|
Emin düşman mı, nâ-emin dost mu?

Emin düşmandan korkmayınız. O sizi arkadan vurmaz.

Nâ-emin dosttan korkunuz. Asıl o sizi arkadan vurur.

Peygamberimizin (sav) en karakteristik vasfı, emin vasfıdır. Kendisine vahiy gelmeden önce de böyle bilinirdi, sonrasında da. En azılı düşmanları “Muhammedü’l-Emin” derlerdi kendisi için. Yani şeksiz-şüphesiz kendisine güvenilebilir biri.

Rivayet odur ki Mekkeli müşrikler kendisini öldürmeye geldiklerinde bile Peygamberimizin yanında emanetleri bulunurdu. Nitekim o yüzdendir ki Peygamberimiz yerine bıraktığı Hz. Ali Efendimizden emanetleri ehline teslim etmesini istemişti.

Peygamber ahlâkı budur işte: Düşmanın dahi olsa sana malını emanet etmişse ona ihanet etmeyeceksin.

Emanete ihanet edenler asla güvenilir kimseler olarak kabul edilemezler.

Güvenin olmadığı yerde insanlık biter.

Namertlik alır başını yürür.

Dost dediğinden yana emin değilsen en büyük ziyandasın.

Çevreni saran insanların günü geldiğinde seni arkandan hançerleyeceğine inanıyorsan içini saran kuşku fitnesiyle türlü yanlışlar yaparsın.

Büyük laflar etmeye gerek yok.

Dost seçmek öyle sanıldığı kadar kolay değildir.

“Seninle mezara kadar!” diyenler bile vakti geldiğinde senin mezarını kazabiliyorlar.

Peygamberimizin (sav) etrafında münafıklar olur da bizim çevremizde olmaz mı?

Doğru, ihanet, ortaya çıktığında anlaşılır. Lakin aynı delikten iki defa ısırılmamak basiretini kuşanmamız gerek.

Geçmişteki ihanetlerden ders çıkartıp seçerken azami dikkati göstermemiz gerek.

Onca yaşanmışlıklar ortadayken ihanetin ve ihanetçinin alametleri konusunda bilgi ve basiret sahibi olamamışsak, yeni ihanetlere kapımızı ardına kadar açık bırakmışız demektir.

Fitne zamanlarından geçerken seçici olmak gerek.

Bir o kadar da toparlayıcı olmak gerek.

Kırıp dökerseniz, küstürüp dağıtırsanız gücünüz elden gider.

Güvenilmeyecek insanları baş tacı ederseniz de hem sadık dostlarınızı gücendirmiş olursunuz hem de size duyulan güveni sarsmış olursunuz.

Bu dengeyi iyi korumak lazım.

Güven sarsılırsa tespih taneleri kalır.

Güvenilir insanlar olmaktan çıkarsak geriye dava diye bir şey kalmaz.

Güvenin ve güvenilir olmanın kıstası, ne pahasına olursa olsun, adaleti ayakta tutmaktır. Herkesin hakkını teslim eden ve haksızlığa kim uğrarsa uğrasın haksızlığın kendisini ortadan kaldıran bir anlayışla hareket edenler güveni tesis ederler.

Siyasi Erdemler Risalesi adlı kitabımda kendisine henüz Peygamberlik gelmeden önceki Hılfu’l-Füdul deneyimini etraflıca işlememin sebebi de buydu.

Büyük lafların sahibi olmadan önce erdemli-faziletli bir duruşun sahibi olacaksınız.

Adaleti dimdik uyakta tutan, zalime karşı mazlumun yanında saf tutan, hakkı, hakkı olana teslim eden, haksızlık kimden gelirse gelsin onun kökünü kazımaya kalkışan bir duruşun sahibi olursanız işte o zaman insanlar size “El-Emin” derler.

Bu sıfatı yeniden kuşanmamız ve görünür kılmamız lazım.

Büyük lafların arkasına sığınıp afra-tafra yapmaya gerek yok. Şayet insanların gözünde güvenilir biri değilsen o ettiğin lafların hiçbir kıymeti harbiyesi yok. İnsanların gönlüne girmemişsen bedenleri üzerinde taht kurmaya çalışman nefsine hoş gelebilir ama sana sağlam bir gelecek sağlamaz.

Yol arkadaşın güvenilir değilse yolda kalırsın.

Azığın güven değilse yolda telef olur gidersin.

Sizi bilmem ama ben emin bir düşmanı nâ-emin bir dosta tercih ederim.

DOST OL KİŞİDİR Kİ…

Kıstas bellidir.

Her söylediğinize katılan dostunuz değildir.

Her yaptığınızı doğru gören dostunuz değildir.

Dost ol kişidir ki sözünüze söz katar, sözünüzün üstüne söz söyler ki sözünüz daha doğru ve daha kavi olsun.

Bilesiniz ki dalkavuklardan dost olmaz.

Yanlışınızda sizi uyarmayan asla dostunuz değildir.

Dost ol kişidir ki uyarılarını ve eleştirilerini kırmadan-dökmeden yapar. Dahası sahiplenerek yapar. Sözü yere çalınsa bile, dalkavuklar kendisine tercih edilse bile, kırılmış gönlünü başkasına açarak tahripkâr davranmaz, evine çekilse bile başarın için dua eder.

Dost ol kişidir ki sizi yüzünüze karşı övmez. Nefsinizi Firavunlaştıracak söz ve eylemlerin sahibi olmaz. Lakin öylesine sahip çıkar ki gerektiğinde uğrunuza ölür.

Dost ol kişidir ki yalnız kalacağını bilse bile ateşin kenarına hızla itildiğinizi gördüğünüzde sesini yükseltir, uyarılarda bulunur.

Sizi sahiplenerek uyaranlar bilesiniz ki dostunuzdur.

Dost çıkarsız ve beklentisizdir, o yüzden sözünü esirgemez.

Doğruya doğru, yanlışa yanlış der.

Gün dostlarımıza kuşkuyla bakacağımız gün değil, tersine dostlarımızı baş tacı edeceğimiz gündür. Gayrısının aklıyla kaybederiz, biline!

#Peygamber
#Vahiy
#Muhammedü’l-Emin
#Mekke
#Müşrik
#Hz. Ali
#Siyasi Erdemler Risalesi
3 yıl önce
Emin düşman mı, nâ-emin dost mu?
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim
Columbia’da ‘Filistin’le Dayanışma Çadırları’