|
Ateşkes kararı çıkacak mı? Ankara 5 Mart’tan nasıl bir sonuç bekliyor?

Perşembe akşamından itibaren dünya savaş literatürüne
‘drone sürüleri’
diye bir kavram girdi.

İdlib’in güneyindeki Balyun bölgesinde Türk Silahlı Kuvvetleri’ne yapılan ve 34 şehit verilen saldırı sonrası, Ankara’da yapılan Güvenlik Zirvesi’nde bu ağır saldırıya iki yeni yöntemle karşılık verilmesi kararlaştırıldı:

Silahlı İnsansız Hava Araçları ile Suriye Hava Sahası’na girilerek belirlenen hedeflerin vurulması, F-16 savaş uçaklarının Türk Hava Sahası’nda kalarak bu operasyona katılması.

SİHA’ların nokta atışı vuruşlarının onlarca görüntüsünün yayınlanması ve Türkiye’nin rejime verdiği sert cevabın
‘gerçek bir misilleme’
olduğunun anlaşılması, sadece içeride değil, Batı medyasında da geniş yankı buldu.
Örneğin, Bloomberg’in,
“Türkiye, katil drone sürüsü ile Putin’e Suriye Hava Sahası’nda meydan okudu”
başlığıyla verdiği haberde,
“Türk SİHA’ları, askeri üsleri, kimyasal depoları vurdu”, “Aynı SİHA’lar, Suriye hava savunma sistemlerini de bulup, imha etti. Bu durum, Rus Hava Savunma Sistemleri’nin sorgulanmasına neden oldu”
gibi ifadeler kullanıldı.
DEMEK Kİ SURİYE HAVA SAHASI DOKUNULMAZ DEĞİLMİŞ

Dün, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ait F-16’lar, rejime ait L-39 tipi bir uçak daha düşürdü.

Bu türden gelişmelerin, Suriye Hava Sahası’nın kullanımına dair tartışmalara dokunan bir yönü de var.

Televizyonlarda racon kesen, onlar konuşurken insanda,
“Acaba bunlar görev başındayken neyi becerebilmişler de böyle konuşuyorlar”
duygusu bırakan bir takım emekli ya da müstafi askerlerin durmaksızın gündeme getirdikleri Suriye Hava Sahası’nın aslında kullanılabilir olduğunun gösterilebilmesi.

Rejime ait uçakların düşürülmesinin bir anlamı şu:

Hava kuvvetleri, Türkiye’nin hava sahasını kullanarak Suriye sahasında karada bulunan birliklerini koruma altında tutabiliyor.

Her türden saldırıya karşı bir kalkan oluşturulabildiği söylenemez tabi ancak, ortada bir
‘çaresizlik’
halinin olmadığı da bir gerçek.

İspat aranıyorsa, karadaki TSK unsurlarına saldırı hazırlığı yaparken düşürülen rejim uçakları ortada.

Bir de şöyle bir sorumuz var:

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin son 5 yılda yaptıklarıyla önceki dönemleri karşılaştırdığımızda karşımıza nasıl bir tablo çıkıyor?

Çok gerilere gitmeyelim.

Geçenlerde hayatını kaybeden Yaşar Büyükanıt döneminden başlayalım.

Onun döneminde, halefi İlker Başbuğ döneminde, Işık Koşaner’in, Necdet Özel’in komuta kademesinin başında olduğu zamanlarda, terörle mücadele ve sınır ötesi operasyonlar yapılırken son 5 yıldaki kazanımların hangisi elde edildi?

Özellikle ilk ikisinin döneminde bol bol siyasetle didişme, rol kapma çabaları dışında asli görev alanıyla ilgili ne kadar mesai harcandığı, ne elde edildiği kocaman bir soru işareti.

“BİR ŞEY ÇIKAR AMA BİZİ TATMİN EDER Mİ EMİN DEĞİLİM”

Konumuza dönelim…

Herkesin gözü 5 Mart Perşembe günü Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Putin arasında Moskova’da yapılacak olan görüşmeye çevrilmiş durumda.

Acaba, o görüşmeden nasıl bir sonuç çıkacak?

Bir ateşkes, bir sulh sağlanabilecek mi?

Ankara’da yönetim kademelerinde pozisyonu olan üst düzey bir yetkiliye, bu soruyu yönelttiğimde şöyle bir cevap aldım:

“Bir şey çıkar ama bizi tatmin eder mi emin değilim.”

Bu cümleyi Ankara’nın 5 Mart’a yüklediği anlamı özetleyen bir ifade olarak okuyabiliriz.

Bir başka deyişle, 5 Mart’la ilgili iyimser bir beklenti için kapıyı açık tutmakla birlikte, şu an için öngörüde bulunmanın zorluğunu anlatan bir cümle bu.

Öngörüde bulunmanın zorluklarından bir tanesi, Rusların reflekslerini ölçmenin güçlüklerinden kaynaklanıyor.

Suriye sahasında görev yapan Ruslarla, Moskova’da yönetim çevrelerinde pozisyonu olanlar ve en tepede Putin’in tarz olarak farklı farklı reflekslerle hareket ettikleri, edebildikleri, bu bilinçli
‘rol paylaşımının’
öngörülemeyen sonuçlar üretebildiği biliniyor.

Rusya adına top şimdi Putin’in ayağında.

Yukarıda aktardığım ifadenin
“Bir şey çıkar ama”
kısmını, Putin’in Türkiye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’la ilişkileri daha fazla gerilime sürüklemeden belli bir anlayış potası içinde tutma niyetiyle örtüştürmek mümkün.

Ancak aynı cümlenin kalan kısmı, bu beklentinin çok da büyütülmemesi gerektiğine işaret ediyor.

Cümlenin
“Bizi tatmin eder mi emin değilim
” kısmı, adı
‘Bahar Kalkanı’,
hedefi Şam rejimi olarak belirlenen yeni operasyonun 5 Mart’tan sonra da devam edebileceğine dönük bir irade beyanını ortaya koyuyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçen Cuma sabahı Putin’le yaptığı telefon görüşmesinde, geri adım atılmayacağını, kararlı duruştan vazgeçilmeyeceğini dile getirmişti.

Erdoğan’ın bu pozisyonunun durduk yere değişeceğini düşünmenin bir anlamı da, karşılığı da yok.


#Recep Tayyip Erdoğan
#Şam
#Vladimir Putin
#Moskova
4 yıl önce
Ateşkes kararı çıkacak mı? Ankara 5 Mart’tan nasıl bir sonuç bekliyor?
Mülâhaza etmek
Siyasetçileri bürokratlara kurban etmek
Musallada bir sosyolog daha… Vehbi Başer’in ardından
Taşkent’in öbür yüzü
‘Korkuluk’…