|
Az gittik uz gittik...

Anayasa Mahkemesi türündeki yüksek mahkemeler hem ülke çapında hem de uluslararası çaptaki itibarlarını esas itibariyle anayasa gibi bir resmi belgede "Yüksek Mahkeme" olarak isimlendirilmiş olmalarından değil, vermiş oldukları kararlarından alırlar. Söz gelişi ABD''de Yüksek Mahkeme''nin büyük bir saygınlığı vardır ve bunu vermiş olduğu kararlar ve 200 yıllık bir metni yorumlarken almış olduğu özgürlükçü tavırla elde etmiştir. Prof. Aslan Gündüz AİHM''nin İngiliz İstinaf Mahkemesi''nin veya Alman Federal Yüksek Mahkemesi''nin bir kararı önlerine geldiğinde bunu kolay kolay değiştirmediğini, mahkemenin bir bildiği vardır diye düşündüğünü söylüyor (Yeni Şafak, 25 Haziran 2001). Aynı değerlendirmeyi bugüne kadar 25 kadar siyasi partiyi kapatma kararına imza atan bizim Anayasa Mahkemesi için yapabiliyor muyuz? Türk yüksek mahkemesinin uluslararası düzeyde böyle bir itibarı var mı?

Bir yüksek mahkeme kararı da olsa yargı kararları sağlam gerekçelere dayanmalı ve kamu vicdanıyla örtüşmelidir. Fazilet Partisi hakkında verilen karar birçok bakımdan hukuki dayanaktan mahrumdur ve kamu vicdanıyla örtüşmemektedir. Bu sebepledir ki Türkiye''nin AİHM''deki eski ve yeni avukatlarının da içinde bulunduğu birçok hukukçu bu kararı eleştirmektedirler.

Hangi birisini sayalım? Anayasa Mahkemesi Fazilet Partisi''ni kapatırken bu partinin laikliğe aykırı faaliyetlerin odağı haline geldiğine karar veriyor. Ne yapmış bunun için Fazilet Partisi? Başörtüsüne yönelik özgürlük taleplerini dile getirmiş. Niye getirmiş? Din ve vicdan hürriyetinin gereği diye getirmiş. Hani laiklik din ve vicdan hürriyeti sağlıyordu? Bu nasıl hürriyet ki bir özgürlük talebini bile cezalandırıyor?

Parti laikliğe aykırı faaliyetlerin odağı haline gelmiş ama, "çok şükür" genel başkan bu faaliyetler içinde yer almamış, gurup başkan vekilleri yer almamış; şimdiki genel idare kurulu üyeleri yer almamış, geçen dönem genel idare kurulu üyeleri de bir istisnayla (Nazlı Ilıcak) yer almamış. Pekala Parti''nin sorumlu mevkilerinde bulunanların hiç birisi odak haline getirme suçunu işlememişler de Fazilet Partisi laikliğe aykırı faaliyetlerin odağı haline nasıl gelmiş? Tabiatıyla bu soruyu diğerlerine neden yasak gelmedi anlamında sormuyorum. Odak haline geldi hükmünün inandırıcılığı olmadığını söylemek istiyorum. Öte yandan Türkiye eğer bir hukuk devleti ise, eğer hukukun uygulanmasında eşitlik esassa Nazlı Ilıcak''ın "Merve Kavakçı''ya genel kurul salonuna gelirken refakat etmem yasaklanmama yetiyorsa onu milletvekili yapanların sorumluluğu yok mu?" sorusunun makul bir cevabı olmalı. Olmalı ki yüksek mahkeme kamu vicdanında suçlanmasın.

Pekala Bekir Sobacı''nın milletvekilliği neden düştü? İki ay önce Meclis''te yaptığı konuşma diyelim geçmişe yönelik bir etki yapıp konuşma öncesinin 23 ayını da laiklik aleyhine odaklaştırdı. Ne var ki Meclis kürsüsünde yapılan bu konuşmanın "kürsü dokunulmazlığından" (Anayasa, md. 83) yararlanması ve sayın Sobacı''nın hiçbir açıdan sorumlu tutulmaması gerekiyordu. Eğer bu konuşma yüzünden milletvekilliği düşüyorsa o zaman 83. maddede düzenlenen kürsü dokunulmazlığının ne anlamı var? Anlaşılıyor ki Meclis''in en yürekli milletvekili olan sayın Ilıcak ve sayın Sobacı birilerini rahatsız ettiler ve yasaklandılar. Anayasa Mahkemesi bu rahatsızlığa alet olmamalıydı.

Yakın tarihin en büyük hukuk ayıbı Yassıada duruşmaları sırasında işlendi. Hatırlanacağı gibi mahkeme başkanı Salim Başol''un "Sizi buraya getiren kuvvet böyle istiyor" sözü bu yargılamanın en büyük ayıbıydı. O günden bugüne 40 yıl geçti. Sizce yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı konusunda 40 yıla değen bir mesafe aldık mı?

23 yıl önce
Az gittik uz gittik...
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi