|
Türkçe’deki şapka milli birliğin çatısıdır! Ya “Adem” olacağız, ya “Âdem” ! TDED Kongresi…

Önemli akademik çalışmalardan birinde “Dünyadaki dil sayısı azalma trendi içerisinde, var olan 6.000 faklı dilin yüzde 90’nı bu yüzyıl sonunda yok olma tehlikesi altındadır” denmektedir (Krauss (1995), Breton(1998)). Pek çok bilim insanı bunun kültürel farklılıkların ve bio-çeşitliliğin de azalmasına sebep olacağını da iddia etmektedir. Ekonomik kalkınma ticaret ve ihtisaslaşma ile sağlanır. Ticaret ve ihtisaslaşma ise iletişim gerektirir. Ortak dilin kullanımı bu nedenle ihtiyaç haline gelir. Bu nedenle gelişen ülke ekonomileri dahilde ve hariçte yaptıkları ekonomik aktiviteyi genişletirken dillerini de iletişim ihtiyacını karşılamak adına yaygınlaştırırlar. Bu tezi desteklemek adına N.Economides 1996 yılında yayınladığı makalede dilin iletişim değerinin kullanıcısı adedince olduğunu ifade etmiştir. Ek olarak “Aynı dili kullanan insan sayısı arttıkça o dilin iletişim değeri artar, iletişim değeri arttıkça da o dile diğer dilleri kullanan insanlardan kaymalar başlar, bu süreç akıp gider” demektedir. Bu tanımlar size geçen yüzyılda Türkiye’deki durumumuz hakkında bir şeyler çağrıştırmıyor mu? Egemen güçlerin üzerimizde ki elleri bu tanımlara pek mi paralel duruyor?

Geçtiğimiz hafta davetli olarak katıldığımız Türkiye Dil Edebiyat Derneği 4. Olağan kongresi katılanların zihinlerinde büyük heyecan yarattı. Zira yazılarımızda ifade etmeye çalıştığımız milli birlik ve refah için milli ekonomi temeline ulaşmamızın olmazsa olmaz şartlardan birinin de dil olduğunu apaçık gördük. Kuruculuğunu ve başkanlığını Ak Parti İstanbul Milletvekili Ekrem Erdem beyin yaptığı TDED milli birlik ve beraberlik için dilimizin önemine dair birçok konuya değindi. “Tarihin dilini kaybettiği için kimliğini kaybeden toplumlarla dolu” olduğuna işaret eden Erdem, medeniyetlere yapılan saldırıların önce dile saldırı ile başladığını vurguladı. “Türkçe keşfedilmeyi bekleyen gizli bir hazinedir” diyen Erdem, “Türkçe’nin asırlardır saldırıya maruz kaldığına, asıl amacın da milli kimliğimizin yok edilmesi” olduğuna dikkati çekerek, şöyle devam etti: “Yazı dili olarak bin 500, konuşma dili olaraksa yaklaşık 5 bin yıllık köklü bir geçmişi olan Türkçe, dünyanın en eski dillerinden biridir. Bugünkü büyük dillerin birçoğu yokken Türkçe dünya diliydi. Miladi 730’lu yıllarda atalarımız Orhun Yazıtlarını diktiği zaman ne İngilizce ne Almanca ne de Fransızca vardı. İngilizce gibi dillerse en çok 600-700 senelik mazisi olan dillerdir. Türkçe’nin yüksek türetme gücü, yeryüzünde hiçbir dilde yoktur. Türkçede bir cümleyi 24 farklı şekilde söyleyebiliriz ve her söyleyişte ayrı bir heyecan, ayrı bir vurgu, ayrı bir duygu ortaya çıkar. Türkçe’de bir fiilin gerçek katsayısı ortalama 100-120’dir. Eğer o fiilden isim de türetirsek bu katsayı 150’yi bulur, bir kök 120 farklı kelime doğurur. Bunlar bir tek şey gösteriyor bizlere, Türkçe keşfedilmeyi bekleyen gizli bir hazinedir.”

Milli ekonomi ile dil bilinci arasında önemli ilişkiler mevcuttur. Milli ekonomi için milli olmayı hedef edinecek bir topluma ihtiyaç varken, insan topluluğunu millet yapma şuuruna ise ortak dil ulaştırır. Ticarettin temel ihtiyaçlarından biri iletişim/diyalogdur ve ticaret diyaloğun artması ile artar veya tersi durumda azalır. Aynı dilin kullanıldığı bölgelerdeki ticaret hacminin dilin değiştiği bölgelere kıyasla fazla olduğu aşikârdır. İngiltere’nin ABD’nin ve bugünkü Hindistan’ın kuruluşunda İngilizceyi ana dil olarak yerleştirmesi, zira ABD’de İspanyolca da pek tabi ana dil olarak kullanılabilirdi, sonrasında ABD’nin kendi dili olarak kabul ettiği İngilizceyi dünyaya dikte etmesi hep bu anlayışın parçasıdır.

Bu açıdan bakılacak olursa Türkçe’miz Avrupa’dan Asya’ya 210 milyonluk nüfusça ana dil olarak kullanılmaktadır. İkinci ve üçüncü dil olarak da kullanımı ile bu rakamın 300 milyonu aştığı düşünülmektedir. Bu denli yaygın bir dilin nimetlerinden yararlandığımız söylenemez. Zira dış ticaret verilerine göre Türkçe konuşulan bölgeler ile ticaret hacmimiz yok denecek kadar azdır. Ekonomik gelişimimizi daha da ileriye taşımak için dil bilincini arttırarak ortak pazarın artmasına sebep olabiliriz. Bunu da TDED gibi mevcudiyetini bu hedefe adamış STK’lar vasıtası ile başlatabiliriz. Ancak dil hepimizin olduğuna göre TDED gibi oluşumlara her bir ferdimiz destek vermekle yükümlüyüz.

Sözün özü; dilimizdeki şapkamız milletimizin “Çatı” sıdır…

#TDED
6 yıl önce
Türkçe’deki şapka milli birliğin çatısıdır! Ya “Adem” olacağız, ya “Âdem” ! TDED Kongresi…
Nasip
Kültürel dindarlık da olur mu?
Memurlar ve işçiler arasındaki 14 önemli fark
X’e kısıtlama an meselesi
Musevî bir yasadan Kızıl Düve miti üretmek