan öte bir anlam taşımaz.

Niyetiniz siyaseten hesap sormaksa bu durumda randevu isteyeceğiniz makam, siyasi makamlardır. Bir yönüyle siyaseti temsil eden bakanlık makamlarıdır.

Kemal Bey belli ki devlet kurumlarını paralize etmek istiyor.

Yürütmenin emrindeki bürokratların yüreğine korku salarak kendi siyasi ajandasına uygun bir amaç devşirmek istiyor.

Siyaset yoluyla siyasetin itibarsızlaştırıldığı bu tavır, bir yanıyla da tam bir siyasetsizlik halidir.

Bu gerilime ve kavgaya dayalı siyasetten içeride ve dışarıda kimlerin memnuniyet duyduğuna bakılırsa, dahası kimlerin bu tarzı teşvik ettiğine dikkat edilirse, aslında yapılan şeyin tam bir “diyet siyaseti” olduğu apaçık görülür.

#Kemal Kılıçdaroğlu
#MİT
#Meclis
2 yıl önce
Buna düpedüz ‘diyet siyaseti’ denir…
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset