|
İktidar meşruiyetini yitirdi mi? Atatürk’ün rejimi değişti mi?

Cumhurbaşkanı Erdoğan “helalleşmek”ten söz etti. Kemal Kılıçdaroğlu “Hadi o vakit seçime gidelim!” dedi. Bir başkası “hesaplaşma”dan dem vurdu. Davutoğlu hızını alamayıp daha önce CHP’nin açtığı yoldan giderek “meşruiyet” tartışması açtı.

Bir de baktık ki “helalleşme” söylemi “hesaplaşma” ve “meşruiyet” zırhına bürünerek “erken seçim” olarak karşımıza çıktı.

Diyeceksiniz ki muhalefetin erken seçim istemesinden daha doğal ne olabilir ki!

Elbette muhalefet sabah akşam erken seçim isteyebilir. Sadece erken seçim talebinde bulunmakla yetinilse sorun yok. Asıl sorun, “meşruiyet” suçlamasındadır.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’yle birlikte iki şey amaçlandı: Siyasal istikrarın güçlü bir biçimde sağlanması ve seçimlerin vaktinde yapılması.

“Erken seçim”, bir eski Türkiye talebidir. Ama sonuçta meşru bir taleptir. Milletten aldığı süreyi tamamlamadan seçime gitmeyeceğini söyleyen bir iktidarı “meşruiyet” üzerinden suçlamak ise gayrı meşrudur. İkisinin farkını bilerek konuşmak lazım.

Sandıktan belli bir süre için iktidar yetkisi alan Cumhurbaşkanı ve hükümetini “gayrı meşru” ilan etmek demokrasiye ve sandığa ihanettir.

Deniliyor ki Cumhurbaşkanı’nın toplumsal desteği kalmadı. O yüzden Cumhurbaşkanı helalleşmek istiyorsa sandığı milletin önüne koymalıdır.

Bu iddia demokrasiyi zehirleyen bir iddiadır. Bu anlayış temelinde siyaset yapmak, demokratik siyasetin meşruluk iddiasını yok etmeyi beraberinde getirir.

Ne yani, beş yıllığına milletten yetki alan bir hükümet sırf erken seçime gitmiyor diye gayrı meşru ilan edilecekse, o vakit hiçbir hükümet bu suçlamadan beri kalamaz. Meşruiyet üzerinden getirilen bu suçlama dili, siyasal istikrarın kökünü kazır. Ne yazık ki Kılıçdaroğlu’nun başını çektiği malum ittifakın siyaseti, demokratik meşruiyeti aşındıran bir siyaset olduğu gibi toplumsal kutuplaşmayı ve siyasal istikrarı da zehirleyen bir siyasettir.

Kimi uyduruk anketleri gösterip “Halktaki desteğinizi kaybettiniz, derhal seçime gidiniz, aksi takdirde meşruiyetinizi kaybetmiş sayılırsınız” demek, ülke demokrasisine yapılabilecek en büyük kötülüklerden biridir.

O anketlerin doğruluk derecesi, sözünü ettiğimiz gerçekliği ilkesel olarak değiştirmez. Diyelim ki doğru olsun. Şayet anketler ülkede parlamento ve yürütme gücünün yeniden seçiminin yegâne meşruluk ölçütü olarak kabul edilecekse o vakit sandıktan beş yıllığına ülkeyi yönetme yetkisini almanın ne anlamı vardır?

İyi o vakit, her seçimden sonra yenilenler yaptırdıkları anketlerle erken seçim istesinler, bu talebe karşılık verilmediğinde de meşruiyet tartışması açsınlar ve ülkeyi derin bir siyasal kaosun orta yerine atsınlar! Olacak şey mi bu?

“Ne korkuyorsunuz, gücünüze güveniyorsanız yetki alıp tekrar gelip!” demek, meşru demokratik siyasetin dili olamaz. Birilerinin şahsi intikamcı duygularına siyaset zırhı giydirmiş olmaları, demokratik siyaset adına üzüntü vericidir.

Sandık helalleşme yeri değildir. Sandıkta hesaplaşılır. Beş yıllığına iktidar yetkisi alanlar vakti geldiğinde sandığa giderler ve yapıp ettiklerinin hesabını halka verirler.

Cumhurbaşkanımız için kimi siyasetçiler tarafından kullanılan “otokrat” suçlaması, bilgisizliğin yanısıra densizliğin ta kendisidir. Bilmiyorlarsa öğrensinler: Otokrasi, monarşinin bir türüdür. Monarşilerde monarklar miras yoluyla seçilirler. Miras yoluyla değil de başka bir yolla iktidarı ele geçiren kişinin yönetimine “otokrasi” denir. Sandıkla gelip sandıkla giden birine “otokrat” suçlamasında bulunmak, ancak Erdoğan düşmanlığıyla gözü kör olmuş cehl-i mürekkeplerin işi olabilir.

Bu cümleden olarak mahut eşhasın dediği bir şey de şu: “Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemiyle Atatürk’ün rejimi değiştirildi.”

Sahi Atatürk hem CHP’nin genel başkanı hem de Cumhurbaşkanı değil miydi?

O birilerinin “Atatürk rejimi” dediği şey, şayet seçimin olmadığı tek partili bir siyasal sistem ise, evet o sistem çoktan tarih oldu. Çok partili ve seçimli bir demokratik sistemimiz var. Cumhurbaşkanını da artık halk doğrudan seçiyor. Böyle bir değişimin “Atatürk’le hesaplaşmak” anlamına gelmediğini söylemek bile gereksiz. O vakit, “Atatürk’ün gerçek amacı çok partili bir demokrasiye geçişi sağlamaktı” iddiası doğruluğunu yitirmez mi?

Anladık, Erdoğan’ı alaşağı etmek gibi bir ortak amacınız var. Anlamadığımız şey, beğenmediğiniz sistemin yerine neyi ikame edeceğinizdir. Erken seçimden önce “güçlendirilmiş parlamenter sistem” dediğiniz şey her neyse onu açıklasanız da millet ne istediğinizi bilerek size oy verse daha yerinde olmaz mı?

Ha gayret, bekliyoruz.

#İktidar
#Atatürk
#Kemal Kılıçdaroğlu
#CHP
#Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi
#Erken seçim
#Erdoğan
3 yıl önce
İktidar meşruiyetini yitirdi mi? Atatürk’ün rejimi değişti mi?
AK Parti’nin gazozuna ilaç mı kattılar bu nasıl uyku?
Türkiye’nin istiklal ve istikbal mücadelesi tehlikede!
X’e kısıtlama an meselesi
Musevî bir yasadan Kızıl Düve miti üretmek
Sosyal çürüme yazıları 2: Her türden bağımlılıklar cumhuriyeti