|
İkinci Gezi operasyonu

İkinci Gezi operasyonu için düğmeye basıldı.

Dışarıdan ve içeriden o karanlık güç odakları AK Parti"yi siyaseten güçsüzleştirmek için ellerinden gelen her şeyi yapmaktan kaçınmayacaklarını apaçık ortaya koyuyorlar.

Hedefteki baş kişi, Başbakan Erdoğan...

Komplo teorilerinden hazzetmem, ama görünen o ki seçim sath-ı mailine girdiğimiz şu günlerde Başbakan Erdoğan"a yönelik birinci Gezi"den başlayan o kara propaganda süreci yeni versiyonlarıyla devreye alınmış bulunuyor.

"AK Parti"yi ve Gülen"i bitirme!" planları da bu versiyonun bir parçası...

Hizmet Hareketi ile AK Parti"yi karşı karşıya getirerek, dahası onları çatıştırarak iğrenç emellerine ulaşmak isteyenler belli ki amaçlarına ulaşmak için kendilerine uygun ayakları her yerde bulabiliyorlar.

Komplo teorisi değil benimkisi, apaçık bir gerçeklik...

Zamanlamaya dikkat diyorum...

Bu seçimlerden güçlenerek çıkacak bir AK Parti"nin siyaseten bileğini bükmek artık mümkün olmayacak.

Başbakan"ın birinci turda Çankaya"ya çıkmasını önlemek bu stratejinin önemli bir parçasını oluşturuyor.

Çünkü ilk turda güçlü bir biçimde Başbakan"ın Çankaya"ya çıkması demek, fiili bir başkanlık sistemine geçmek anlamına geliyor.

Bu durumda Meclis"in oturup bu fiili sistemin anayasal ve yasal altlığını oluşturmak gibi bir öncelikli görevi ortaya çıkacak.

Önlemek istedikleri şey bu...

Bu komplonun bir ayağını da çözüm süreci oluşturuyor.

PKK sorununu çözen bir Türkiye"yi hiç kimse tutamaz.

O yüzden AK Parti eliyle bu sorunun çözülmesi Başbakan Erdoğan"ı Çankaya"da çok daha güçlü bir lider konumuna oturtacaktır.

Korktukları tek şey bu...

O yüzden Gezi"den başlayarak Başbakan Erdoğan"ın itibarı yok edilmeye çalışılmakta, Başbakan"sız bir AK Parti"nin arzulandığı aleni bir biçimde dile getirilmektedir.

Kendi güçleriyle AK Parti"yle yenişemeyeceklerini bilen o karanlık güç odakları o yüzden içimizden birilerini harekete geçirerek bizi birbirimize düşürerek ve çatıştırarak amaçlarına ulaşmak gibi iğrenç bir yöntem izliyorlar.

Dikkat etmek lazım...

O yüzden sevgili Yalçın Akdoğan"ın dediği gibi inadına uhuvvet ve muhabbet dememiz lazım...

Nefreti/adaveti/husumeti çoğaltacak söz ve davranışlardan özellikle bu dönemde kaçınmamız lazım...

Zamanlamaya dikkat diyorum bir kez daha...

Balbay AYM"nin kararı doğrultusunda serbest bırakılıyor, ama BDP"li vekiller bırakılmıyor.

İstanbul"da birileri "yolsuzluk, rüşvet" iddialarıyla düğmeye basıyor.

Bunların aynı zaman dilimine denk düşmesini Türkiye gibi bir ülkede tesadüfle izah etmek elbette mümkün değildir.

Akif Beki"ye katılıyorum: Bazen bir "yolsuzluk operasyonu", sadece bir yolsuzluk operasyonu değildir.

Bunu söylerken suça veya suçluya arka çıktığımız zinhar sanılmasın.

Kim suç işliyorsa onun yakasına yapışmak boynumuzun borcudur.

Hiçbir AK Partili suça ve suçluya asla arka çıkmaz.

İddia edilen suçlardan bir tekinin bile işlendiği yargı marifetiyle sabit olduğunda eminim ki AK Parti gereğini yapacaktır.

Başbakanımız"ın yolsuzluklar konusundaki duyarlılığı ortadayken AK Parti"nin yolsuzlukların partisi gibi gösterilmek istenmesi, o güç odaklarının bilerek oluşturmak istedikleri bir algı operasyonundan ibarettir.

Diyarbakır buluşmasından sonra ve çözüm sürecindeki kararlılığı dolayısıyla AK Parti lehine bölgede oluşan siyasi havayı belli ki o birileri bozmak istiyor.

BDP"li vekillerin serbest bırakılması talebinin reddedilmesini sadece hukuksal açıdan değerlendirmek bence eksik olur. Çünkü olayın siyasi boyutu da en az hukuksal boyutu kadar önemlidir.

Hukuken bu kabul edilemez.

Kaba bir çifte standart örneğidir bu.

Balbay"ı serbest bırakan hukuk ile BDP"li vekilleri içerde tutan hukuk, "hukuk"un kendisini asıl tartışma konusu yapmaktadır.

İkili bir hukuk anlayışı olamaz.

Balbay için verilen birinci derece mahkemelerdeki ağır ceza ortadayken BDP"li vekiller için verilmiş bir tek mahkumiyet kararı henüz sözkonusu bile değildir.

Ama buna rağmen BDP"li vekillerin salıverilmemeleri hukuksal bir cinayet anlamına gelir.

Kelimenin tam anlamıyla bu eşitliğe aykırıdır.

Ülkenin bir bölgesindeki hukukun farklı uygulanıyor olması hukuka olan güveni ortadan kaldırır.

O yüzden diyorum ki AYM"nin kararı doğrultusunda BDP"li vekiller de salıverilmelidir.

BDP"li vekiller üzerinden yaratılan mağduriyet alanından en fazla BDP"nin yararlanacağını bilmemek mümkün müdür?

Bölge halkı bu olayı hükümetten bilecektir.

Bunun siyasi yansımasının nasıl olacağını da söylemek bile gereksiz.

Çözüm/barış sürecinde risk üstlenen Başbakan Erdoğan"a bu vesileyle yönelecek haksız suçlamalar AK Parti"nin oylarını aşağıya çekmek gibi bir siyasi sürecin zeminini hazırlamak gibi bir amaca da hizmet edecektir.

Evet, bir yargı kararı sadece bir yargı kararı değildir.

Başbakan Erdoğan"a ve AK Parti"ye yönelik bu zamanlaması itibariyle de dikkat çeken operasyonların Gezi"nin yeni bir versiyonu olduğuna hiç kuşku yok.

Onların bir hesabı varsa elbette Allah"ın da bir hesabı vardır.

AK Parti tabanının moralini bozmayı amaçlayan bu psikolojik harekâtın aziz milletimiz tarafından boşa çıkartılacağından hiç kuşku duymuyorum.

Hizmet Hareketi içinden o birilerinin giderek sıklaşan hasmâne tavırları elbette üzücüdür.

O birilerinin bizi Hizmet Hareketi ile karşı karşıya getirmek isteyen tuzaklarına asla düşmeyeceğiz.

Bediüzzaman Said Nursi"nin şu sözlerine dikkat diyorum:

"Ben tokatımı Antranik ile beraber Enver"e, Venizelois"le beraber Said Halim"e vurmam. Nazarımda vuran da sefildir." (Sunuhat, 67-68)

Tokatını Ergenekoncularla beraber Başbakan Erdoğan"a vurmak için kaldıranlar bin kez düşünmelidirler!

İnadına uhuvvet ve muhabbet demeye devam...

10 yıl önce
İkinci Gezi operasyonu
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset