|
Katma değerli ihracat yolunda gereksinimler (2) ARGE

4691 Sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanununda yapılan tanımı itibariyle “İnovasyon (yenilik); sosyal ve ekonomik ihtiyaçlara cevap verebilen mevcut pazarlara başarı ile sunulabilecek ya da yeni pazarlar yaratabilecek; yeni bir ürün ya da mal, hizmet, uygulama, yöntem veya iş modeli fikri ile oluşturulan süreçler ve süreçlerin neticeleri olarak tanımlanmaktadır. İnovasyon süreci iki aşamadan oluşmaktadır: İlk aşama, yeni ve yaratıcı bir fikrin ortaya çıkmasıdır. İkinci aşama ise yaratıcı fikri hayata geçirmek, başka bir ifadeyle ürüne, hizmete ve sürece yansıtarak işletmeye kâr yaratmasını sağlamaktır.” Yenilik bütünü veyahut sonucu oluştururken Ar-Ge bu başlığın en önemli girdisidir. Diğer girdiler ise; araştırma altyapısı, işgücünün eğitimi, bilişim teknolojileri ve iletişim altyapısı, kurumların ve piyasaların gelişmişliği olarak sayılabilir. Şirketlere kar, ülkeye katma değerli ihracat getirecek olan inovasyon (yenilik) Ar-Ge sürecinin etkin ve verimli işletilmesiyle hayat bulmaktadır. En yüksek ihracata sahip ilk yirmi ülkenin yine Ar-Ge harcamalarında da en öndeki ülkeler olduğu gerçeği iki değişken arasında pozitif bir ilişkinin olduğunu göstermeye yetmektedir.

Ar-Ge ve Dünya’daki durum

Bu konuda küresel verileri yayınlayan UNESCO İstatistik Enstitüsü’nün (UNESCO Institute for Statistics) yayınladığı 2016 yılı verilerine göre Dünya’da Ar-Ge harcamaları 1.7 trilyon USD’ye varmıştır. İlk on ülkenin bu harcamalardaki payı %80 iken kalan tüm dünya %20’lik harcamayı yapmaktadır. Bu verileri incelerken UNESCO’nun satın alma gücüne göre yapılan çalışmasına ulaşmaya çalıştım. Zira devletler arasındaki ekonomik büyüklükler ve gelir gider farkı çok yüksek olması nedeniyle böyle bir indirgeme yönteminin katkısı olacağını, en azından göz önüne alınması gerektiği kanaatindeyim. UNESCO da böyle düşünmüş olmalı ki bu çalışmayı yapmış. Bu çalışmaya göre Türkiye’miz SGP’ye (Satınalma Gücü Paritesi) göre; 15 milyar USD’yi aşan Ar-Ge yatırımı ile sıralamada ilk 25 ülke arasına girmiş, GSMH’sının %1’ni bu işe ayırmış olduğu ifade edilmektedir. Bu rakamlar ile yakın coğrafyamızda yer alan Ortadoğu, Türki Cumhuriyetler ve AB üyesi de olan Doğu Avrupa ülkelerinin bir kaçı hariç neredeyse tamamından fazla harcama yapmış olduğumuz görülmektedir. Yine UNESCO’nun yayınladığı verilerde en çok harcama yapan ilk on beş ülkenin ortak noktasının özel sektörünün bu işte önemli payının olduğudur. Yani özel sektör Ar-Ge’nin faydasına inandıkça başarı artıyor. İlgimi çeken bir konu da Türkiye’de araştırmacıların cinsiyetiydi. Bu noktada UNESCO verilerine göre Türkiye bu konuda beklediğimden daha iyi bir performans göstermiş, %63 erkek, %37 kadın araştırmacı istihdam etmiştir. Bu oran Japonya’da %85’e %15, Danimarka’da %65’e %35, Finlandiya’da %68’e %32, İsviçre’de %68’e %32’dir. Kadın bilim insanlarına verdiğimiz değer gerçekten de takdire şayan…

Türkiye verileri ve gelişimi

Yukarıdaki verilerden sonra Türkiye’nin verilerini ve gelişim sürecini incelemek makul olacaktır. TÜİK verilerine göre 2001 yılında 1.3 milyar TL Ar-Ge harcaması yaparken 2015 yılında 21 milyar TL’ye varan harcama yapılmıştır (UNESCO’nun rakamı ile farklılık göstermesi bu verinin SGP’ye indirgenmemiş olmasından kaynaklanmaktadır). Yani neredeyse 16 katlık harcama bütçesi artışı sağlamışız. Rakamın bu kadar büyük olması bu dönemde ekonominin ciddi büyümesi ile doğru orantılıdır. UNESCO’nun Ar-Ge harcamalarında başı çeken ilk on beş ülkenin ortak noktası olarak tanımladığı özel sektörün Ar-Ge harcamalarındaki payının büyük olması konusu aklıma gelince Türkiye’nin bu konudaki durumunu inceledim. Buna göre; özel sektör 2001 yılında 435 milyon TL Ar-Ge harcaması yaparken 2015 yılında 10.3 milyar TL harcama ile 25 kat fazla harcama yapmıştır. Yani başarı yolunda en önemli eşiği aşmışız, özel sektör Ar-Ge’nin önemini ve faydasını kavramış ülke harcamasında lokomotif olma görevini üstlenmiştir.

Ar-Ge’de İnsan Kaynağı

Yine TÜİK verilerine göre Ar-Ge faaliyetleri için istihdam edilen insan kaynağı adetlerine baktığımızda 2001 yılında 76.000 olan Ar-Ge’de çalışan sayımız 2015 yılında 224.000 adede ulaşmıştır. Bu toplam sayının 78.000’i özel sektör, 14.000’i kamu, 132.500’ü ise üniversitelerimizce istihdam edilmiştir.

Gelişmiş ülkelerin başı çektiği Ar-Ge harcamaları furyasında yer edinebilmek ihracatımızda ki katkıyı kısa vadede olmasa da, orta ve uzun vadede arttıracağı kesindir. İşin güzel yanı kamunun teşvikleri ile özel sektör konunun önemine vakıf olmuş ve elini taşın altına sokmuştur. Bu noktada elimizde ki en önemli kazanım olan siyasi istikrar ile hükümetin aynı paralelde atacağı emin adımlar bize yakın gelecekte çok fazla kazanımlar sağlayacaktır. Zira ülkelerde veya makro iktisatta sürdürülebilirlik en önemli konu başlıklarından biridir. Bu yolda Savunma sanayi katma değerli sanayinin oluşmasını sağlayacaktır. Zira bugün her anımızı saran İnternet’in askeri bir proje kapsamında üretildiğini söylemek bunu izah için yeterli olacaktır. Ar-Ge gelişim döneminde meydana çıkan yerli füze iha, siha, uydu ve helikopterden sonra yerli ve milli tank, savaş jeti, bölgesel jet, uydu fırlatma-uzay aracıdır. İhtiyaçlarımız ve amaçlarımız belli, tüm milletin kalbi adeta bu gelişimi sağlama talebi ile çarpmaktadır.

Sözün özü; Türkiye’miz nereye gitmek istediğini biliyor, batı ülkelerinin bize biçtiği gömlek artık dar geliyor, yelkenler fora, her rüzgârı zaman kaybetmeden kullanmalıyız.

#ARGE
#Katma değer
6 yıl önce
Katma değerli ihracat yolunda gereksinimler (2) ARGE
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru
Demografik dönüşüm
Seçim bitsin, önümüze bakalım!
Yerel seçime ramak kala: DEM, Yeniden Refah ve İYİ Parti