|
Enflasyonu yenmek için Milli Tarım seferberliği şart!

Kasım ayı itibariyle yüksek gelen enflasyon verisi ile birlikte yılı çift haneli enflasyon ile kapatacağımız neredeyse kesinleşmiş görünmektedir. Enflasyonun müsebbibi olarak da döviz kurundaki artışı bir kısım ekonomi ahalisi esas sebep olarak göstermektedir. Döviz kurunda ki görece fazla artışı ise faizlerin düşüklüğüne bağlamaktadırlar. Zahiren de bu silsile doğru gibi görünmekteyse de esası bu değildir. Zira iktisatın temeli faize değil üretime dair olmalıdır ve öyledir de. Tarım ise üretimin en temeldir. İstenirse pamuk gibi hammadde, istenirse katma değerli tekstil ürünü veya fındık ezmesi olarak nihai tüketime konu olmaktadır. Birçok yönüyle de yüksek istihdam sağlayacak iktisadi temel alandır. Bu özelliklerinden dolayı da enflasyon ile kurdan fazla ilintilidir dersek yeridir.

2017 yılında TÜFE’de her ay 27 386 işyerinden ve 4275 haneden (kira maddesi için) 910 madde çeşidine ait yaklaşık 400 772 fiyat derlenerek hesaplama yapılmaktadır. Tarım mamullerinin yer aldığı Gıda ve alkolsüz içecekler TÜFE endeksinde %21.77 ağırlığına sahip olarak ilk sırayı almaktadır.

Kasım ayı enflasyon verilerine baktığımızda; tarım ürünleri üretici fiyat endeksi (Tarım-ÜFE), 2017 yılı kasım ayında bir önceki aya göre %2.97, bir önceki yılın aralık ayına göre %15.74, bir önceki yılın aynı ayına göre %19.79 ve on iki aylık ortalamalara göre ise %11.72 artış gösterdi. TÜFE’de (2003=100) 2017 yılı Kasım ayında bir önceki aya göre %1,49, bir önceki yılın Aralık ayına göre %11,16, bir önceki yılın aynı ayına göre %12,98 ve on iki aylık ortalamalara göre %10,87 artış gerçekleşti. Tüketici fiyat endeksi (TÜFE) içerisinde yüzde 21.77 lik payı ile Gıda mamülleri gayet önemli bir yer alırken esasen hammadde vasfı ile Tarım mamullerinin her alanda (konfeksiyon, sağlık hizmetleri vs…) kullanılmakta ve enflasyon ile ilişkisi bu noktada artmaktadır. Yukarıda ki rakamlarda Tarım-ÜFE ile TÜFE arasında ki yakınsama da bu nedenle ortaya çıkmıştır. Evvel ki serilere de baktığımızda tarımda ki fiyat artışı veya azalışı ile çok paralel bir TÜFE göreceksiniz.

Bu nedenle tarımda gelişimi sağlayamadığımız müddetçe enflasyonda kalıcı bir zafer kazanılması mümkün değildir. Tarımda gelişim ise planlı bir yoldan geçmeyi gerektirir.

Tarım sektörü yeni yıla yeni uygulamalarla girecek. Özellikle girdilerle ilgili ve hayvancılık konusunda devreye girecek yeni uygulamalar tarımsal üretimi, ticareti ve fiyatları doğrudan etkilemesi bekleniyor. Başbakan Binali Yıldırım’ın Milli Tarım Politikası’nı açıklarken “çiftçinin kullandığı mazotun yarısı bizden” sözü 2018’de uygulamaya geçecek. Mazot desteğinin yaklaşık 3 kat artırılmasını öngören uygulama çerçevesinde ilk ödemenin 2018 yılı Mart-Nisan döneminde yapılması planlanmış. Buna göre; 2015 yılında 700 milyon, 2016’da 740 milyon ve 2017’de 723 milyon lira öngörülen mazot desteği 2018 yılı tarımsal destekleme bütçesine 1.9 milyar lira olarak girerek bütçeden aslan payı almayı başarmıştır. Çiftçiler tarımsal destekten yararlanmak için sertifikalı tohum kullanmak zorunda olması da ayrıca altı çizilmesi gereken bir konu. Zira Sektör temsilcilerinin birçoğu uygulamanın sektör açısından çok önemli olduğunu ve sertifikalı tohumun üretimi artıracağını ve buna bağlı olarak tarımda verimin artacağını savunmaktadır. Bunun yanı sıra hayvancılıkta hükümetin 2018 yılı icraatları içerisinde önemli yer tutacağa benzemektedir. Edinilen bilgilere göre büyük işletmelerin teşvik edilmesi yerine 2018 yılından itibaren en az 3 yıl sürecek yeni bir proje ile sözleşmeli üretim yapacak küçük aile işletmeleri desteklenecek. Milli Hayvancılık Politikası temel alınarak hazırlanan proje ile küçük aile işletmeciliği, besicilik ve küçükbaş hayvancılığına yönelik destekler artırılırken, 2018 yılında 20 bin küçük işletmenin desteklerden faydalanması öngörülüyor.

Esasen bazılarınca zihinlere sokulmak istenenin aksine Tarım sektöründe son dönemde gelişim eksikleri olsa da yadsınamayacak düzeydedir. Bazı rakamlara göz atacak olursak; 2002 yılında 8.4 milyon ton süt üretip Dünya’da 20. Avrupa Birliği ülkelerinde 7. Sırada üretici iken 2014 yılında yüzde 119 luk artış ve 18.4 milyon ton üretim ile Dünya’da 16. , AB’de az farkla 8. sırada ki üretici olduk. Yine Kırmızı ette sırasıyla 2002 yılında Dünya sıralamasında 29’uncu AB ülkeleri arasında 8’inci iken 2014 yılında Dünya’da 11’nci sıraya, AB ülkeleri arasında ise 3’üncü sıraya yerleştik. Uzatmamak adına ancak belirtmek gereğince; Tavuk eti, Yumurta ve Bal üretiminde 2002 yılında ilk beşe giremezken 2014 yılında AB’de en büyük üretici yani birinci konumuna geldik.

Sözün özü; gözümüzü teknolojiden ayırmasak da Tarım bütün yönleriyle büyük devletlerin büyük olması ve kalması için halen ve gelecekte de en önemli güç olacaktır. Türkiye’de tarım geniş yelpazesi ile enflasyona etkisi nedeniyle de daha da önem kazanmaktadır. Tarım ürünleri ihraç edip cari açığın düşürülmesini sağlamak ise en önemli netice olacaktır. Eksikler hatalar daima olacaktır. Ancak yapılanları görüp destek vermek hepimizin sorumluluğundadır.

#Tarım sektörü
#Milli Tarım seferberliği
#Milli Tarım Politikası
6 yıl önce
Enflasyonu yenmek için Milli Tarım seferberliği şart!
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi