|
Dünya beşten büyüktür, altıncısı da biziz…

Diplomatik temsilcilikler bir ülkenin gerçek anlamda tanınmasın da en temel rolü üstlenmektedir. Zira devletinizi temsil eden kurumun var olmadığı bir ülkede sağlıklı ve sürdürülebilir ilişkilerin oluşturulması pek mümkün değildir. Nitekim seyahatlerimizde de telefonumuza gelen konsolosluk bilgi mesajlarının psikolojik olarak bizleri ne denli rahatlattığını hepimiz bilmekteyiz. Turistik seyahatte bile bize güven veren bu durumun iş hayatında psikolojik etkisinin de ötesinde bir gereklilik olduğu aşikardır.

Ülkemizde rahmetli Turgut Özal dönemine kadar var olan ithal ikame yöntemi ile ekonomik yaşam Özal ile birlikte ihracat odaklı dışa açık ekonomiye dönüştü. Bu çerçevede dış misyonların temsilcilikten öte yeni bir vazifeleri daha oluşmuştu. Ülke ticaretini yaymak…

Ancak yeterli temsilcilik sayısına ulaşmamız rakamlara göre 2000’li yıllara dayanmaktadır. Dışişleri Bakanlığının verilerine göre 2002 yılında 163 olan dış temsilcilik sayısı 2016 yılı itibariyle 235’e ulaşmıştır. Hali hazırda devam eden çalışmalar ile 2018 yılında bu sayı 259’a varması planlanmaktadır. Bu rakamlar ile Dünya’da en fazla temsilcilik sayısına ulaşan 6’ncı ülke konumundayız. İlk beş ülke ise BM güvenlik konseyi üye ülkeleri yani veto hakkı bulunan beş ülkedir. Bildiğiniz üzere bunlar; ABD, İngiltere, Rusya, Fransa ve Çin’dir.

Dış temsilcilik sayısındaki artış ile ihracat rakamlarını karşılaştırmak elbette neticeyi daha iyi görmemize sebep olacaktır. Ülkemizin 2002 yılındaki ihracat rakamı kabaca 36 milyar dolarken 2016 yılında 143 milyar doları aşmıştır. Bu yaklaşık 4 katlık bir artışı göstermektedir. Tuik’in yayınladığı ülkelere göre ihracat rakamlarını irdelediğimizde en çok ihracat yaptığımız ilk 20 ülkeyi çıkardıktan sonra kalan ülkelere toplam ihracatımızın 2002 yılında 7.5 milyar dolardan 2016 yılında 42 milyar dolara çıktığını yani 6 kat büyümenin olduğunu görmekteyiz. Buna göre 4 kat büyüyen ihracatımıza karşın dünyada etkin duruşumuz neticesinde ticaretimizin yok veya az olduğu ülkelerde kayda değer artışın yaşandığı görülmektedir. Bu noktada ihracatın artışı yanında ülke çeşitliliğinin artması sürdürülebilir ihracatın sigortası olarak da tanımlanabilir.

Ekonomik gelişmişliğe sahip batı ülkelerinin her ne kadar anlattıkları ticaretin önündeki engellerin tüm ülkeler için ortadan kaldırıldığı, Dünya Ticaret Örgütünün varlık sebebinin bu olduğu söylense de gerçekler böyle değildir. Dünya ticaretini elinde tutan BM güvenlik konseyi daimi üyeleri siyasi ve askeri güçleri ile yaygın dış temsilciliklerinin bekasını sağlamaktadırlar. Bununla da ekonomik çıkarlarını korumayı temel amaç olarak görmektedirler. Dünya Ticaret örgütü de bu çerçevede bu beş ülke güdümünde çıkarlarını korumaya dönük bir kurum olarak sistemin içerisinde yer almaktadır. Bu nedenle ülkemizin kendi çıkarlarını korumak için dış temsilcilikleri yoluyla var olma çabasında olması kaçınılmazdır. Bu yolda yapılacak tüm yatırımlar ise istatistiklerden yola çıkarak bahsettiğimiz gibi orta ve uzun vadede büyük faydalar sağlayacaktır. 21. Yüzyıla girdiğimiz şu zaman diliminde İngiltere’nin halen dünya da önemli sayılan demokratik! ülkelere (Kanada, Avustralya vs..) vali atayarak nüfus alanını geniş tutma çabası içerişinde olması da bu nedenden olsa gerek.

Günümüzde bahsi çokça geçen elektrikli araç üretiminden örnek verecek olursak; yeni ekonomik düzende önemli yer tutacak bu teknoloji için gerekli olan pillerin hammaddesi kobalt ve lityumdur. Bu madenlerin önemli bir kısmı Afrika’da bulunmaktadır. Bu nedenledir ki gelişmekte ve dünyada söz sahibi olma çabasında olan Çin, Afrika ülkeleri üzerine kaynak güvenliğini sağlamak üzere çok fazla çaba koymaktadır. Zira elektrikli araçta söz sahibi olunacaksa maliyetin önemli kısmını tutan pil teknolojisine sahip olunması gereği gibi hammaddeye de sahip olunması gerekmektedir. Bu yolda çaba koyan ülkemizde elektrikli araç üretiminde var olacaksa Afrika genelinde siyasi olarak tanınan ve nüfusu olan ülkeler arasına girmelidir. Tam da bu noktada açılan dış temsilciliklerimizin çoğunluğunun Afrika’da olduğunu söylemeden geçmemeliyiz.

Kartların karılıp yeniden dağıtılacağı bu dönemde siyasi üstünlüğün ekonomik üstünlükle sağlandığını bunun ise ihracat ile gerçekleşebileceğini aklımızdan bir an olsun çıkarmamalıyız. İhracatın gelişmesi ise dış dünyadaki varlığımızı arttırmamız ile sağlanacaktır. Bu nedenle başta Cumhurbaşkanımızın dış seyahatleri vasıtası ile olmak üzere devletimizin dünya arenasındaki varlığını her geçen gün arttırması en faydalı çaba olacaktır. Bu minvalde dünyanın beşten büyük olduğunu söyleyip dünya adaletsizliğine vurgu yaparken ülkemizin maddi ve manevi refahının sağlanması uzun vadedeki kazanımlarımız olarak ortaya çıkacaktır.

#Türkiye
#BM
#Rusya
#ABD
7 yıl önce
default-profile-img
Dünya beşten büyüktür, altıncısı da biziz…
Evde otururken dışarıda gezmek için
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru
Demografik dönüşüm
Seçim bitsin, önümüze bakalım!